Eylül 1551/Manisa Sarayı
Şehzade Selim ve Nurbanu birlikte yemek yiyorlardı. Nurbanu:
-Bayezid seni nasıl ölümle tehdit edebilir Selim? Selim:
-Beni öldürmek istiyor Nurbanu. Tek gayesi bu...
Kapı çalar ve içeriye bir hatun girer. Rümeysa'nın Manisa'ya gönderdiği Cennet Kalfa yollamıştır daireye bu hatunu. Elinde ise bir testi zehirli şarap...Ekim 1551/Topkapı Sarayı
Bugün bir haber düştü sarayın ortasına. Şehzade Selim zehirlenmek istenmişti. Kurtulmuştu lakin başta kendisi olmak üzere herkes bunu kardeşi Bayezid'in yaptırdığını düşünüyordu. Bir kişi hariç: Hürrem Sultan...
Bu havadis Sultan Süleyman'ın kulağına kadar gitmiş padişah iki şehzadenin de bi an evvel payitahta gelmesini emretmişti.
Raziye Sultan ise Fatma Sultan'la konuşuyordu. Raziye Sultan:
-Sultanım ne olacak şimdi? Bayezid böyle bir şeyi nasıl yapar? Fatma Sultan:
-Endişe etmeye lüzum yok. Belli ki kardeşlikleri bu hale gelmiş. Raziye:
-Siz de biliyorsunuz bunu Bayezid yapmış olamaz. Ne var ki bütün oklar onu gösteriyor. Bunu validem yaptı öyle değil mi? Fatma Sultan:
-Bu kuruntuları uzak tut aklından. Raziye ısrarla:
-Benden hakikati saklamayın sultanım. Bir çocuk değilim zira. Fatma Sultan:
-Madem öyle bir çocuk gibi davranmaktan vazgeç artık. Ve ağabeyinin istikbali için ne gerekiyorsa yap. Raziye:
-Böyle mi sultanım? Türlü entrikalarla mı? Fatma Sultan:
-Bak biliyorum istemiyorsun bu meselelere karışmayı. Lakin en azından sessiz kal. Şimdi Hürrem düşünsün. Onun yaptıklarının yanında bu ne ki? Raziye geçmişi hatırladı: Annesinin gözyaşlarını, ağabeyinin defalarca öldürülmeye çalışıldığını... Sonra derin bir nefes aldı. Halası haklıydı onların yaptıklarının yanında bu neydi ki?O sırada Hürrem Sultan ne yapacağını düşünüyordu. Bu işten zarar görmeden kurtulamayacağını biliyordu. Lakin ne olursa olsun en az zararla kurtulmalı ve düşmanlarına bunun bedelini ödetmeliydi.
Konya Sarayı
Haber Konya'ya ulaşmıştı. Mahidevran Sultan:
-Çok şükür Allah'ım. Hürrem bu işten kurtulamaz dedi gülümseyerek.
Rümeysa Sultan:
-Haklısınız . Bundan en az zararla kurtulmaya çalışacaktır validem. Lakin Şehzade Bayezid bu olayın suçlusu olarak mutlaka cezalandırılacaktır.
Bu konuşmanın ardından Rümeysa müsade isteyerek kendi dairesine gider ve uzun düşüncelere dalar. Sonra konuşmaya başlar kendi kendine:
-Annem bağışla beni. Başka bir yolu yoktu anne. Hayatta kalmanın Mustafa'yı ve evlatlarımı korumanın başka yolu yoktu. Buna mecburdum. Ben böyle olmasını istemezdim. Lakin anne söyler misin bana? Kim, hangi insan sevdiği adamın ve evlatlarının ölümüne razı gelebilir? Ben yapamadım anne. Hayatta kalmanın tek yolu: taht. Taht içinse diğer şehzadelerin güçlenmesine mani olmak gerek. Belki bu yaptığımı zalimlik yahut yalnız kendini düşünmek olarak görüyorsundur. Lakin... Lakin ben onlar olmadan yaşayamam anne. Yapamam. Bu yüzden mecburum bunları yapmaya.
O sırada kapı çalar ve içeriye Şehzade Orhan ve Nergisşah Sultan girer. Nergisşah:
-Anne. Nasılsın? Rümeysa:
-İyiyim benim güzel meleğim. Siz nasılsınız? Nergisşah:
-Bizde iyiyiz. Şehzade Orhan sabırsızlanarak:
-Anne. Babam ne zaman gelecek?
Rümeysa:
-Ahalinin sorunlarını dinlemeye gitti oğlum. Bilirsin baban akşam vakti anca gelir. Hem senin bu halin ne? Yine kavga mı ettiniz ağabeyinle? Orhan:
-Hayır anne. Mesele babamla benim aramda. Bu yüzden sana anlatamam, der ve gider. Rümeysa ise şaşkınlıkla arkasından bakakalır:
-Kardeşinin nesi var kızım? Nergisşah:
-Bilmiyorum anne. Rümeysa derin bir nefes alır.Hürrem Sultan'ın Dairesi
Mihrimah:
-Validem bütün bunların ardında kesin Mahidevran Sultan var. Hürrem sinirle gülümsedi ve:
-Mahidevran'da o zeka yok. Bütün bunları Mustafa'nın zevcesi planlamış olmalı. Kendini fazla zeki sanıyor anlaşılan. Sümbül ağa koşarak geldi:
-Sultanım...Sultanım şehzadelerimiz hünkarımızın huzurundalar. Hürrem:
-Allah'ım sen yardım et, dedi endişeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Sonu: Mustafa & Rümeysa
Historical FictionRümeysa Sultan; Ben Rümeysa. Şehzade Mustafa'nın nikahlı eşi Rümeysa. Evlatlarının annesi,Mahidevran Sultan'ın gelini Rümeysa. Ben çocukken bütün acılarımı, dertlerimi yağmura anlatırdım. Yağmur içimdeki ateşi söndürürdü. Bir gün tam her şeyden vazg...