Uzun aradan sonra severek yazdığım bölüm ile geldim. Beni uğraştırdı ama uğraştığıma da değdi. Medyamıza yine çok sevdiğim, galeride bu bölüm için sakladığım resimlerden birini yerleştirdim.
Bölüm şarkımız: "Yücel Arzen&Devrim Gürenç - Ağlama Kalbim"
Keyifli Okumalar!
29. Bölüm: "Alın Yazısı"
Şimdi açsam pencereyi beklesem,
Sen gelsen..
Olmaz ya;
Hani geliversen..
Hiç bir şey sormasan..
Hiç bir şey söylemesen..
Sussam..
Sussan..
Sussak..
Susuşların anlattığını dinlesek,
Sırt sırta otursak,
Katılasıya ağlasak,
Sormasak birbirimize sebebini..
Sarılsam,
Sarılsan,
Sarılsak..
Ve yine hiç bir şey konuşmasak,
Ama anlasak,
Ne vardı sahi,
Olmaz ya;
Hayal ya;
Hani diyorum olsa ne vardı..Cemal Süreya
Sorduğu hesap, içine kara kurşunları düşürmüştü. Şüphe, düşmeye görsün kalbe, ne söylense tesirsiz kalırdı hikmeti. Ali'nin de o an, çok ufak şüphe düşmüştü yüreğine. Kaskatı kesilmişti kalbi. Mutfağa doğru atarken adımlarını, ikisine de baktı. Hafif katıydı bakışları, keskindi haraketleri. Sorusunu, başka şekillerde yineledi, "Sizden yanıt bekliyorum!" derken soğumuştu kelimeleri.
Gaye, hızlıca yerinden kalkarken kimsenin konuşmasına imkan tanımadı. Hemen atlamalı, müdahale etmeliydi. Ali'nin bakışlarında değişik şüpheler barınıyordu, bunu görmüştü Gaye. Elbette ki ortada saklı gerçekleri anlayamazdı fakat, değişik şüpheler barınıyordu bakışlarında.
"Bozdun işte süprizi." dedi Gaye, sitemli çıkarmaya çalıştığı sesini kullanarak. Kayınvalidesine baktı dikkatlice. Kendisi ne yalan söylerse uymak zorundaydı ne de olsa. Yiğenine yaklaştı, tebessümünü buruk çıkarmaya çalıştı. "Tamam, madem bozuldu, kuralıyla bozulsun. Söylüyorum."
Dikkatlice baktı. İçindeki şüphe silinse de, silginin bıraktığı izler kalmıştı yüreğinde. Ali, zeki bir adamdı, olgunluğu da burdan geliyordu.
"7 Nisan... Hatırlıyor musun tarihi?"
"Kimliğimde yazan doğum tarihim." Mırıldanmıştı genç adam. Kendisi için çok şey ifade etmiyordu bu tarih. Oldu olası hoşlanmazdı böyle şeylerden.
"Küçük bir parti düzenlemek istedik senin için ama annen sağ olsun, tüm süprizi bozdu."
"İsabet olmuş yenge. Böyle şeylerden hoşlanmadığımı biliyorsunuz, uzatmayın artık, bu muhabbeti de duymamış olayım!" Sert uyarısını yapmıştı yapmasına da, içinden bir ses, meselenin doğum günü olmadığını söylüyordu. Şüpheleri artmıştı.
İş yerine geldiğinde her zamanki araştırmalarını yapmaya başladı. İçinde bir yerlerde tuhaf şüphelere sahipti. İki yıldır, mezarını da görmesine karısının öldüğüne inanmak istemiyordu. İnanması gerekti oysa. Bunun da bilincindeydi. Sevdiklerimizi tonlarca toprağın altına gömer, sonra da kabullenemezdik.
Komadan çıktıktan sonra uzun süre fizyoterapiye gitmiş, bedenini eski sağlığına kavuşturmak için çaba sarf etmişti. Bu süreçte ailesinden, sevdiği kadının nerede olduğunu araştırmalarını istemişti. Yaklaşık dört ayı, fizik tedavide geçse de toparlanamamıştı. Yarı sakat haliyle öğrenmişti Leyla'nın vefat ettiğini. Kaldıramamış, kabullenememişti. Mücadele etmemişti iyileşmek için o saatten sonra. Gitmemişti fizyoterapiye, çıkmamıştı odasından. İnanmamış, kötürüm haliyle saldırmıştı yengesinin üzerine. "Ölmedi o, yaşıyor!" demişti. Suçsuzdu yengesi ama Ali, bunu göremeyecek kadar kötü durumdaydı. Ta ki eline geçen ölüm raporu, onun yaşadığına dair tüm umutları kırmıştı. Abisiyle yengesi götürmüştü ilk mezarlık ziyaretine kendisini. Koltuk değneklerine tutunarak gitmişti mezarlığa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYLA ||TAMAMLANDI||
RomanceEla gözlerini sarmalayan uzun, şekilli, katran karası kirpikleri vardı. İnce yüz hatları acıyı gizlerken derinlerinde, inadına gülümsüyordu hayata. Dudaklarında yitiğinin sazı olmuş, yanık bir sevda türküsü dönerken, parmaklarının işlediği nakışları...