42.Bölüm

9.6K 903 94
                                    

Bilal,kendisi ile dalga geçen, şu durumda bile sırıtan adama kaşlarını çatarak dik dik  baktı.
"Belki ben haklıyımdır ne biliyorsun da böyle konuşuyorsun ?"

Mirza ,söylenerek yerinden kalktı.
Bilal'e bakıp başını sağ sola salladı.
Hazal'ın çocukluğunu biliyordu.
Okumayı öğrenemediği zamanlarda annesi kızdığında kaç gün sustuğunu hatırlıyordu .
Öğretmeni üç sene okumayı öğrenemedi deyip zihinsel engelliler okulunda okuması gerektiğini söylediğindeki tepkisini biliyordu.
Hazal haklıysa susardı , kabuğuna çekilir yarasının iyileşmesini beklerdi.
Mirza hala kendisine boş boş bakan adamın omzuna elini sertçe vurdu.

"Ben hala uyuyan güzel yarimin yanına gidiyorum. Sende ağa bozuntusu Hazal'ın deli damarına basıp küstürdüğünü bil . İşin zor hemde bayağı zor Bilal efendi . Ne yaptıysan bir an önce  özür dile bu faslı uzatma yoksa seninle aylarca bile konuşmaz . Sittin senede bu yaptığını  unutmaz. Nereden biliyorsun dersen ? O has ve has bir Karaaslan kızı .Abisiyim lan ben onun elime doğdu sayılır ben bilmeyeceğim de kim bilecek ."

Bilal adamın sözlerindeki eminlikten anlamıştı .
Hazal onunla kolay kolay konuşmyacak , affetmeyecekti.
Şimdiden kızın etrafındaki neşeli halini özlediğini hissetti.
Bu Hazal fazla ürkütücüydü.
Bilal bunları düşünürken hastane bahçesinde küçük oğlanın çıkardığı yaygaranın etkisi sürüyordu.
Can'ın ağlaması üzere bahçeye çıkan Hatice , peşinden gelen Ali'den kavgasız gürültüsüz kurtulmak istedi.

Can'ın kendisini görür görmez sakinleşmesi ile Ezo küçük yaygaracıya  sinir olurken, Esme hanım  gülümsedi.
"Ay tam zamanında geldin kızım, bu nasıl bebek ben vallahi anlamadım. Doktorlar bile  hasta falan mı diye başımıza birikti." Deyip gözündeki yaşlarla kolunu Hatice'ye uzatan Can'ı kendini kurtarmak ister gibi uzattı.

Can , Hatice'nin yüzünde küçük parmaklarını usul usul gezdirdi.
Öz annesini bile bu kadar aramayan çocuk her geçen gün Hatice'ye daha farklı bağlanıyordu.

Genç kadın ona gülümsediği an kucağındaki çocuğunda gözyaşları hala  dursada yüzünü  tatlı bir gülümse sardı.
Ali, gördüğü bu görüntü ile Hatice'yi durdurmaktan , onunla konuşmaktan vazgeçti.
Kardeşi ve etrafındaki herkes sonuna kadar haklıydı .
Hatice'ye kendisini iyileştirmesi için bir şans vermeliydi.
Kırdığı kanatlarını onarması için ona dar gelen kafesinden çıkarıp özgür bırakmalıydı.
Adam bunları düşünerek gerisin geriye hastaneye girdi.

Ezo ve annesi Esme Karaaslanında hastaneye girişi ile Hazal ve Hatice onları beklemek için banka oturdular.
Hazal kucağındaki Leyla'yı severken , Hatice hala Can'ın gönlününü yapmaya çalışıyordu.

İki kadın birbirlerini çok tanımasalarda bir süre yan yana sessizliği paylaştılar.

Hazal ,annesine sığınmış gibi duran ,Hatice'nin kucağına iyice yerleşmiş Can'ın burnunun ucunu hafif sıktı.
"Nankör bebek seni. Herkesten önce ben bakmadım mı sana ? Kaç biberon süte sattın beni ! O nasıl ağlamak bir bilsem ." Deyince Hatice dudak büzen Can'ın saçlarından öptü.
"Unutmamıştır seni ablası . Bak nasıl gülüyor sana ." Dedi.
Hazal ,kendine gülen çocuğun uzanıp yanağından öptü.
"Seni yaramaz yaygaracı seni ! Ambulans sesini bile bastırdın. Hayır derdin ne bir anlasak !"

"Benim oğlum annesine çok düşkün ondan ablası."dedi.

İki kadında beklemedikleri bu sözle şaşkın şaşkın birbirine bakakalırken ,Levent'de Hatice'nin sözlerini duymuş şaşkınlıktan olduğu yerde donup kalmıştı.

Ali'nin varlığının onu neden rahatsız ettiğini bile doğru dürüst anlamayan adam , Hatice'nin dudaklarından dökülen sözlere esir oldu.
Günlerce oğlunun ona ne diyeceğini düşünüp üzülürken güneş sanki onlar için doğmuştu.
Annesi sayılırdı değil mi ?
Süt annesiydi bu yalan değildi. Oğlunun onu seven  bir annesi  olduğu için  deli gibi mutlu oldu.
Adam onları eve bırakmak için yanlarına gelirken bu sözleri duyacağını hiç beklemiyordu.
Bakışlarını ondan kaçıran kadına göz ucuyla bakıp gülümsedi.

