On iki nisan akşamıydı. Umut kahvaltıdan sonra giden anne ve babası yüzünden odasına kapanmıştı. Kalbine bir ağırlık çökmüştü. Ailesinin onun doğum gününde şehirden uzaklaşması canını yakmıştı ancak yine de sesini çıkarmamıştı. Şimdi ise bilinmeyen numaranın ona attığı doğum günü mesajlarını tekrar tekrar okuyup kendini mutlu ediyordu.
"Benimle biraz gelir misin, Umut?" diye sordu abisi. Odaya yeni girmişti. Umut bir şey demeksizin usulca başını salladı. Abisi onun arkasına geçip tekerlekli sandalyesini sürmeye başladı.
Odaya vardıklarında odanın karanlık olduğunu fark etti Umut. Göz bebekleri büyüdü.
"Lambayı açabilir misin, abi?" diye sordu telaşla. Karanlıktan pek haz etmezdi. Ancak abisinden ses gelmedi. Abisi gitmişti. Umut hemen bunun kötü bir şaka olduğunu düşünüp odasına doğru ilerlemeye başladı. O sırada karanlık oda az da olsa aydınlandı ve doğum günü şarkısı duyuldu.
Umut dönüp ardına baktığında birkaç kişinin pasta etrafında toplandığını gördü. Biri sandalyesini itmeye başladı. Umut onun abisi olduğunu tahmin ediyordu.
"Hadi üfle!" dedi biri. Umut hâlâ şaşkınlıktan bir şey diyemiyordu. Ağzı kulaklarındaydı. Pastanın önünde durduğunda önce arkasındaki abisinin sonra pasta etrafında toplananların tek tek yüzlerine baktı. Sonra gülümseyerek pastasının mumlarını üfledi. Alkış sesleri duyuldu. Işık açıldı. Umut'un mavi gözleri ışıl ışıldı. Gamzesi belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştı.
"Nice yıllara!" dedi kalın bir ses. Umut teşekkür etti. Bir başkası "Hediye zamanı!" diye bağırdı. İlk hediyeyi abisi verdi. Umut karşısında diz çöken abisinin hediyesini teşekkür ederek aldı. Hediye kutusunu açarken gülümsemeyi ihmal etmedi. Kutunun içinden bir çift beyaz spor ayakkabı çıktı. Umut abisinin gözlerine baktı. Abisi gülümsüyordu.
"Tekrar yürüdüğünde giyeceğin ilk ayakkabı bu olacak, kardeşim. Bu ayakkabıyla ayakların tamamen yere basacak." Umut burukça gülümsedi. Kutuyu kenara bırakıp hızla abisine sarıldı. "Abi." diyebildi yalnızca. Abisinin gözyaşları Umut'un omzuna düşüyordu. Birbirlerinden ayrıldıklarında bir başkası gelip hediyesini verdi. Umut bu sefer içinden basketbol topu çıkan kutuyla kahkaha attı.
***
Zaman geceye ilerlerken gelen konuklar veda ederek evden ayrılmışlardı. Umut ve abisi etraftaki dağınıklığı topluyorlardı. Hediyeleri bir kenara koyuyorlardı. O sırada abisi elindeki son hediye kutusunu yerine bırakıp odadan çıktı. Kısa süre sonra elinde bir takım elbise kılıfıyla geri döndü. Umut, bilinmeyen numaranın kendisine attığı mesajı hatırladı.
"Bu da benim ikinci hediyem." dedi abisi neşeyle kılıfı Umut'a uzatırken. Umut kılıfın fermuarını açıp lacivert takım elbiseye baktı. Gözleri iri iri açılmıştı. "Çok güzel. Çok teşekkür ederim, abi." dedi. Abisi gülümsedi.
"İlk iş gününde giymen için, Umut. Doğum günün kutlu olsun. Sen benim tek kardeşimsin. Her şeyin en iyisini hak ediyorsun."
"Abi o kazada-" diye söze başladı Umut gülüşünü yitirirken. Abisi onu hemen susturdu.
"Geçmişten söz etmeye gerek yok, Umut. O olayda kimsenin suçu yoktu."
"Ama annem ve babam öyle düşünmüyor, abi." diye sızlandı Umut.
"Hayır, kardeşim. Annem de babam da seni hâlâ çok seviyorlar ama gururlarından bir şey diyemiyorlar."
"Madem seviyorlar, neden Antalya 'ya gittiler? En azından yanımda olsalardı!" Umut'un omuzları çökmüştü.
"Bunu şimdilik sana söyleyemem, Umut. Ama emin ol, senin iyiliğin için gittiler."
Umut bir şey demeksizin başını eğdi. Nasıl onun için gitmiş olabilirlerdi ki? Umut sadece ailesinin yanında olmasını isterken onların başka bir şehirde olmaları nasıl onun iyiliği için olabilirdi? O anda aklında bir yüz belirdi. Filiz'in beyaz teni aniden aklına düşmüştü. Başını kaldırdı.
"Neden geç verdin?" diye sordu Umut. Abisi anlamamıştı. "Neyi?" diye sordu.
"Mektubu. Filiz'in mektubunu bana neden geç verdin? Ben onunla son kez konuşmak isterken hem de." diyebildi Umut yanık bir sesle.
"Umut-"
Umut abisinin sözünü ağlama sesiyle böldü. Gözleri kısılmış, yüzü gerilmişti.
"Ben onu çok seviyordum, abi. Ben onu kendimden daha çok seviyorum. Ama sen, benim onu görmeme izin vermedin. Neden yaptın bunu?" Umut sertçe gözlerini sildi. Yüzü kızarmıştı.
"Senin üzülmeni istemedim, Umut. O veda seni daha çok üzecekti."
"Ben Filiz'in mektupta yazdığı yere olması gerekenden iki gün sonra gittim. Ben onu son kez görebilirdim, abi. Ama şimdi onun hangi ülkeye gittiğini bile bilmiyorum! Benim üzülmemi istemedin ama halime bak! Şimdi daha mı iyiyim? Anlamıyorum! Neden herkes benim hayatıma şekil vermeye çalışıyor? Neden yapmam gereken tek şey susmak oluyor? Beni mutlu ettiğinizi sanıyorsunuz. Ama aslında ben daha çok içime kapanıyorum." Abisi yutkundu. Umut'a sarıldı hızla.
"Özür dilerim, Umut. Söz veriyorum, sen daha iyi olacaksın. Senin için artık her şeyimi feda ederim." Sesi boğuktu, kelimeler Umut'un kulağına ulaştıktan sonra hiç duyulmamış gibi kayboluyordu. "Seni suçladım. Ayşegül'ün ölümünü senin suçun diye düşündüm hep. Sana saçma şakalar yaptım. İşinden istifa ettiğinde sana gelip hak ettiğin yerdesin, dedim. Ben senin en kötü anında yanında olmadım. O kadar çok pişmanım ki! Keşke sen benim abim olsaydın. Çünkü biliyorum, sen beni hayatta üzmezdin. Ama ben artık dayanamıyorum. Sana yaptıklarım aptalcaydı! Ve ben de aptalım! Şimdi ne olur kendimi affettirmeme izin ver."
Umut, abisinin sarılmasına karşılık verdi. "Benim için üzülme." dedi fısıldayarak. "Filiz bir başkasıyla mutlu. Ben de o mutlu diye mutlu olurum."
"Affet beni." diyebildi abisi gözyaşlarının arasından. Umut ondan ayrılarak gözlerine baktı.
"Sen affedilecek bir şey yapmadın ki, abi. Ben unuttum hepsini. Senin bir hatan yok ki, affedeyim."
Abisi gülümsedi. Umut abisinin daha fazla üzülmesini istemiyordu. Saf kalbi, aklındaki kalp kırıcı sözleri ortadan kaldırmıştı. Filiz için bile kızamıyordu artık ona. Gülümsedi. Gamzesi ortaya çıktı ve gözleri ışıldadı.
"Ama bana bir söz ver, Yaman." dedi Umut abisine ismiyle hitap ederek. Abisi başını salladı. "Bundan sonra hep beraber olacağız."
Umut da abisi de güldü.
"Sözüm olsun. Bundan sonra sen nereye ben oraya." dedi abisi gülerek. Gece yarısı, kapısını şen kahkahalara açtı. On iki nisan akşamı sona erdi.
***
Umut: Çok teşekkür ederim.
0545....: Ne için?
Umut: Kahkahalarla güldüğüm için.
Umut: Mutluluğumda senin de payın var.
Umut: Bundan eminim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskele Prensi | Texting✔
Short StoryTekerlekli sandalyesine alışmış olsa da tedavi için her yolu deneyen Umut, ailesinin ona olan tüm kötü davranışlarını hak ettiğini düşünmektedir. Her gün aynı saatte iskeleye gider, günbatımını izler ve kısa bir süreliğine de olsa her şeyi unutmayı...