Raziye Sultan'ın Dairesi/Topkapı Sarayı
Raziye kutuda bulduğu mektubu defalarca okudu. Mektubu gönderen Malkoçoğlu Bali Beydi. Raziye Sultan büyük bir heyecanla kağıt ve kalem aldı. Bu mektuba cevap vermeliydi. Çünkü Bali Bey'e âşık olmuştu.....
Konya Sarayı
O sırada arkadan bir ses geldi. Konya sarayına yeni gelen Esma hatun arkasını döndü:
-Leyla Kalfa. Leyla Kalfa:
-Demek sendin o casus. Esma hatun:
-Şey...ben....Leyla Kalfa daha fazla konuşmasına izin vermeden kolundan tutup onu Rümeysa Sultan'ın dairesine doğru sürüklemeye başladı.
Rümeysa Sultan'ın Dairesi
Leyla Kalfa Esma hatunu yere fırlattı. Rümeysa ayağa kalktı:
-Ne oluyor Leyla? Leyla Kalfa:
-Emriniz üzerine kurduğumuz tuzağa düştü. Onu mektubu alırken yakaladım sultanım diyerek mektubu Rümeysa'ya uzattı. Rümeysa:
-Gereğini yap ne demek bu? Esma hatun:
-Benim bir günahım yok sultanım. Rümeysa öfkeyle:
-Madem öyle şehzademize haber verin. Alsınlar bu hainin canını.
Leyla Kalfa Esma hatunun kolunu tuttu ve götürmeye başladı.Esma hatun ağlayarak:
-Yapmayın sultanım yalvarırım yapmayın. Rümeysa Leyla Kalfa'ya durmasını işaret etti. Rümeysa Sultan:
-O vakit istediklerimi yapacaksın. Esma hatun:
-Ne isterseniz sultanım. Rümeysa gülümseyerek:
-Ala. Şimdi söyle bakalım. Seni Konya'ya kim gönderdi? Esma hatun susmakla yetindi. Leyla Kalfa kafasına vurdu. Esma hatun:
-Hürrem Sultan sultanım. Rümeysa:
-Gereğini yap ne demek peki? Esma hatun çekinerek:
-Şehzade Mustafa hazretlerinin... Rümeysa'nın gözleri öfkeyle parladı. Esma hatun:
-Ölüm emri sultanım. Rümeysa kendine hakim olamadı ve Esma hatuna tokat attı. Rümeysa:
-Bu kadarı kâfi. Leyla Kalfa götür şunu!!! Rümeysa Sultan Leyla ve Esma'nın dışarıya çıkmasıyla sedire oturdu. Rümeysa:
-Allah'ım sen koru. Mustafa'yı ve evlatlarımı koru. Onlara bir zarar gelmesin. Yalvarırım koru....
2 saat sonra
Nergisşah Sultan'ın Dairesi
Rümeysa gülümseyerek Nergisşah'ın saçlarını tarıyordu. Dairede Rümeysa ve Nergisşah dışında kimse yoktur. Nergisşah:
-Anne ben biraz dolaşmak istiyorum dışarıda. Rümeysa:
-Hımmm. Peki sultanım. Ancak bugün olmaz. Nergisşah:
-Ama validem. Rümeysa:
-Üzgünüm birtanem lakin bugün saraydan dışarı çıkamazsın zira bugünü hep birlikte geçireceğiz. Kapı çalar. Rümeysa:
-Gel. Kapı açılır ve içeriye Şehzade Mehmet, Şehzade Orhan ve Leyla Kalfa'nın kucağındaki Mihrişah Sultan girer. Rümeysa:
-Şehzadelerim. Nasılsınız? Mehmet:
-İyiyiz validem. Orhan:
-İyiyiz. Rümeysa gülümseyerek ayağa kalktı ve Mihrişah Sultan'a doğru eğildi. Rümeysa:
-Benim minik sultanım. Leyla Kalfa'ya dönerek:
-Sofrayı hazır edin. Leyla Kalfa:
-Emredersiniz sultanım. Kapı açıldı. İçeriye Mahidevran Sultan girdi. Mahidevran:
