2 ay sonra
Şehzade Mustafa ve beraberindekiler payitahta yaklaşmıştı. Hürrem Sultan sarayın balkonundan onları izliyordu:
-Gelip kutlasınlar zaferlerini. Bunun bedelini ödeyecekler. Fatma Sultan gelir:
-Oooo Hürrem Bursa'ya sürülmüşsün. Ne kadar üzüldüm anlatamam,der ve gülümser. Hürrem:
-Şimdi gidiyorum sultanım lakin geri döneceğim. Göreceksiniz, der ve gider.
Bir süre sonra Şehzade Mustafa saraya gelir. Fatma Sultan:
-Mustafa'm, der ve sarılır. Herkes kucaklaşır. Bu sırada Fatma Sultan ve Rümeysa arasında bir konuşma yaşanır. Fatma Sultan:
-Tebrik ederim Hürrem Bursa'ya gidiyor. Rümeysa bu haber karşısında sadece gülümser. Mahidevran da bu habere sevinir.
Daha sonra Mustafa,Selim,Bayezit,Cihangir,Mihrimah,Rümeysa ve Nurbanu hep birlikte yemek yerler. Ancak yemek sırasında Selim ve Bayezit arasında bir kavga başlar.Mustafa:
-Yeter artık!!!Kesin şunu. Bayezit:
-Kavgayı ben başlatmadım abi. Her fırsatta bana hakaret eden o.
Selim:
-Ben kimseye hakaret etmedim. Söylediklerimin hepsi hakikattir.
Bayezit ayağa fırladı. O kalkınca sofradaki herkes endişeyle ayağa kalktı. Mihrimah:
-Neden birbirinize böyle davranıyorsunuz. Nedir bu kavganın sebebi!!! Cihangir:
-Sizin derdiniz ne!!! Selim:
-Yürü Nurbanu,gidiyoruz. Beyazıt:
-Sen sadece kaçmayı bilirsin Selim. Selim bunun üzerine hızla geri dönüp Bayezit'e yumruk attı. Mustafa onları ayırmaya çalışırken Cihangir de onları ayırmak için uğraşıyordu. Rümeysa,Mihrimah ve Nurbanu olanları hayretle izliyorlardı.
O sırada Sultan Süleyman'ın Dairesi
Sultan Süleyman:
-Ağalar!!! Ağalar içeriye girer ve eğilirler. Sultan Süleyman:
-Şehzadelerim nerededir? Ağalardan biri:
-Şehzade Cihangir'in dairesinde hep birlikte yemek yerler hünkarım. Sultan Süleyman acı bir tebessüm etti ve Şehzade Cihangir'in dairesine doğru gitmeye başladı...
Selim ve Bayezit hala kavga ediyorlardı. Mustafa onları ayırmayı başardığında daireye çoktan Sultan Süleyman girmişti. Sultan Süleyman'ın geldiğini farkedince hepsi eğildi. Sultan Süleyman kaşlarını çattı ve içerideki ağalara dönerek Selim ve Beyazıt dışındakilere:
-Çıkın dışarı,diye bağırdı. Daha sonra şehzadelere dönen Sultan Süleyman:
-Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz. Selim:
-Hünkarım biz.... Sultan Süleyman Beyazıt'a döndü. Beyazıt:
-Hünkarım bağışlayın bizi. Sultan Süleyman:
-Bu kaçıncı kavga!!!Kaçıncı!!! Bundan böyle bırak birbirinize vurmayı sesinizi dahi yükseltirseniz bedelini ağır ödersiniz.....
1 hafta sonra
Sarayda sessizlik vardı. Hürrem Sultan'ın gidişinden sonra herkes şehzadelerin kavgasını konuşuyordu.
Fatma Sultan'ın Dairesi
Fatma Sultan,Mahidevran Sultan ve Rümeysa sohbet ediyorlardı. Rümeysa:
-Bu kavga çok iyi oldu,dedi. Fatma Sultan gülümseyerek:
-Önce Hürrem'in gidişi şimdi de bu kavga. Mahidevran Sultan:
-Herşey çok daha güzel olacak.
