Medya: Adım adım 10 K!
İyi okumalar ❣
Yağmur damlaları gizlenirken Umut'un gözleri beyaz duvarda takılı kalmıştı. İsminin aksine yaşadığı umutsuzluk içten içe onun hayallerine pusu kuruyor, uzak diyarlara kaçırıyordu. Yanı başına konulmuş kol saatinin tik-tak sesi, odada tek ses olan nefes seslerine eşlik ediyor, biraz olsun bu melankolik havayı dağıtıyordu.
Biraz sonra kapının kapanma sesi geldiğinde nihayet mavi gözler duvardan ayrılabilmişti. Gelenin İkra olduğunu anlayan Umut, vaktin gelip çattığını fark ederek kalbinin hızlanmasına izin verdi.
"Hazır mısın, İskele Prensi?"
Umut tepki veremedi ki verseydi bile bu başını iki yana sallamak olurdu.
"Sadece bir operasyon kaldı. Doktor eğer bu da başarılı geçerse yolun yarısını aşabileceğimizi söylüyor."
Umut'un göz bebekleri titredi.
"Ya-Yaman son görüşmemizde bana bir şey bıraktığını söylemişti. O sende mi hemşire?" diye sorarken aklına abisiyle son konuşmaları geldi. O rüyadan sonra bir kez daha aramış, dayanamayarak onsuz başaramayacağını söyleyip ağlamıştı.
"Bende, Umut. İşte burada." diyerek cebinden bir mektup zarfı çıkardı. Umut hevesle uzanıp zarfı alırken İkra gitmek için hareketlenmişti.
Umut zarfı aldığında dudağını büktü. Filiz onu bir mektupla bırakıp gitmişti. Peki Yaman? O da mı tamamen gidecekti?
İkra odadan çıktığında Umut zarfı açarak içinden katlanmış olan kâğıdı çıkardı. Dolu gözlerle kağıdın arasına konmuş fotoğrafa bakıp derin bir iç çekti ve daha fazla beklemeden mektubu okumaya başladı.
Kardeşim,Sana nasıl veda ederim, hiçbir fikrim yok. Bilirsin, vedalarda bazen aptalca cümleler kurabiliyorum. O yüzden umarım okumamış bir cahilin kaleminden çıkan yetersiz kelimeler, bir alay sebebi olmaz.
Şu anda senin odandayım ve söylemeliyim ki, bana göre fazla düzenlisin. Geçenlerde yatağımın altında bulduğum tabağı saymazsak ben de düzenli sayılırım, değil mi?
Odanın hangi kısmına bakarsam bakayım, ağladığında düşen gözyaşlarını görüyor gibi oluyorum. Sahi canını çok yaktım, değil mi? Özür dilerim. Dedim ya, aptalın tekiyim işte. Tam da ihtiyacın olduğu sırada annem ve babam gibi sana sırt çevirecek kadar aptal. Ha, annem ve babam demişken onlarda da değişiklikler gördüğümü söylemeliyim. Ben gideceğimi söylediğimde ikisi de ağladı. Onlara göre, geri dönülmez bir vedaymış bu. Yani eğer gidersem geri döneceğime inanmıyorlarmış. Tıpkı Ayşegül gibi işte.
Hayatımda ilk defa kesin aldığım bir karardan dönecekmiş gibi hissettim onlar ağladığında. Hatta İkra'nın kızaran gözlerini gördüğümde de öyle hissetmiştim. Sanırım onu fazlasıyla seviyorum. Bunu ona söyleme olur mu, kardeşim? Beni düşünüp de seni sevmekten vazgeçmesin. O ve sen mutluluğu tamamen hak ediyorsunuz çünkü.
Doğruyu söylemek gerekirse, canım fazlasıyla açıyor. Hem aşığım, hem suçlu. Sana yaptıklarımı sen affetsen de ben hâlâ affedebilmiş değilim. Nasıl oldu da, seni bu kadar sevdiğim halde sırt çevirebildim sana? Hâlâ anlayamıyorum, Umut'um.
Neyse ki, teselli bulabileceğim bir şeyler uydurdum kendime. Uzun zaman sonra yeniden okuyabilmenin gururunu taşıyorum omuzlarımda. Bir dershaneye yazılacağım orada. Düşünsene, o kadar vakit geçtiği hâlde elim bir matematik kitabı tutabilecek ya da bir coğrafya. O kadar heyecanlıyım ki.
Bu arada ettiğim vedadan sonra gelmeyeceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun, kardeşim. Ne zaman dönerim, bilmem ama söz geleceğim yanına. Ya da belki de sen koşarak gelirsin yanıma. Bir daha ki kavuşmamıza dek mutlu kal, Umut.
Seni ve İkra'yı sözcüklere sığdıramayacak kadar seviyorum.
En güvendiğim insana,
YAMAN.
Umut kâğıda baktığında son paragrafı tekrar tekrar okudu ve ardından şu sözler duyuldu ağzından, "Ben de seviyorum, abi. Hem seni, hem de hemşireyi."
Kalbi hızlandı, artık ameliyata hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskele Prensi | Texting✔
Short StoryTekerlekli sandalyesine alışmış olsa da tedavi için her yolu deneyen Umut, ailesinin ona olan tüm kötü davranışlarını hak ettiğini düşünmektedir. Her gün aynı saatte iskeleye gider, günbatımını izler ve kısa bir süreliğine de olsa her şeyi unutmayı...