Dikdörtgen şeklindeki fırın tepsisinin üzerine pişirme kağıdını serdiğimde Calum tezgahın dibindeki bedenimin yanında serseme dönmüş bir şekilde dikiliyordu. Sürekli yardım etmek istediğini söylüyordu ama yardım edilecek bir şey yoktu bile. Onu Cassie ve Michael'ın kurulduğu salona göndermeye çalıştığım her seferinde tam tersini yapmaya devam ediyor, yanımda kalıyordu.
"Bunu tek başıma yapabilirim," dedim ona bakmadan. Kağıdı yırtıp, pişirme kağıdının tamamının sarılı olduğu ruloyu ona uzattım. O ise ruloyu tutup, beklemeye devam etti.
"Biliyorsun. Pizza sipariş edilebilir bir yiyecek. Üstelik Hempstead'de mükemmel pizzalar yapan bir dükkan hali hazırda varken."
"Cassie market pizzası yemek istedi."
Calum yüzünü buruşturdu. "Cassie midesizin teki. Neden onu dinliyoruz ki?"
Michael ve Cassie'nin konuşması bir anda kesildi. Mutfakla salon arasındaki boşluğu derin bir sessizlik kaplamaya başladığında, pizza paketinden iki büyük hamuru çıkartıp tepsiye yerleştirmekteydim. Cassie güldüğümü duymasın diye gizli gizli kıkırdıyordum. Zira ona olan pizza borcumu canımı kaybetmeden ödemek zorundaydım.
"BANA BAK İBLİS, EN YAKIN ARKADAŞIMIN GÖZLERİ ÖNÜNDE SON NEFESİNİ VERMEK İSTEMİYORSAN BENİ O MUTFAĞA GETİRTME!" diye bağırdı Cassie.
Michael'ın kahkahaları evin duvarlarında yankılanıyordu. Isınan fırının içine pizzalarla dolu tepsiyi sürerken artık ben de gülüyordum. Calum ise "Elinden geleni ardına koyma," deyip Cassie'ye meydan okudu. Tepkisiz gözükmeye çalıştığını görebiliyordum fakat dudaklarına yerleşen belli belirsiz tebessüm, bu durumdan hepimiz kadar eğlendiğini gösteriyordu benim için.
Cassie ve Calum arasında hep böyle dalaşmalar olurdu. Michael ve benim aksime, onlar sürekli birbirlerini iğneleyip dururlardı. Cassie hiç dur durak bilmeden konuşmaya başladığı zamanlarda Calum ofluyor, en yakın arkadaşım konuşmasına bir son verene kadar alnını omzuma yaslıyor, dinlememeye çalışıyordu. Cassie, Calum'un ona karşı tepkisiz kaldığını gördüğünde ise daha da çok konuşuyordu. Ve bu, olanları dışarıdan sessizce, alay edercesine bir üslupla seyretmekten başka bir şansı olmayan Michael ve benim için sonsuz bir sarmal döngüsüne dönüşüyordu.
Fakat hepimiz, yapılan tüm bu yapılanların şaka yollu olduğunu biliyorduk. Sonunda duyguları incinen hiç kimse olmuyordu. Dört kişilik arkadaş grubumuza Cassie ve Calum'un birbirlerini soğuk bir tonlamayla iğnelemeleri, Michael ve Cassie'nin yemek için yaptıkları tartışmalar bir renklilik katıyordu. Sahip olduğumuz bu bağı çok sevdiğimi itiraf etmem gerekirdi. On yedi yıllık hayatımın son dört yılında Cassie vardı ve benim için, sahip olabileceğim ilk olduğu kadar da son olacak en yakın arkadaştı.
Bilirsiniz... babamın deniz piyadesi olması nedeniyle, bazen de annemin öğretmenlik durumundan dolayı sık sık taşınmak zorunda kalıyorduk. Arkadaş edinmek benim için çetin geçen bir süreç halini almıştı. Yeni eve, yeni odaya, yeni kasabaya, yeni okula, yeni öğretmenlere ve arkadaşlara alışmak; onlara ayak uydurabilmek için gözlemlerde bulunmak benim adıma çoğu zaman zorlayıcı oluyordu. Üstelik... her seferinde bir yerde yaşamaya tam alışmaya başladığım zamanlarda, bir aksilik çıkıyordu ve biz yeniden taşınmak zorunda kalıyorduk.
Şu zamana kadar en uzun kaldığımız yer yalnızca Hempstead, yani şimdiki kasabamız olmuştu. Burada bir düzenimiz vardı, yaşadığımız kasabalar arasından en çok burayı seviyorduk. Annem ve babam da buraya en az benim kadar bağlılardı. Çok daha çabuk alışıp, hızlı bir düzen kurmuştuk. Buna şimdiki evimiz de dahildi. Sanki hayatıma bu evde başlamıştım, gözlerimi dünyaya açtığım ilk andan beri evimiz burası gibiydi. Bu koridorlarda yürümeyi öğrenmiştim sanki, bu bahçede babam ve annemle oyunlar oynamıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Belong With Me || hood
Fanfiction"İkisi de konuşmuyordu. Ama ilk andan beri aralarında sözcükleri gereksiz kılan çok iyi bir iletişim kurulmuştu."