Final 🍁 İlk Yarım

6.5K 335 133
                                    

İstanbul kendisinden beklenmeyen bir sakinlikle rüzgârını estiriyor, bahar çiçeklerini uçuşturuyordu. Maddi derdini aşk acısıyla harmanlayan bir gencin gitarının sesi duyuluyordu uzaktan. Yalnızlığı öttüren kuş, bir daldan diğerine geçti. Gündüz kaybolmaya yakınken ve gün batımına dakikalar kala hemşire iskeleye vardı.

Varır varmaz da gördükleriyle gözleri büyüdü. İskele boylu boyunca beyaz giyimli çocuklarla bir 'u' şeklinde sıralanmıştı. İkra telaşla oraya ilerledi. Sevdiği ile tek buluşma yeri bir başkası tarafından kapılmış gibi görünüyordu. İskelenin girişindeki köhne taşa tutunarak karşısında ona gülümseyen çocuklara baktı. Her bir çocuğun ayak uçunca bir çiçek saksısı, saksıların içinde de yeni ekildiğini belli eden minicik çiçekler, bitkiler vardı.

"Çok çok eski bir zaman önce çiçekleri, asma bahçeleri ile bilinen bir krallık varmış." diye söze başladı en baştaki ,hemen yanındaki, sarışın kız.

"Bu krallık her ne kadar çiçeğe, sevgiye önem verse de ülkede hep bir suskunluk, hep bir hüzün varmış."

Lafı onun karşısındaki çocuk devam ettirmişti. Şimdi ise çaprazındaki kız konuşuyordu.

"Nedenini kral dahi anlayamıyormuş. Bu yüzden halkına bu mutsuzluğun sebebini bulana büyük bir ödül vereceğini söylemiş."

İkra halâ neler olduğunu anlamayarak bir adım attı.

"Ödülü duyan mutsuz halk, kendi dertlerini düşünerek krala koşmuşlar."

Çaprazındaki çocuk devam etti.

"Kimi fakirlik demiş, kimi zenginlik, kimi aşk, kimi gece demiş. Ancak kimse gerçek nedeni bulamamış."

Masal bir süreliğine sessizliğe kavuşurken lafını unutan çocuk ufak bir dürtülmeyle hatırlamaya çalışarak konuştu.

"Zaman böyle ilerlerken kral oğlunun mutsuzluktan ölmek üzere olduğunu fark etmiş ve büyük bir telaşla tüm bilgelere haber salmış."

"Bilgeler kralın telaşını azaltmak için teselli verip bir yandan da çözüm arıyorlarmış."

İkra bir başka çocuğun konuşmasıyla gözlerini oraya çevirdi.

"En sonunda bitkilerle uğraşan bir bilge çözümün en güzel çiçekte saklı  olduğunu keşfetmiş ve bunu krala anlatmış."

"Ne yazık ki, çiçekleriyle ünlü olan ülkenin kralı bu çiçeği ülkesinde bulamamış ve durumu oğluna anlatmış. Eğer çiçeği bulduğu anda onu severse çiçek çok güzel bir kız olacak ve bütün mutsuzluğa çare bulacakmış."

Çaprazındaki kız devam etti.

"Genç prens mutsuzluğuna gelecek çözümü hevesle dinledikten sonra bu çiçeği kendisinin arayacağını söylemiş. Bunun üzerine hazırlıklar yapılmış, tavsiyeler verilmiş ve prens yola çıkmış."

"Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, en sonunda çiçeği bulabileceği mağaraya varabilmiş. Tuhaftır ki, Bu çiçek hem toprak olmadığı hâlde mağarada açmış hem de ışık olmamasına rağmen yine mağarada büyümüştü."

İkra gitgide iskelenin ucuna yaklaşıyordu.

"Prensin yüreği çiçeği görür görmez hızlanmış, bedeni alev almış. Daha şimdiden büyük bir aşk beslemiş ona. Çiçeği almak için öne atılmış."

"Derken karanlık mağarada karşısına ürkütücü bir yaratık çıkmış. Prens ne olduğunu anlayamadan kendini yerde buluvermiş."

İkra çocukların gülümseyişi karşısında daha çok heyecanlanıyordu. Ancak yine de tüm bu sözlere bir anlam veremiyordu.

"Yaratığın korkunç bedeni prensi ürkütse de belli etmeyip ona kim olduğunu sormuş."

"Meğer bu yaratık çiçeğin koruyucusuymuş ve çiçeğe yaklaşanlara engel olup onlara sorular soruyormuş. Eğer doğru cevap verirlerse çiçeği alabileceklerini, vermezlerse onları öldüreceğini söylüyormuş."

Hemşire gülümseyip kahkaha atmamak için kendini tuttu. Bu kısmı anlatan çocuğun gözleri korkuyla büyümüştü.

"Prens korkusuzca soruları sormasını söylemiş. Bunun üzerine yaratık, ona üç soru soracağını bildirmiş."

"Bu çiçeği nerede büyüteceksin, diye sormuş. Yüreğimde, demiş prens. Yaratık kabaran öfkesini kışkışlamış yerine ufak bir merhamet koymuş ve doğru olduğunu söylemiş."

"Sırada ikinci soru varmış. Peki bu çiçeği neyle besleyeceksin, diye sormuş. Prens tereddütsüz bir şekilde sevgiyle demiş. Bu cevap da doğruymuş."

"Üçüncü soruya geldiğinde prensin bakışları çiçeğe değmiş. Ona öyle bir bakmış ki, çiçek bir anda çok güzel bir kız oluvermiş. Peri kızı diye mırıldanmış prens."

Peri kızı diye aklından geçirdi İkra. O peri kızı kendisi miydi? Belki yanlış sözleri dinliyordu. Ama bunlar güzel sözlerdi işte.

"Yaratık da çok şaşkınmış. İlk kez çiçeği insan haliyle görüyormuş çünkü. Şaşkınca üçüncü sorusunu sormaya çalışmış. Sözcükleri söylerken kekeliyormuş çünkü. Onun için neyi feda edersin, diye sormuş."

Her şeyimi, dedi İkra fısıltıyla.

"Her şeyimi, demiş prens aşkla. Yaratık bir anda ağlamaya başlamış. Çiçeği götürebilirsin, demiş. Ancak prens yaratığı o hâlde görünce yüreği acımış ve yaratığın da gelmesini teklif etmiş."

Hemşire neredeyse en uca vardığında esmer bir çocuk anlatmaya devam etti.

"Böylece yaratık, çiçek kız ve prens yola çıkmışlar. Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. En sonunda varmışlar krallığa."

"Onlar krallığa varır varmaz ülkedeki tüm matem ve mutsuzluk kalkmış, yerini neşe almış. Ardından prens büyük bir mutlulukla, güzeller güzeli çiçek kızın da rızasıyla onunla evlenmiş."

Sıra da en son çocuk vardı.

"O günden sonra bir daha kimse üzülmemiş. Her şey yolundaymış."

'U' şeklinde dizilmiş çocuklar, geriye doğru açılarak arkalarında sakladığı kişiyi ortaya çıkardı. Umut lacivert takım elbisesi içinde önünde eğilmiş, elinde de kırmızı bir kutu. Hemşirenin bir an başı döndü. Sevgi sarhoşu gibiydi şimdi.

"Tüm kırgınlıkları geride bırakıp benimle evlenir misin, hemşire? Vazgeçilmezim olur musun?" diye sordu Umut titrek bir sesle. Mavi gözleri ışıl ışıldı.

İkra'nın ondan bir farkı yokken dudaklarında bir tebessüm belirdi. O da Umut gibi diz çöktü. Gözyaşları süzülüyordu yanaklarına.

"Seninle her şeye varım, İskele Prensi."

Ve sonra ıslak dudaklar, yumuşak alnı buldu. Uzun uzun öptü onu Umut. "Seni seviyorum." diye fısıldadı alnını alnına değdirirken.

"Seni seviyorum." dedi İkra tıpkı onun gibi fısıldarken. Sonra aklına gelen şeyle kaşları hafif çatıldı.

"Bu kadar çok çocuğu nerden buldun?"

"Hepsine pamuk şeker sözüm var." diye kıkırdadı Umut. Hemşire ona eşlik ederken parmağına takılan yüzükle yutkundu.

"Bundan sonra..." dedi fısıltıyla Umut.

"Her şey güzel olacak." İkra gülümsedi.

"Her şey güzel olacak." dedi onu yineleyerek.

Dudaklar dudakları buldu, yürekler mutluluğu karşıladı, gözler huzurla kapandı. Vakit gün batımıydı ve iki kuş sürüden ayrı uçuyordu.

Final: Son Yarım'da görüşmek üzere,

Hoş kalın

İskele Prensi | Texting✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin