Merhaba!
Medyada bu defa ilk bölümü anlatan alıntı var. Şarkımız ise Bilal Sonses'ten yine. "Sol Yanım" şarkısı medyamızda da mevcut, açmakta zorlananlar için ismini de verdim. Dilerseniz de kendiniz bulup dinleyebilirsiniz.
Keyifli okumalar!
9. Bölüm: "Nehir"
Genç adam, saatin sonuna yaklaşırken öyle yoğunlaşmıştı ki, istemsizce öfkesini çevresinde çalışanlarından çıkarıyordu. Yorgundu. Ondan öte gergin, hayli sinirli. Başını kaldırdığında işinden, kolundaki saatine baktı. Az kalmıştı. Elindeki dosya yığınıyla koridorda ilerlerken gördükleriyle donup kaldı. Leyla, Berkay'ın kolunda, kendisinin odasına doğru geliyordu. Acaba yorgunluktan hayal mi görüyordu? Ya da Leyla'yı çok özlemişti, onun yanılsaması mıydı? Yok artık! Onlara doğru, karşılayarak yürüdüğünde sertçe sormuştu: "Sizin burada ne işiniz var?!"
Açıklama bekliyordu. Düzgün, mantıklı açıklama... Aksi taktirde, vereceği tepkiyi kendi de tahmin edemiyordu doğrusu.
"Leyla Yenge'nin anlattığına göre, çok kötü bir şey olmuş abi."
Dişlerini sıktı, ansızın ateş saçan gözleriyle etrafa baktı. Sakinleşmeliydi, sinirlenmeyecekti. Üst üste gelen olaylar yoruyordu sadece, yoksa yerindeydi keyfi.
"Neden artık şaşırmıyorum acaba?!" Gerçekten her sorunu çözmeye çalışmaktan daralıyordu bazen. Derince nefes aldı, öfkesini de süpürmeye çalıştı bu şekilde. "Berkay tamam. Bırak yengeni bana. Leyla gelmeyi istedi, değil mi?"
"Çok ısrar etti, kıramadım. Kızacağını söyledim ama dinletemedim de. Annem zaten hiç tepki vermedi. Okuldan geldiğimden bu yana ruh gibi." Leyla, daha gördüğü kâbusun şokunu atlatamazken, bir de Perizat Hanım'ın tavırları şaşırmıştı. Kendisini sakinleştirmek için tost hazırlamak üzere mutfağa gitmiş, döndüğünde ise tuhaf davranmaya başlamıştı. Soğuk ya da mesafeli değildi ama sıcak da değildi. Tuhaftı işte, çözememişti. Öyle garipti ki, Berkay bile anlamıştı.
"Annem nasıl senin gibi yarım akıllıya Leyla'yı emanet etti, bunu öğrenebilir miyim?" Sinirlenmeden edemiyordu. Hadi Leyla istemişti gelmeyi de, çevresindekilerde hiç mi akıl yoktu? Berkay haricindekiler de mi salaktı? "Ayıp ediyorsun ama abi. Yarım akıllı olsaydım, bu kadar sağlam getirir miydim? Evde tek annem vardı, o da zaten tepkisizdi. Gördüğün üzere gayet sağlam geldik."
"Yok bir de gelmeseydiniz de, ben seni ne yapıyordum o zaman. Beyinsiz." İki saniye bekledikten sonra Leyla'yı kolundan tutup kendine çekti hafifçe. "Berkay hadi buradan dümdüz eve git, derslerine çalışmaya başla. Aksini yaparsan yiyeceğin dayak miktarı artar."
Berkay, elini alnına yerleştirip asker komutunu aldığında "Emredersiniz abicim." demişti. Emir büyük yerdendi. O gittiğinde Ali de Leyla'nın kolundan tutmuş, beraber kendisinin odasına doğru ilerliyordular. İçeri girdiklerinde Leyla'yı her zaman bıraktığı koltuğa oturtup kendi de karşısına geçti. Şaşkındı Leyla. Niye konuşmuyordu? Neden sormuyordu ne olduğunu? Kendisi de sustu. Uzun süre konuşmadıklarında sessizliği bozan yine Ali olmuştu. Leyla'nın karşısındaki masanın ucuna oturmuş, onunla iki adımlık mesafede avuçlarını elleri arasına almış, dudaklarına yaklaştırarak sıcacık öpmüştü. "Seni görünce geçiyor tüm öfkem, yorgunluklarım, daralmalarım. Sen nasıl bir kadınsın böyle? Şifasın hastalıklı hayatıma belki de."
"Ne olduğunu sormayacak mısın?" Kadının sesindeki ürküntü ve burukluk ötelerden okunuyordu. Şimdi daha iyiydi. Ali yanındaydı ya, yeterdi. Şimdi gelse o kadın, asla korkmazdı mesela. Hayata olan öfkesine rağmen kendisine karşı mükemmel bir eşti Ali.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYLA ||TAMAMLANDI||
Любовные романыEla gözlerini sarmalayan uzun, şekilli, katran karası kirpikleri vardı. İnce yüz hatları acıyı gizlerken derinlerinde, inadına gülümsüyordu hayata. Dudaklarında yitiğinin sazı olmuş, yanık bir sevda türküsü dönerken, parmaklarının işlediği nakışları...