-Rümeysa,çocuklar diyerek selam verdi. Ardından içeriye Şehzade Mustafa girdi. O da evlatlarına sarıldı ve birlikte hazırlanan sofraya oturdular. Mahidevran Sultan:
-Ben yarın seher vakti yola revan olacağım. Nergisşah Sultan:
-Gitmeseniz olmaz mı? Dedi üzüntüyle. Dairedeki herkes tebessüm etti. Mahidevran Sultan:
-Keşke sultanım lakin payitahta gitmem gerek. Şehzade Mustafa:
-Şehzadelerim yarın ava çıkacağım eğer valideniz kabul ederse siz de bu ava katılabilirsiniz. Mehmet ve Orhan gülümseyen yüzlerle birbirlerine baktılar daha sonra ise Rümeysa'ya döndüler. Rümeysa:
-Peki gidebilirsiniz. Lakin bir şartla. Malum Mahidevran Sultanımız Beyhan Sultan'ın yanına gidecekler. Bu yüzden ben ve sultanlarımız da sizinle geleceğiz dedi Şehzade Mustafa'ya bakarak. Şehzade Mustafa:
-Elbette dedi gülümseyerek.
3 saat sonra
Şehzade Mustafa'nın Dairesi
Rümeysa:
-Yarın ne vakit gideceğiz ava? Mustafa:
-Validem yola çıktığında biz de çıkarız. Rümeysa:
-Mehmet ve Orhan da çok heyecanlandılar,dedi Mustafa'yı düşünceli halinden uzaklaştırmak için. Ancak Mustafa onun söylediklerini duymayacak kadar düşünceliydi. Rümeysa karşısındaki düşünceli adama sarıldı. Rümeysa:
-Nedir seni böyle düşündüren? Mustafa:
-Selim Rümeysa... yaptıkları canımı sıkıyor... Bayezid ile defalarca kavga ettiler... bana yolladığı mektup,sarayımdaki casus... Anlaşılan Selim hünkarımız hayattayken taht kavgasını başlatmak istiyor. Rümeysa:
-Kavga eden onlar Mustafa. Bunun bize bir zararı yok. Mustafa:
-Öyle söyleme Rümeysa. Onlar benim kardeşlerim ilaveten kan bir kez aktımı kimse sonunu alamaz.
Rümeysa casus hakkındaki gerçekleri söylemek istedi. Ama yapamazdı. Zira Mustafa o hatunu kullanmasına müsaade etmezdi. Rümeysa:
-Mustafa düşünme bunu. Yarın hep birlikte ava çıkacağız. Bunu düşün zira Şehzade Selim'in yaptıklarını düşünmek canını sıkmaktan başka bir işe yaramaz. Mustafa:
-Haklısın benim güzeller güzeli Dilefruz'um. Rümeysa:
-Her gece gözlerimi kapattığımda şükrediyorum Rabb'ime. Bir günü daha senin yanında evlatlarımızla mutlu,huzurlu bir şekilde geçirdiğim için. Mustafa:
-Bende Rümeysa bende...
Ertesi sabah
Rümeysa:
-Çok özleyeceğiz sizi validem. Mahidevran:
-Ben de sizi çok özleyeceğim. Mustafa:
-Kendinize dikkat edin validem. Mahidevran:
-Merak etmeyin aslanım. Şehzadelerim,sultanlarım. Nergisşah, Mehmet, Orhan, Mihrişah eğilirler. Mahidevran Sultan at arabasına binip yola çıkar. Mustafa:
-Hadi bizim de yola revan olma vaktimiz geldi. Rümeysa:
-Hadi arabaya binelim. Orhan:
-Ben ata binmek istiyorum. Mehmet:
-Ben de. Mustafa ve Rümeysa gülümseyerek birbirlerine baktılar. Mustafa:
-Peki öyle olsun. Rümeysa kızları ile birlikte arabaya biner. Şehzadeler de atlarına bindiler.
2 saat sonra
Ormana gelmişlerdi. Burası huzur dolu,sakin bir yerdi. Hepsi burada olmaktan memnundular. Mustafa:
-Şehzadelerim biz avlanmaya gidelim. Rümeysa siz burada kalın. Rümeysa gülümseyerek:
-Emredersiniz şehzadem. Şehzadeler ormandaki ağaçların arasında gözden kayboldular. Rümeysa Nergisşah'ın sıkıldığını fark ederek:
-Mihrişah uyudu. İstersen gezelim birlikte. Nergisşah gülümseyerek:
-Olur.
Rümeysa ve Nergisşah uzun süre ormanda birlikte vakit geçirdiler. Nergisşah:
-Anne nergis çiçeği buldum. Rümeysa:
-Babanın en sevdiği çiçek. Hadi birlikte biraz toplayalım.
O sırada Leyla Kalfa gelir:
-Sultanım. Rümeysa arkasındaki cariyeye:
-Nergisşah'ı çadıra götürün. Nergisşah:
-Ama çiçek toplayacaktık. Rümeysa gülümseyerek Nergisşah'a doğru eğildi:
-Birtanem benim güzel kızım söz veriyorum daha sonra daha çok çiçek toplayacağız. Nergisşah gülümser ve cariyenin elini tutup oradan uzaklaşmaya başlar. O sırada ağalar bir hatunu Rümeysa Sultan'ın önüne yere atarlar. Leyla Kalfa:
-Kaçmaya çalışmış sultanım. Esma hatun:
-Hürrem Sultan'a sadığım ben. Leyla Kalfa:
-Ne yapmamızı emredersiniz sultanım. Rümeysa:
-Madem Hürrem Sultan'a sadıksın hatun. Unutma sadakatin bedeli vardır. Sen de bu bedeli canınla ödeyeceksin.
Rümeysa Esma hatunun yalvarışlarını dinlememiş onun ölüm emrini vermişti. Ağalar Rümeysa Sultan'ın emrini yerine getirdiler ve Esma hatunu öldürdüler.
O sırada şehzadeler
Mustafa:
-Orhan,Mehmet bugünlük bu kadar kafi. Çadıra dönelim.
Şehzadeler bu duruma üzülseler de birşey demediler.
Çadır Alanı
Rümeysa çadıra döndüğünde Nergisşah ona:
-Ben de birgün sizin gibi güçlü bir sultan olmak istiyorum validem. Rümeysa gülümseyerek:
-Olacaksın birtanem hatta benden çok daha güçlü bir sultan olacaksın. Nergisşah:
-Daha güçlü mü?dedi hayretle. Rümeysa:
-Evet,daha güçlü. Zira senin damarlarında hanedan kanı akıyor. Allah'ın izniyle baban tahta çıktığı vakit sen de çok güçlü bir sultan olacaksın.
Rümeysa ve Nergisşah yerdeki yatağa uzanırlar. Rümeysa kızına doğduğu topraklardan yani Bosna Hersek'ten türküler,ninniler söyler. Bir süre sonra Nergisşah Sultan uyuyakalır. Rümeysa şehzadelerin neden hala dönmediğini merak eder. O sırada içeriye Mehmet ve Orhan girerler. Onların üzgün olduğunu farkeden Rümeysa:
-Nasıl geçti avınız? Mehmet:
-İyi. Orhan:
-Keşke bu kadar çabuk dönmeseydik. Rümeysa:
-Anlaşılan bu yüzden üzgünsünüz siz. Lakin merak etmeyin yarın kaldığınız yerden devam edersiniz. Şimdi uyuyun bugün çok yoruldunuz. Orhan:
-Tamam anne. Rümeysa:
-Babanız nerede? Mehmet:
-Dışarıda Taşlıcalı'nın yanında.
Rümeysa çadırdan çıkar. Rümeysa Sultan'ın geldiğini gören Taşlıcalı Yahya:
-Sultanım,şehzadem,der ve eğilerek yanlarından uzaklaşır. Rümeysa gülümseyerek eğilir:
-Şehzadem. Mustafa:
-Rümeysa'm. Rümeysa artık casus hakkındaki gerçekleri söylemeye karar verir. Rümeysa:
-Şehzade Selim'in gönderdiği casus layığını buldu Mustafa. Mustafa:
-Kimmiş bu casus? Benim niye haberim yok bundan,dedi sinirle. Rümeysa endişeyle:
-Casusu Hürrem Sultan göndermiş. İlaveten casus bir hatunmuş saraya yeni gelen bir hatun,deyip susmayı tercih etti. Mustafa:
-Benim niye haberim yok dedim Rümeysa,dedi büyük bir ciddiyetle. Rümeysa Mustafa'nın arkasından oynanan oyunlardan asla hoşlanmadığını biliyordu. Ama ona gerçeği söyleyemezdi. Söylediği an birçok insanın kellesi giderdi. Rümeysa:
-Benim de bugün haberim oldu şehzadem. Hatun öldürmüş kendini parmağında bir yüzük varmış içinde ise çok güçlü bir zehir. Böylece layığını bulmuş. Mustafa derin bir nefes aldı. Rümeysa'nın söyledikleri ona çok da inandırıcı gelmedi ama buna rağmen inanmayı tercih etti. Rümeysa:
-Bunca vakit sonra yeniden ormana gelmek güzel duyguymuş, dedi başka bir konu açmak isteyerek. Mustafa:
-Haklısın uzun zaman oldu seninle ormana gelmeyeli. Çocuklar nerede? Rümeysa:
-Çadırda çoktan uyumuşlardır bile. Rümeysa Mustafa'nın soğukluğunun sebebini biliyordu. Söylediklerinin ona inandırıcı gelmeyişiydi sebebi. Mustafa çadıra doğru yürümeye başladı. Rümeysa ise onu takip etti
Topkapı Sarayı
Raziye Sultan hünkarın yanına gitmiş babasıyla uzun bir süre sohbet etmişti. Saray oyunlarından olabildiğince uzak durmaya çalışıyordu. Ancak bazen de gereğini yaparak bu oyunların içinde yer alıyordu. Şimdilerde aklını meşgul eden biri vardı:
Malkoçoğlu Bali Bey...
Malkoçoğlu Bali Bey ise uzun süredir Raziye Sultan'a aşıktı. Aynı zamanda Sultan Süleyman'ın en yakın adamlarından biri ona sadık bir akıncı beyi,güçlü bir paşaydı. Bu sevdayı artık saklamak gizlemek istemiyordu. Sultan Süleyman'a herşeyi anlatmaya karar vermişti. Raziye Sultan da böyle istiyordu. Yazdığı son mektupta bundan bahsetmiş Raziye Sultan da kabul etmişti. Sarayın koridorlarında adımlarını hızlandırdı. Hünkar dairesinin önüne geldi. Kapıya tıkladı. İçeriden gelen"gel"sesiyle kapıdaki ağalar kapıyı açtı Bali Bey içeriye girdi. Malkoçoğlu:
-Hünkarım,dedi eğilerek. Sultan Süleyman gülümseyerek ona:
-Hayırdır Malkoçoğlu? dedi. Malkoçoğlu:
-Hünkarım malumunuz ben yıllardır size ve bu yüce hanedana hizmet ediyorum. Sultan Süleyman bu konuşmanın nereye gideceğini merak etmeye başladı. Malkoçoğlu'nun yeniden doğduğu topraklara dönmek isteyeceğini düşünüyordu. Zira Malkoçoğlu defalarca bunu istemiş ancak Sultan Süleyman reddetmişti. Sultan Süleyman:
-Hayırdır Bali Bey yine dönmek istediğini mi söyleyeceksin? Malkoçoğlu:
-Hayır hünkarım. Siz yüce hünkarımızın müsaadesi olursa kerimeniz Raziye Sultan'ın izdivacına talibim. Sultan Süleyman bir an duraksadı. Ne diyeceğini bilemedi. Malkoçoğlu'na çekilmesini söyledi ve o çıktıktan sonra uzun süre düşüncelerin arasında kaldı. Raziye Sultan onun ilk kızıydı,gözbebeği,en kıymetlisiydi. Bütün evlatları bir yana o bir yanaydı. Malkoçoğlu yıllardır kendisine hizmet eden,en güvendiği en yakınındaki devlet adamlarından biriydi. Kızıyla yarın sabah bu konuyu konuşmaya karar verdi.
Hürrem Sultan'ın Dairesi
Sümbül Ağa olanları öğrenmiş ve Hürrem Sultan'a anlatmıştı. Hürrem Sultan:
-Bu evliliğe mani olmalıyız. Hünkarımız dairesinde mi? Sümbül:
-Evet sultanım,dedi. Hürrem hünkarın yanına gitti.
Sultan Süleyman'ın Dairesi
Bir süre sohbet ettikten sonra Sultan Süleyman:
-Malkoçoğlu Bali Bey Raziye'm ile evlenmek istediğini söyledi Hürrem. Hürrem Sultan:
-Bu nasıl olur Süleyman? Demek Malkoçoğlu'nun da gözünü hırs bürümüş,dedi imalı bir şekilde. Sultan Süleyman:
-Ne demek bu Hürrem? Hürrem Sultan:
-Anlaşılan sadakati bir hanedan damadı olmak içinmiş Süleyman. Yazık....
Ertesi sabah
Mahidevran Sultan gelmişti. Birlikte Raziye Sultan'ın dairesinde hasret gideriyorlardı. Raziye olanları annesine anlatmaya karar verdi ve anlattı. Mahidevran da tıpkı Sultan Süleyman gibi Malkoçoğlu'na güveniyordu. Ancak duydukları karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Mahidevran:
-Peki sen ne hissediyorsun?dedi. Yıllar evvel,kızını doğurduğunda bir söz vermişti hem kendine hem güzeller güzeli kızına. Onu iktidar uğruna sevmediği,istemediği bir adamla evlendirmeyecekti. Taht hırsına kurban etmeyecekti biricik kızını. Raziye Sultan:
-Ben de onu çok seviyorum anne, dedi utanarak. Mahidevran gülümsedi. Bir ses duyuldu:
-Desdur Sultan Süleyman Han Hazretleri!!!
Mahidevran Sultan ve Raziye Sultan ayağa kalktılar ve kapının açılmasıyla eğildiler. Sultan Süleyman gülümseyerek içeriye girdi:
-Hoşgeldin Mahidevran. Nasılsın? Mahidevran:
-Hoşbuldum hünkarım. İyiyim sağlığınıza duacıyım. Sultan Süleyman oturmalarını söyledi ve kendisi de oturdu. Uzun süre sohbet ettiler. Sultan Süleyman Malkoçoğlu ile konuştuklarını anlattı. Sonrasında ise fikirlerini sordu. Raziye:
-Malkoçoğlu Bali Bey ile evlenmeyi kabul ediyorum hünkarım, dedi. Mahidevran ise:
-Madem kızımız da istiyor benim rızam vardır hünkarım,dedi.
2 saat sonra
Sultan Süleyman Malkoçoğlu'nu huzuruna çağırmıştı. Malkoçoğlu da gelmiş karşısında duruyordu. Sultan Süleyman:
-Yıllardır bana hizmet ediyorsun. En güvendiğim adamlarımdan birisin Malkoçoğlu. Başarılı ve yetenekli bir askersin de. Kararımı verdim..........
![](https://img.wattpad.com/cover/67305529-288-k328246.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Sonu: Mustafa & Rümeysa
Ficção HistóricaRümeysa Sultan; Ben Rümeysa. Şehzade Mustafa'nın nikahlı eşi Rümeysa. Evlatlarının annesi,Mahidevran Sultan'ın gelini Rümeysa. Ben çocukken bütün acılarımı, dertlerimi yağmura anlatırdım. Yağmur içimdeki ateşi söndürürdü. Bir gün tam her şeyden vazg...