3|piercing ve şekersiz kola|

26.9K 3.6K 1.9K
                                    

Kasanın öteki tarafında, tezgaha bıraktığım tepsiye kolayı, pipeti, peçeteleri ve sosları bıraktıktan sonra pizzanın gelmesini beklemeye başlamış, "Sipariş vermek isteyen?" Diye seslenmiştim. Bugün dükkan pek kalabalık sayılmazdı fakat, pek işlek bir yerde olmadığından, civardaki tek pizzacıydı ve burada yaşayan kişiler-ki genellikle liseli öğrenciler- dükkana gidip gelmeye bayılıyordu. Bazen ben dükkanı kapatıncaya dek burada kalıyorlardı ve perşembe günleri neredeyse yarı fiyatına her şeyi vermemiz birayı doldurup taşırıyordu.

Hoseok, büyük bir tabağa yerleştirdiği pizzayı uflaya puflaya, elinin yanmasına şikayet etme amacıyla homurdanmalarıyla tepsiyi tamamlamış ve bekleyen kişiye pizzasını götürmeme sebep olmuştu. Tepsiyi masaya bıraktım, afiyetler diledim ve tekrar kasa arkasına geçip; gözlerimin daldığı noktadaki kola makinasını incelemeye başladım.

Son zamanlarda hiç sipariş gelmiyordu.

Hele de... Parayı ayakkabılığın üzerine bırakmayı unutup; zili unutan adamdan, hiç gelmiyordu.

Belki de soğuk pizza midesini bulandırmıştı ve bir daha pizza yemeye tövbe etmişti. Evet, bu çok mantıklı bir düşünce sayılabilirdi ama, hoseok'un söylediğine göre, geçen gün sipariş verilen bir eve gitmişti ve orada, benim gördüğüm adama benzer birini görmüştü. Hatta Hoseok, biraz garip baktı ama hemen parayı verip kapıyı kapattı diyerek anlatmıştı. O olabilir miydi? Bir ihtimal... Olabilirdi.

Kapının açıldığına dair çalan zil sesiyle yavaşça olduğum yerde dikelip; gözlerimi, sesin geldiği yere diktim ve tam o an, Tanrı'ya ettiğim duaların kabulünü kutladım.

Kim Taehyung, siyah kabanının içindeki incecik bedenini içeriye soktuğu gibi, soğuk havadan kızaran burnunu kapatmış haldeki atkıyı aşağıya çekiştirdi ve eldivenlerini yavaşça çıkartırken bulunduğum yere doğru adımlamaya başladı.

Gözleri etrafta kısa süre gezinmiş, en sonunda yüzüme uğradığı gibi hafifçe kısılmıştı.

Eldivenlerini yavaşça cebine sıkıştırdığında karnı tezgaha değiyordu. "Merhaba," dedi, sesinin belki de en yumuşak tonuyla. Hafifçe eğilip dudaklarını yalamış ve tüm bedenimin kaskatı kesilmesine sebep olmuştu. Yumruklarımı sıkıp açtım, yanımdaki Hoseok, benden önce davranıp, "Hoş geldiniz!" Demiş ve genişçe gülümsemişti. "Siparişinizi alabilirim."

Taehyung paniklemiş gibi gözlerini hızla Hoseok'ta ve sonra tekrar bende gezdirdiğinde, "Ş-şey," dökülmüştü dudaklarından. Elleri hafifçe titriyordu, ne söylese bilemiyor gibi bakıyordu ve bu benim aniden çözülmeme, mutfağa doğru, "Sebzeli orta boy!" Diye seslenmeme, sonra da, tekrar Taehyung'a dönmeme sebep olmuştu. "İçeceğiniz?"

"Kola ama-Şekersiz."

Ona yavaşça kafamı sallarken, siparişi hızlıca girdim, ekranda yazan ücreti hızlı bir şekilde ödeyip, en köşedeki masaya geçmiş ve sonra, siparişinin hazırlanmasını beklemeye başlamıştı.

Hoseok, "Bu herif," dedikten sonra hafifçe alt dudağını ısırmadan önce devam etti. "Afet."

"Onu tanıyor musun?"

Hızla sordum, Hoseok, "Birkaç kez buraya geldiğinde görmüştüm," diye açıklarken Mark'ın hazırladığı pizzayı tabağa yerleştirmiş ve kolayı doldurmaya başlamıştı. "O zamanlar... Sarışındı sanırım. Hep tek geliyor."

Onu görmemiş miydim?

Bu imkansızdı!

Hoseok tepsiyi alıp götüreceği sırada hızla elinden çekip, "Üzgünüm bebeğim," dedim ve şaşkın ifadesine kıkırdadım. "Ama bunu ben götüreceğim."

"Şerefsiz!"

Arkamdan küfür etmeye başlamıştı ama siklemeden ufak masasına doğru ilerlemiş ve tepsiyi önüne bırakır bırakmaz, "Afiyet olsun," diye mırıldanmıştım. Gözlerim hafifçe kısıktı, yüzüm onunkine yakın bir yerlerdeyken, "Bay Kim," diye fısıldamam dudaklarını aralayıp derin bir nefes çekmesine neden olduğunda, benden etkilendiğinin farkındaydım. Ellerini sıkıyordu, sık yutkunuyordu ve Hoseok'la konuştuğum müddetçe gözlerini üzerimden çekemediğinin farkındaydım.

Parayı uzatırken, parmaklarımızı bilerek birbirine sürttüğünü de.

Ondan uzaklaştığım gibi yavaşça arkamı döndüğümde, "Bay Jeon," dedi benim gibi. "D-dilinizdekini ilk defa görüyorum."

Onu ilk gördüğüm zamanlarda elimin ayağıma dolaşması, heyecanım, kalp çarpıntım ve dilimden dökülenlerin birbirine karışması şu an için dinmişti. Gerçek Jeongguk gibi özgüvenli sayılırdım, şaşkınlığımı üzerimden atmış ve benimle ilgilendiğinin farkına varmıştım.

Tezgahın arka tarafından kaş göz yapan Hoseok'a sırıtıp, yavaşça arkamı döndüm, "Ah.." diye bir ses çıkartmıştım, piercingi yerinden oynatıp hafifçe dilimi dışarıya çıkarırken. "O mu? Uzun süredir var."

Taehyung yavaşça kafasını salladı, sonra da, aklımdaki tüm cümleleri silip atmış; önündeki pizzaya eğilip sessiz kalmıştı.

Pekala bu baştan çıkarıcı tavırlarım üzerinde pek etki yaratmayacak gibi duruyordu ama, kulağındaki ufak halka bile gözüme hoş geldiğinden, onu yakından tanımak için çabalayacağımı biliyordum.

***

Kim Taehyung | taekook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin