55. Bölüm: "Çıkmaz Sokak"

942 52 13
                                    

Çok hızlı geldim, değil mi? Herkese kucak dolusu merhaba öyleyse, ben bu durumdan çok memnunum! Elimdeki tüm hazır bölümler bitsin de, artık diğer bölümümüzü, gönül rahatlığı ile oluşturmak istedim. Bu nedenle hiç kasmadan atacağım bölümü. Hikâyenin başından şimdiki zamana, hep bu bölümü hayal ettim. Evet, özellikle de son sahne, tam üç buçuk senedir aklımdaydı, bugüne nasip oldu. Çok mutlu etti beni, bu bölümü alnımın akıyla paylaşabilmek. Hayırlısıyla bir de, gururla finali atarım sizlere inşallah. Daha da güzel günler gelecek inşallah. Yakındır, şimdiden de daha mutlu günler. Umut var çünkü, en zor günlerimde bile kaybetmedim umudumu, herkesten sakladım, kimselere göstermedim...

Tekrardan, Ercan Demirel'in "Umudum Var" şarkısı ile geldim. Bu şarkısı da tam şu an okumakta olduğunuz bölüme göre. Sözleri ve melodisi ne kadar uyumlu, orasını tabii ki bilemem ama bence şarkıları çok hoş. Keşke Türkiye'den gitmemiş olsaydı, değer görmeyince böyle oldu. Ülkede hep paçavralar değer gördüğü için gelişmiyoruz zaten. Şu an dinleyeceğiniz şarkının içinde ayrılık olsa da siz "Umut" kavramına odaklanın bence! :)

Çok uzatmadan bölüme geçelim artık. Geçmeden önce şu sıralar eleştirileri beğendiğimi de belirtmek istedim. Bu arada, elimde hazır bölüm kalmadığı için artık bekleyeceksiniz, en geç önümüzdeki cumartesi günü gelir sanırım, tam da tarih vermek istemem. Yoğunum şu sıralar, koşuşturmalarım çok, fırsat bulduğum ilk anda atacağım bölümü. Yazmam bittikten sonra hemen atarım, hiç oyalanmam.

55. Bölüm: "Çıkmaz Sokak"

İnsan en çok da sevdiklerinden uzakta çaresizleşir, ne tarafa gideceğini bilemezdi. Yolunu kaybetmiş gibiydi, sevdiği kadından ayrı, onun eksikliği kalbindeydi. Elinde telefon, beraber çekindikleri tüm resimlerine bakarken parmakları arasında bu kadar anı varken ondan nasıl vazgeçecekti? Hatırladı aklına gelen çözümü, zaten ondan da vazgeçmişti. Lunaparkı kapatıp içine de şık bir masa hazırlatmak gibi süprizler düşünmüş ama sonra vazgeçmişti. Neden sürekli kendisi çabalayacak, ikna etmekle uğraşacaktı ki? Kalkışmayacaktı. Bu şekilde ikna edemezdi. Çocuk değildi ki, zaten o da kanmazdı bunlara. Çocuk gibi onu kandırma çabalarından da sıkılmıştı.

Bugün nedense zaman da geçmek bilmemişti. Cahit Bey, kısa süreliğine eve geldiğinde, geri gitmek üzere gelmişti. Sonra zaten kısa bir öğütte bulunup gitmişti. "Çok vaktim olamaz, gitmem gerek ama ne olur bu kadar çabuk vazgeçme oğlum, sen o kız için çok imkanından vazgeçtin, neleri göze aldın, şimdi sakın bırakma aileni." demişti. Ne cevap vereceğini düşünmüştü kısa süre. Çok alışamasa da 'Baba' kelimesine, "Olur baba, düşüneceğim." demişti güçlükle. Yiğenleri ve kardeşleri ile tekrar kalmıştı Cahit Bey gittiğinde. Yorgunca geri oturmuş koltuğa, eline telefonunu almıştı.

"Amca, benim dolapta çikolatam var, makarna sevmem, onu alsam?" Ulaş'ın seslenmesi ile başını telefondan kaldırmış, dikkatlice bakmış, "Hayır!" dedikten sonra katı sesi ile geri başını eğmişti. Sadece makarna ile doyulmayacağını bir kez daha anlamıştı. Kalkıp bir şeyler hazırlasa çok doğru olacaktı.

"Neden ki, mis gibi çikolata işte, hem sana ne, 13 Yaşıma geldim, neden babam burada olmadığında başımıza seni dikiyor?"

"Hayır dedim sana, zeka olarak küçük olduğun için idrak edemiyorsun, beynin gelişmemiş işte, ondan olabilir mi? Hayırdan ne anlıyorsun sen, salak?! Sonra Şirin elinde çikolata görecek, onun için ağlayacak, bir de onu tekrar susturmakla mı uğraşacağım? 5 Yaşında kardeşin var senin, biraz olgun ol, ağabey gibi davran!"

"Yalnız amcacığım, sen böyle olgunluk taslayıp ağır durunca cool olmuyorsun, havalı da olamıyorsun, çok tuhaf bir şekil alıyorsun, hani bilmiş ol da, sonra boşuna etrafta başın havada dolanma!" Ulaş son söylediklerinden sonra sırıtırken birazdan amcasının kendisini kovalayacağını anlamış, ağırca uzaklaşmaya başlarken Ali, koltuktan kalktığı gibi peşi sıra koşmaya başlamıştı. Koca evin içinde kovalamaca başlamıştı. Mutfağa koştuklarında kare masanın etrafında dönmeye başlamışlardı. Ali, masadaki meyve tabağından aldığı eriği üzerine atarken Ulaş, hafifçe eğilerek eriği tutmuştu. Belki de çok küçük bir farkla kurtulmuştu eriğin kendisine gelmesinden. Herkes, hem onları ayırmaya çalışırken hem de kahkahalarla güler olmuşlardı.

LEYLA ||TAMAMLANDI||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin