Nasılsınız, bakam¿
Bu bölümü yazmamı sağlayan mavi_blum 'a teşekkür ederim. Çiçekçi Masalı ve güzel çiçek senin olsun. ❤
İyi okumalar🖤
Hastane koridorları yine hasta bekleyicileri ile dolup taşmıştı. Bebek ağlama sesleri ve inleyen yaşlıların yanında sessiz sedasız bekleyen gençler de vardı. Hayat kişiye göre şart sunuyordu işte. Bir bebeğin veya yaşlının ağlaması normalken bir gencin ağlaması rahatsız ediciydi. Bunu diğer bekleyicilerin yadırgayan bakışlarından anlayabilirdiniz.
Zamanın kısıtlı olduğunu bilen çoğu insan gibi hemşire de o koridoru hızla geçti. Yetişmeliydi. Çıkardığı ses hareketlerini yavaşlatsa da koşmalıydı. Belki de geç kalmıştı ama ümit hâlâ yüreğindeydi.
"Yetiştim mi?" diye mırıldandı kapıyı tıklatırken. Elini kapı koluna uzatıp usulca ve beklenti içinde açtı. Yatağında uzanan Umut ve yanı başında oturan Yaman'ı görünce derin bir nefes aldı.
"Tam zamanında geldin, İkra." dedi Umut sevinçle. "Abim bana babamın meşhur Çiçekçi Masalı'nı anlatacak."
İkra donup kaldı. O masalı biliyordu. O hayatında duyduğu en acı çocuk masalıydı. Yaman'ın gözlerine baktığındaysa bu masalı neden anlatacağını anladı. Sanki sevinmiş gibi gülümsedi. Neyse ki, Umut fazlasıyla mutlu olduğundan İkra'nın ve Yaman'ın hüzün dolu bakışlarını fark etmedi.
"Otursana, İkra. Masalı dinlemek isteyeceğini düşünüyorum." Hemşire öğle yemeği vaktinde olduğuna sevinse mi üzülse mi, bilemedi. Yaman'ın sesindeki düzlük her ne kadar yansıtmasa da aslında ne çok acı çektiğinin kanıtıydı.
"İsterim. Masalların mesaj veren özelliğini hep sevmişimdir." dedi imayla İkra. Her masalda kötüye ders verilse de bu masal biraz daha gerçeğe dönüktü. Hayallerin ortasında kalmış, ancak yine de gerçeklikten uzak duramamış bir masaldı.
Umut mavi gözlerini ikisi arasında gezdirdiginde bir sorun olduğunu hissetmiş ancak ne olduğunu bulamamıştı.
"Hadi başla, o zaman." dedi en sonunda. Yaman hissiz bir kıkırtıyla kardeşine karşılık verirken İkra boş koltuğa oturdu.
"Gökkuşağının nerede olduğunu sorma ya da altında gerçekten hazine olup olmadığını. Yağmurun eşeledigi toprağı ve ardından açan güneşi düşün mesela. Toprak kokusunu çek ve gökyüzünün tuhaf maviliğini seyret. Kara bulutlar şu anlık çekilebilir, çünkü gökkuşağı daha çok sevilir."
İkra Yaman'ın bu başlangıcı nasıl zihninde tuttuğunu merak etti. Kendisine de böyle anlatmıştı. Hatta babası da kardeşine böyle anlatmış olabilirdi. Belki de bu masalın sihri değişmeyen kelimeleriydi. 'Sonsuza kadar mutlu olmuşlar' ile 'Sonsuza dek mutlu olmuşlar.' demek aynı olsa da Çiçekçi Masalı'nın büyüsü olduğu gibi anlatmaktı belki de.
"Yağmurun eşeledigi toprak, demiştik. O toprak gariplerin ve çiçeklerin anasıdır. Toprak ölüm ve yaşamdır. Biz yaşamından bahsedelim." Yaman derin bir nefes aldı ve devam etti.
"Vaktiyle yetim olduğu bilinen iki kardeş, Yağmur ve Toprak, Anadolu'nun bereketli, zengin toprağında dalı sarkmış bir ağacın altında dünyaya gelmişler. Anneleri onları doğurup saçlarını öpüp koklayıp emzirdikten sonra hayata gözlerini yummuş. Babaları onlar doğmadan önce vefat etmiş olan iki kardeş, sanki her şeyden haberleri varmış gibi aniden o ağacın altında çığlıklarla ağlamaya başlamışlar. Seslerini duyan bir kadın, yerde cansız yatan kadını ve ağlayan bebekleri görünce yüreği sızlamış. Hemencecik tüm köylülere haber vermiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskele Prensi | Texting✔
Historia CortaTekerlekli sandalyesine alışmış olsa da tedavi için her yolu deneyen Umut, ailesinin ona olan tüm kötü davranışlarını hak ettiğini düşünmektedir. Her gün aynı saatte iskeleye gider, günbatımını izler ve kısa bir süreliğine de olsa her şeyi unutmayı...