"Ezo ve Esme hanım biraz daha kalacaklarmış. Bilal sizi eve bırakacak ."

"Sen ." Diyen kadının endişeli sesi ile Levent hafif gülümsedi.
"Mirza'ya  bir söz verdim. Aycan uyanmadan bunu yapanları bulmam lazım ."

Hatice, o an ilk kez farkına vardı.
Bu adam bir polisti .
Hayatı bile emanet yaşıyordu.
Ya ona bir şey olursa o zaman Can'a ne olacak diye düşünüp içi titredi.
"Dikkat et olur mu ?"
"Ederim. Sende kapıyı iyice kilitle ,emin olmadan kimseye açma tamam mı ?"
Deyip yanlarından ayrıldı.

Hatice, içine çöken garip hüzünle adamın arkasından bakarken , Hazal hastaneden çıkan , kendilerine doğru gelen Bilal'e bakıyordu.
Kendisine ne kadar kızarsa kızsın gözlerini adamdan alamayan kız Can'ın saçlarını çekmesi ile dünyaya gerçek dünyaya geri döndü.

"Abla vallahi bu bir canavar! Acıttın ya !" Diye Can'a yalandan kızıp bir yandan da sevdi.
Onu izleyen Bilal'i unuttup kendi kendine hayaller bile kurdu.
Kim bilir belki bir gün onunda böyle bebekleri olurdu.
'Ay babasına çekerse benimkide böyle huysuz olur.'diye düşünüp suratını ekşitti.

"Gidelim mi ?" Diyen Bilal ile başını adama çevirdi,
Hazal hiç konuşmadan Hatice ve Bilal'i takip edip park yerine kadar kucağında Leyla ile geldi.
Çocuklar ile arkaya oturan Hatice'ye bakıp yer olmadığını anlayıp derin bir iç çekti.
Sessizce geçip öne adamın yanına oturdu.
Bilal bu gergin sessizlikten rahatsız olsada bozmak için uğraşmadı.
Hatice , karı kocanın arasındaki garip sessizliğin farkına varsada onun aklı Aycan'da kalmış gözü bir şeyi umursamaz olmuştu.
En azından kardeşinin iyi olduğunu , uyanacağını bilmesi biraz olsun içini rahatlatmıştı.
Levent' de aklı kalsada adama güveniyordu.
Aycan'a bunu yapanları bulacaktı inanıyordu.

Hatice'nin oturduğu binanın önünde duran arabadan önce adam indi.
Kadına yardım edip çocukları çıkardı.
Hatice ve Hazal vedalaşırken Bilal uyuyan Leyla'yı pusete yerleştirdi.
Binaya doğru yürümeye başladı.
Hatice de adamın peşinden kucağındaki Can ile gitti.
Eve çıktıklarında kadın Can'ı bir dakikalığına Bilal'e bırakıp Leyla'yı yatağına yatırmak için odaya gitti.
Can adamın sakalları ile oynarken Bilal'de düşünüyordu.
Hazal'ın kucağında bebek gördüğü an içinden güzel bir anne olacağı geçen adam şimdi kendisinin nasıl bir baba olacağını hayal ediyordu.
Bu düşünceler yüzü ağlamaklı olan Can'ın çıkardığın ses ile son bulurken Bilal çocuğu Hatice'ye ölümcül bir silah gibi verip kadına gülümsedi.

"Bu canavar ile sana gerçekten kolay gelsin. Levent'e ulaşamaz ,ne bileyim bir sıkıntı her hangi bir şey olursa çekinme beni ara hemen gelirim. " dedi.
Hatice başını eğip sağol deyince Bilal gitmek için arkasını döndü.

"Hazal iyi bir kız . Kendine ve ona bir şans vermelisin. Zühre bir şekilde kendine bir yol çizdi  bir aile kurdu . Sende yoluna bak artık." Dedi.

Bilal kadına dönüp hiç bir şey söylemeden oradan hızla uzaklaşırken Hatice'nin Zühre'yi bilmesine şaşırarak arabaya bindi.
Yan koltukta uyuyan  kalan Hazal'ın masum yüzünü bir süre izleyip daha sonra arabayı çalıştırdı.

Kozan konağının önüne geldiğinde bile hala uyanmayan kızın mahsun yüzüne bakıp derin bir iç çekti.
Onun anlatıldığı gibi saf salak olmadığını anlamıştı. Hatta gururlu bir kızdı .
Sadece onu saf Hazal yapan şeyleri merak etti.
Neydi bu güzeli hayata küsteren kendinden soğutan eksik hissettiren sebep deli gibi merak etti.
Adamın artık tek korkusu kendi yaralarını sararken Hazal'ı incitmekti ve ne yazık ki bunu çoktan yapmış aralarındaki ilişkiyi başka bir boyuta getirip onu küstürmüştü.
Hazal'ı kucağına alıp odasına çıkarırken , burnuna gelen yasemin kokusuna benzer eşssiz kokuyu silmek istedi.
Kalbindeki kıpırtıyı vicdanının sesi olarak kabul edip yatağa bıraktığı Hazal'ın kulağına usulca fısıldadı .
"Özür dilerim. Ben bir eşşeklik ettim. Sen ne giyersen giy öyle masumsun ki . Hiç bir şey seni kirletemez , ben bile ." Dedi.

Bir Uzun Yoldan Geldim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin