3.7

8K 529 92
                                    

"Bana ne anlatacağını biliyor musun, İskele Prensi?" diyerek yaklaştı hemşire. Umut onun yüzüne bakmayı istiyordu. Ancak bir anlaşma yapmışlardı. Hemşirenin kimliğini öğrenmesine az kalmıştı ve o anı bekleyecekti.

"Ne sorarsan onu anlatacağım, hemşire."

Yine iskeleden ayrılmaya başladılar ve yine vakit gün batımıydı.

"Sana bugün son sorumu soracağım, semaya aşık balık. Cevap verirken ağlayabilirsin, benden utanma." dedi hemşire telaşsız, ağır bir sesle.

"Neden ağlayayım ki, hemşire?" diye sordu Umut merakla.

"Anlatmanı istediğim şey yüzünden." Hemşirenin sesi Umut'u daha da meraklandırdı. "Bana kazayı anlat, İskele Prensi. Ayşegül'ün gidişini, kaza yerini anlat."

Umut büyük bir darbe almış gibi hissetti. Başından aşağı kaynar sular döküldü sanki. Esen yel bile kurutamadı tenini.

"Olmaz." diye fısıldadı acıyla. "Anlatamam. Sen bana tekrar öl, diyorsun. Nasıl tekrar öleyim? Yapamam, hemşire. Bana başka soru sor."

"Anlat." diyerek hıçkırdı hemşire. Ağlıyordu. "Bana kazayı anlat, İskele Prensi. Anlat ki kurtul."

"Sana abim mi anlattı? Nereden biliyorsun bunların hepsini?" diye sordu Umut boğuk bir sesle.

"Bu soruların cevabını almak istiyorsan anlat, Umut."

Son konuşan hemşire olmuştu. Umut hüzünlü ifadesiyle ilerlemekteydi yalnızca. Tekerlekli sandalyesini süren hemşirenin anlatmasını istediği şeyi düşündü. Kalbi acıyordu. Yine de zorladı kendini.

"Anlatacağım." diye mırıldandı. Hemşire bir şey demedi. Umut kendini toparlamaya çalışarak boğazını temizledi.

"Şubat günüydü. Hava bugünkü gibiydi. Üşütmüyor ama terletmiyordu da. Kardeşimle beraber kaldırımda yürüyorduk, hemşire. O gün oraya hiç gitmemeliydim ama ne yapabilirdim ki? Kardeşim benimle beraber dışarı çıkmak istemişti. Her şey güzeldi aslında. Eğlenmiştik. Ama o kaldırımda yürürken bir arabanın hızla bir kıza yaklaştığını ve kızın hiç hareket etmediğini gördüm. Donup kalmıştı sanki. Filiz'in yaşlarındaydı. Onu kurtarmak istedim ve yola atladım. Kızı kaldırıma ittim. Araba daha da yaklaştığında duracağını zannettim ama durmadı. Kız kaldırıma düştükten sonra hemen kalktı ve beni fark edince telaş yapıp  beni arabanın önüne attı. Sonrasını iki ay sonra öğrendim, hemşire. Hastanede bana her şeyi anlattılar. Kardeşim Ayşegül benim peşimden yola koşmuş."

Umut yutkundu. Kelimeler boğazında düğümleniyordu. Sokaktan geçmekte olan arabayı görüp gözlerini yumdu.

"Meğer o sırada bir motorsiklet hızla geliyormuş. Kardeşim de benim arkamdan yola koşunca motorsiklet ona çarpmış. Kardeşimin kalbi hastaneye gelmeden durmuş. Uyandığımda o yanımda değildi, hemşire."

İskele Prensi ağlamaya başladı.

"Uyandığımda yürüyemediğimi fark ettim. Ama daha da fenası kardeşimi de kaybetmiştim. İki ay hastanede yatmışım. Uyandığımda uyanışına şükreden ailem ne yazık ki şimdi Ayşegül yerine benim ölmemi istiyorlar. Haklılar da."

"O kız hakkında ne düşünüyorsun, İskele Prensi?" diye böldü hemşire.

"Hiçbir şey." diye yanıtladı Umut. "Onun bir suçu yoktu. Yalnızca telaşa kapıldı."

"Ama onun yüzünden yürüyemiyorsun, Umut."

"Sonraki günlerde ailem bana destek oldu." diyerek konuyu değiştirdi Umut. O kız hakkında konuşmak istemiyordu.

"Ama bir gün annem odama gelip kazayı anlatmamı istedi. Olayı polis dışında ben ve abim biliyorduk sadece. Kazadan sonra yürüyemediğim için beni üzmek istememişler. O yüzden abime sormuşlar olayı. Abim de olayı değiştirerek anlatmış onlara. Kardeşim yola fırlamış birdenbire, ben onu kurtarayım derken araba çarpmış falan. Bu yalanı sürdürüyorduk ama o gün annem odaya girdiğinde daha fazla dayanamadım. Ona her şeyi anlattım. Annem birden bağırdı ve onun feryadıyla babam içeri girdi. Onlar gerçeği öğrendiğinde bir daha yüzüme bakmadılar."

Hemşirenin ağlama sesi duyuldu.

"Ağlama, hemşire. Abim vardı yanımda. Abim bana iyi davranıyordu. Ama uzaktı. Babam onu uyarmıştı. Kendince bana ceza veriyordu işte. O kazadan sonra babam beni hep kardeş katili olarak gördü. Ayşegül'ü benden ve Yaman'dan daha fazla seviyordu. Haliyle Ayşegül'ün son çocuk olması bunun sebebiydi. Ayşegül öldüğünde on dört yaşındaydı, hemşire."

Umut daha fazla konuşmadı. Bacaklarını sıktı. O gün o kızı kurtarmak için koşmasaydı kardeşi peşinden koşmayacaktı. Ayşegül'ü kaybetmeyecekti. Hatta belki de yürüyor olacaktı.

"Gitme vakti, İskele Prensi. Yine ona kadar say ve ben gideyim. Bu gece iyi uyu. Yarın karşına çıkacağım. Uzun ve zor bir gün olacak, Umut."

Umut gözyaşlarıyla başını salladı ve karanlıkta ona kadar saymaya başladı.

İskele Prensi | Texting✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin