Teoman - Kupa Kızı ve Sinek Valesi
Hayal
Kapı çaldığında zaten diken üzerinde oturduğum koltuktan kalkmış, hızlıca kapıya koşturmuştum. Kapıya doğru koşarken ayağım halıya takılmıştı. Tökezlediğimde bir elimle duvara tutunmuş, diğer elimle kapı kolunu tutup hızlıca açmıştım ancak serçe parmağım kapı altında ezilmişti.
"Allah belanı versin."
Bulut, şaşkınca suratıma bakarken tereddütlü bir şekilde konuştu. "Hoş buldum?"
Kapıyı ittirip iyice açtım ve Bulut'a içeriye geçmesini işaret ettim. Evden içeriye girip kapıyı kapattığında ben ayağımın acısının geçmesini bekliyordum. Ne zaman aceleci bir tavır takınsam tüm negatif enerjiyi üzerime çekiyordum. Halıya takılmam, kapının ayağımı ezmesi...
Sakinleşebilmek adına derin bir nefes aldığımda burnuma farklı bir koku gelmişti. Gözlerim kocaman açılırken önümde duran Bulut'u ittirmiş, mutfağa doğru koşmaya başlamıştım. Yeni çarptığım için acıyan ayağım hızımı keserken Bulut ne olduğunu soruyordu ama ona net bir cevap veremiyordum.
Mutfağa vardığımda hemen fırını kapatmış ve kapağını açmıştım. Gördüğüm görüntüyle dışarıya derin bir nefes verdim ve yere oturdum. Neyse ki yanmamışlardı...
Bulut, ardımdan mutfağa girdiğinde yerde oturan bana tuhaf tuhaf baktı. "Az önce olan şey neydi öyle? Önce kapıyı açıp Allah belanı versin dedin, sonra yanımdan ışık hızıyla uzaklaşıp buraya geldin."
Söyledikleriyle güldüğümde biraz rahatlamıştı. Mutfakta olan 4 sandalyeyi es geçip benim yanıma, yere, oturduğunda bakışları yüzümde geziniyordu.
"Az önce ne oldu ben de anlamadım ama hayatımın en aksiliklerle dolu 15 saniyesiydi. Kapıyı açarken ayağımı ezdim, sonra kurabiyeleri yaktım sandığım için mutfağa koştum."
"Ne kurabiyesi?" deyip bakışlarını fırına çevirdi. İfadesiz olan suratı anlamlı bir gülüşle şekillenirken mırıldandı.
"Un kurabiyesi."
Bakışları yeniden bana döndüğünde ne kadar mutlu olduğu gözlerinden okunuyordu. "Şakasına söylediğim bir şeyi aklında tutacak kadar değer verdiğini anlamak güzelmiş."
"Ömür için yapmıştım ama üstüne alınmak seni mutlu ediyorsa öyle olsun." Ellerimle yerden destek alıp ayağa kalktığımda Bulut da peşimden kalkmıştı. Gözlerime 'yemedim' bakışlarını atıyordu ama Allah'tan bu konu hakkında bir şey söylememişti. Değer verdiğim insanlar için bir şeyler yapmayı severdim. Ufak tefek olsun ya da olmasın, elimden geliyorsa yapardım ama bunların konuşulmasını sevmiyordum. Beni biraz utandırıyordu.
"Bir şeyden emin olmak istiyorum. Şimdi sen bana ıslak mendil verip 'beyaz bayrak' dedin ya, o olay cidden oldu mu? Ben bazen bir şeyleri götümden uydurup onlara inanabiliyorum."
Sanki hiç yer yokmuş gibi mutfak tezgahının üstüne oturduğumda bakışlarımı Bulut'a çevirmiştim. "Mesela?"
"Mesela sarhoş olduğum gün evime gelmiştin ya..."
"Yüzün niye kızardı?"
Bulut, bana cümlenin devamını anlatacak şekilde baktığında benim de suratımın Bulut gibi kızardığından emindim. Gözlerimi başka bir yere çevirip bacaklarımı sallamaya başladım. Bu esnada az önceki sorusuna cevap vermemin bu ortamı biraz da olsa dağıtabileceğini düşünmüştüm.
"Evet, o olay cidden oldu. Bana sormadan gidip annemle konuştuğun için kızgınım, annemi karşıma çıkarttığın için kızgınım ama olaya tümünden bakarsak kendimi biraz rahatlamış hissediyorum. Bir şeyi yıllarca içinde tutmak... Gerçekten hırpalıyor insanı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALİ ARKADAŞ | Texting
Short StoryGiray: Sen demiştin bir keresinde Giray: Hayali arkadaşın olmam için senin zihninde yaşamam lazım Giray: Sana özel olmam lazım Giray: Zihninde neler dönüyor bilmiyorum Giray: Oraya ait miyim bilmiyorum Giray: Ama bildiğim bir şey var Giray: Ben sana...