"Müdahale etseydim bayılmazdı." dedi İkra kendi kendine.
"Kendini suçlamayı bırak, İkra. O şimdi iyi." dedi Yaman onun yanına otururken. Annesi ve babası kantinde olduğundan konuşurken daha rahat davranıyordu.
"Hem sadece sen değil, biz de ne yapacağımızı bildiğimiz hâlde donup kalmıştık."
İkra bunun doğruluğunu kabullenemeyip kendini suçlamaya devam ediyordu. Kulağına Yaman'ın gülüşü dolduğunda kaşlarını çattı.
"Neye gülüyorsun?"
"Babama." dedi Yaman bu kez hüzünle. "Bugün Umut kriz geçirirken onun yüzünde gördüğüm endişeyi başka hiçbir şeye değişmem. İnsan yaptığı hataları, kırdığı kalpleri onlar ölünce telafi edemiyor. Babam bundan korktu, İkra. Eğer Umut o durumda olmasaydı dakikalarca onun yüzündeki endişeyi izlerdim."
İkra parmaklarıyla oynamaya başladı. Söyleyebilecek tek bir sözü yoktu. Zaten var olanlar da dile gelmiyordu.
"Umut'un adını babaannem koymuş. Kardeşimin onlara yeni bir umut olacağına ve evliliklerinin düzene gireceğine inanmış. Ama onlar Umut'u bu hâle getirdiler. Yürümemek yaşamaya engel değil, gülmeye de. Ancak ailem ve ben onu öyle üzdük ki adını kalbinde taşımıyor artık. Katil dedik, hiçbir şeyi hak etmediğini söyledik. Ama Umut öyle saf ki özür dilemesek bile affeder bizi."
"Biliyorum." diye geçirdi İkra içinden. Son zamanlarda Ayşegül'den bahsetmeyişi, öğrendiği zaman da kalbini kırmayışı onun saf kalpli olduğunun göstergesiydi.
"Küçükken biri kalbini kırdığında sanki umrunda değilmiş gibi gülüyordu. Sonra dolabına girip ağlıyordu." deyip güldü Yaman.
"Tombul olduğundan onunla dalga geçen de çoktu. Hatta biri bir keresinde ona kafayı takmıştı. Umut'u ne zaman görse kilosuyla alay ederdi. Bir gün yine ona laf atınca dayanamayıp yumruk atmıştı çocuğa. Sonra da sürekli yanıma gelip "Birine yumruk atınca canı yanar mı, ölür mü?" gibi bir sürü soru sormuştu."
Yaman cüzdanını çıkarıp araladı. Kenarları cüzdana sığdırmak için kesilmiş bir fotoğraf çıkarttı ve İkra'ya uzattı.
"Burada anlattığımdan daha küçüktü."
İkra fotoğrafı eline alıp gülümseyerek baktı. Yaman hemen sonra ne yaptığını fark ederek fotoğrafı aldı ve cüzdanına koydu. Az önce sevdiğine sevdiğinin küçüklük fotoğrafını göstermişti. Hem fotoğrafı çektiğinden utanarak hem de sevdiğinin gözünden düşmekten kaygılanarak boğazını temizledi."Umut'u görmek ister misin?"
İkra hevesle başını salladı. Yaman ayağa kalkıp tebessüm etti. "Gel, hadi."
Umut'un yattığı oda hemen karşılarındaydı. Yaman İkra'ya öncelik tanıyarak geri çekildi ve İkra'nın içeriye heyecanla girişini seyretti. Daha sonra kendisi de içeri girdi.
Umut uyanık değildi. Hastane yatağında gözleri kapalı ve birkaç saat öncesindeki titremesi olmadan yatıyordu. Yaman hızla kardeşinin başucuna gitti ve tenine dokundu. Sıcak teni telaşını azaltırken elini çekti.
"Onu yeniden burada görmek..." diye fısıldadı Yaman. Hastane yatağında uyuyan kardeşini, sanki gözünü hiç açmayacak gibi sıklıkla kontrol ediyordu. İkra o günleri hatırlayıp yutkundu. Yaşama şansı düşük biriydi Umut o zamanlar ve şimdiki hayatı ise ölümden beterdi.
İkra usul usul ona yaklaştı. Elini Umut'un eline uzatıp bundan tekrar vazgeçiyordu. Ateşe dokunacakmış gibi bir his yakasına yapışmış, bırakmıyordu. Yaman bunu fark ettiğinde gözlerini yumdu. Gözlerini tekrar açtığındaysa İkra'nın elini Umut'un elinin üzerinde görmüştü. Teni buz gibi oldu birdenbire. Oda nefes alınamayacak kadar küçülmüştü sanki. Dudakları kupkuru, iki damla suya muhtaçtı. Sevdiğinin kardeşine tebessümle baktığını gördüğünde ise büsbütün kedere bulandı ve daha fazla dayanamayarak odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskele Prensi | Texting✔
NouvellesTekerlekli sandalyesine alışmış olsa da tedavi için her yolu deneyen Umut, ailesinin ona olan tüm kötü davranışlarını hak ettiğini düşünmektedir. Her gün aynı saatte iskeleye gider, günbatımını izler ve kısa bir süreliğine de olsa her şeyi unutmayı...