Onlar konuşurken Şehzade Cihangir'in dairesinde yine şehzadeler kavga etmek üzereydi. Mustafa:
-Yeter artık geçen sefer olanları unuttunuz mu? Selim:
-Ben birşey yapmıyorum abi. Benim üstüme gelen sizsiniz. Mustafa:
-Sen neden bahsediyorsun Selim? Selim buna bir cevap veremedi. Beyazıt:
-Yaptıkları yüzüne karşı söylenince ağır gelmiş olmalı. Selim:
-Yeter artık Beyazıt bu kadarı çok fazla. Selim ayağa kalktı. Beyazıt:
-Yine kaçacak mısın Selim? Selim bunun üzerine Beyazıt'a saldırdı ve yine kavga ettiler. Ama bu sefer kavga fazla büyümeden Şehzade Mustafa onları ayırdı. Cihangir:
-Siz daha ne kadar kavga edeceksiniz? dedi.
Bursa
Hürrem Sultan'ın her halinden öfkeli olduğu anlaşılıyordu. Dairenin içinde volta atıyordu. Sümbül Ağa çekinerek sordu:
-İyi misiniz sultanım? dedi. Hürrem:
-Nasıl iyi olabilirim Sümbül. Şu hale bak. Bu Rümeysa denen yılana haddini bildirmeliyiz!!! Sümbül Ağa:
-Haklısınız sultanım. Hürrem Sultan:
-Nurbanu ve Mihrimah'a haber gönder. Bu yılanın başını ezmemiz gerek.
Sümbül Ağa tamam anlamında başını salladı ve dışarı çıktı...
2 gün sonra/Mihrimah Sultan'ın Dairesi
Hürrem Sultan'ın Bursa'dan gönderdiği haber ulaşmıştır saraya. Nurbanu:
-Bu hatunun ölmesi gerek sultanım,der endişeli bir şekilde. Mihrimah:
-Bilmiyorum Nurbanu.
Mahidevran Sultan'ın Dairesi
Nergisşah,Mehmet,Orhan ve Mahidevran Sultan birlikte oturuyorlardır. Mahidevran:
-Nasıl güzel mi payitaht? Nergisşah:
-Evet çok güzel. Mehmet:
-Evet. Orhan:
-Ben Amasya'ya gitmek istiyorum.
İçeriye Rümeysa girer gülümseyerek:
-Üzgünüm Orhan. Lakin bir süre daha burada kalacağız. Orhan:
-Offff.
Nergisşah,Rümeysa ve Mahidevran gülümser.
Ertesi gün
Mihrimah Sultan ve Nurbanu konuşuyordur. Mihrimah:
-Haklısın galiba. Rümeysa çok tehlikeli. Nurbanu:
-Ondan kurtulmalıyız sultanım.
Onlar bütün bunları konuşurken bu konuşmaları duyan biri vardı...
Rümeysa Sultan'ın Dairesi
Kapı çaldı. İçeriye bir hatun girdi. Rümeysa hatunu görünce gülümseyerek:
-Ne oldu? Hatun:
-Sultanım Mihrimah Sultan ile Nurbanu Sultan'ı konuşurken duydum. Sizden kurtulmaktan bahsediyorlardı. Rümeysa gülümseyerek:
-Tamam Elif Hatun. Sen çekilebilirsin. Elif Hatun eğildi ve daireden dışarı çıktı.
3 gün sonra
3 gün geçmişti herhangi bir şey olmamıştı. Ama sarayda bir hareketlilik vardı. Bu hareketliliğin sebebi Hürrem Sultan'ın saraya dönecek olmasıydı. Bu haber Fatma Sultan'ın, Mahidevran Sultan'ın,Rümeysa Sultan'ın ve Şehzade Mustafa'nın pek hoşuna gitmemişti.
Fatma Sultan,Mahidevran ve Rümeysa birlikte sohbet ediyorlardı. Fatma Sultan:
-Yine geliyor Hürrem. Gelmese şaşardım zaten. Mahidevran:
-Ben de sultanım ben de şaşardım. Rümeysa:
-Merak etmeyin geldiğine pişman olacak.
5 gün sonra
Hürrem Sultan gelmiştir. Ancak saraydaki hareketlilik devam etmektedir. Şehzadeler Sultan Süleyman'ın yanındadır.
Hürrem Sultan'ın Dairesi
İçeriye Sümbül Ağa girer. Hürrem Sultan neşeyle:
-Hayırdır Sümbül. Sümbül Ağa nasıl söyleyeceğini bilemez bir halde cevap verdi:
-Felaket sultanım. Felaket. Hürrem'in gülümseyen yüzünü endişe kapladı. Hürrem Sultan:
-Söylesene Sümbül. Sümbül Ağa:
-Şehzadelerimizin sancakları değiştirilmiş sultanım. Hürrem fısıldayan bir sesle:
-Ne? Bu nasıl olur Sümbül? Sümbül Ağa:
-Siz burada değilken şehzadelerimiz defalarca kavga etmişler. Hünkarımız defalarca görmüşler kavga ettiklerini. Hürrem Sultan:
-Çekilebilirsin...
Fatma Sultan'ın Dairesi
Haber çoktan gelmiştir. Fatma Sultan:
-Ne iyi bir haber bu böyle dedi yüzünde kocaman bir gülümsemeyle. Mahidevran:
-Bir de tamamen kurtulsaydık bu Hürrem yılanından. Rümeysa gülümseyerek:
-O da olacak elbet...
Haremde de herkes bu haberi konuşuyordu. Rümeysa ve Nurbanu karşılaştılar haremde. Rümeysa hiçbir şey söylemeden gitmek istedi fakat Nurbanu kolundan tutarak durdurdu onu. Rümeysa:
-Bırak kolumu. Nurbanu:
-Sen kendini ne zannediyorsun. Rümeysa duymamazlıktan geliyordu. Rümeysa:
-Bırak kolumu diye tekrarladı. Nurbanu:
-Sen gerçekten Hürrem Sultan'ı yenebileceğini mi zannediyorsun hatun. Rümeysa gülümseyerek cevap verdi:
-Ben senin gibi bir köle değilim Nurbanu. Haddini bil. Nurbanu:
-Bu kadar çok güvenme kendine. Rümeysa:
-En azından senin gibi başkalarına güvenmiyorum Nurbanu. Nurbanu bunun karşısında ne cevap vereceğini bilemedi. Rümeysa ise Nurbanu'nun yüzüne baktı ona gülümsedi ve gitti....
1 ay sonra
Sarayda yeni bir olay olmamıştı. Ama Konya'ya gitme vakti gelmişti.
Hürrem Sultan'ın Dairesi
Sümbül Ağa merakla sordu:
-Sultanım Rümeysa Sultan.... Hürrem Sultan:
-Henüz değil Sümbül...Henüz değil...
Hazırlıklar tamamlanmıştı. Gitme vakti gelmişti...
Şehzade Mustafa vedalaşmak için Sultan Süleyman'ın dairesine gitti. Bu sırada Mahidevran ve Rümeysa da Hürrem, Mihrimah, Nurbanu ve Fatma Sultan ile vedalaşıyordu. Mahidevran ve Hürrem birbirlerine gülümsüyorlardı ve aynı zamanda birbirlerine nefret dolu bakışlarla bakıyorlardı. Fatma Sultan:
-Yolunuz açık olsun Rümeysa. Rümeysa:
-Sağolun sultanım.
Vedalaşma sona erdi...Ve yola çıktılar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Sonu: Mustafa & Rümeysa
Ficção HistóricaRümeysa Sultan; Ben Rümeysa. Şehzade Mustafa'nın nikahlı eşi Rümeysa. Evlatlarının annesi,Mahidevran Sultan'ın gelini Rümeysa. Ben çocukken bütün acılarımı, dertlerimi yağmura anlatırdım. Yağmur içimdeki ateşi söndürürdü. Bir gün tam her şeyden vazg...