29- Geçmiş

35 7 0
                                    

--Yenildiklerini anlayınca kaçtılar.

Yollarına güvenli bir şekilde devam ettiler. Geçtikleri yol tanıdık geliyordu. Daha Mark:

--Buraya gelince hatırladım. Şövalye Zek, kalede tek başına durduğun halde niye kendine şövalye diyorsun ?

--Bu çok uzun bir hikaye. Dinlemek istemeyebilirsiniz. 

--Biz de merak ettik. Vaktimiz var.

--Peki, istiyorsanız anlatayım. Ben eskiden çok büyük bir krallığa hizmet eden şövalyeydim. Bu kadarı yeter mi ?

--Gerçekten çok uzun bir hikayeymiş. Zek kendini üzen geçmişine inmek istemiyordu ama kardeşlerin ısrarlarına dayanamadı. 

--Tamam, tamam devamını anlatacağım. Kralın gözde savaşçılarından biriydim. Savaş alanındaki zekamı taktir ederdi. Bir çok görevde bulundum. Kral bana son bir görev verdi. Bir gözcülük görevi. Eğer bu görevi bir ay yerine getirirsem beni komutan yapacağını söyledi. 

O zamanlar her tarafta küçük yağmacı gruplar vardı. Dağınık oldukları için onları kolayca alt edebiliyorduk ama wither klanı diye bir klan ortaya çıktığında işler değişti. Kafalarına wither iskeletlerinin kafalarını takan, savaşçı bir grup. Acımasız bir liderleri vardı. Yaptıklarından sonra herkes onu "Kıyamet Savaşçısı" olarak andı. Kafasına, diğerlerinden farklı olarak mavi wither kafası takardı. İkna yeteneği iyi biriydi. Diğer yağmacı grupları birleştirerek tek bir ordu oluşturdu. İglolarda yaşayan kutup barbarları, patlayıcıları ile ünlü çöl haydutları, devreleri ile ünlü yağmur ormanı vahşileri, gemileri ile ünlü korsanları, ışınlanabilmeleri ile ünlü siyah ender topluluğu ve witherları ile ünlü wither klanı. Hepsi bir oldu ve dünya üzerinde inşa edilmiş tüm krallıkları yıkmaya başladılar. 

--Amaçları neydi ?

--Amaçları bilmiyorum. Belki bizim onları yok etmememiz, belki de krallıkları yıkıp elde ettikleri ganimetler ile kendi krallıklarını kurmak için. Bunu asla öğrenemedim. Neyse, nerede kalmıştım ?..   

--Her yeri yıktıklarında.

--Dediğim gibi tüm krallıkları yıkmaya başlamışlardı. Bizim krallığımız çevredeki en büyük krallıklardandı. Her şey seri üretimle yapılıyor, insanlar refah içinde yaşıyordu. Kralımız, ordunun nerede olduğunu düşünerek bir aya bizim krallığa geleceklerini öngördü. Gelebilecekleri dört farklı yola kuleler dikti. Ben de karlı dağdaki kulenin gözcüsüydüm. Tek yapmam gereken, onların geldiğini gördüğümde dumanla işaret vermekti. Balkabağı tarlam vardı. Yemek stoğum bittiğinde balkabağı turtası yapmak istedim. Ama yumurta yoktu. Kısa bir süreliğine dağdan indiğimde iş işten geçmişti. Ordu gelmişti. Kulenin bir kısmını patlatmış, tarlamı talan etmişlerdi. Beni bulamayınca da yollarına devam etmişlerdi. 

Koşarak krallığa gittim. Gördüğüm manzara beni çok derinden etkiledi. Üç wither krallığın üzerinde uçuyor, tüm her yeri yıkıyordu. Evler ateşe verilmiş, kale patlatılmıştı. Koca krallıktan hiçbir şey kalmamıştı. Acımasız ordu başka krallıklara doğru yol almış. 

Gidecek hiçbir yerim yoktu. Yuvam yok olmuştu. Kuleye geri döndüm. Yıllarca oradan ayrılmadım. Her gece kabuslarımda o manzarayı görüyor, pişmanlık içinde "Ya bekleseydim. Yine bunlar olur muydu ?" diye kendime soruyorum.

Zaman geçtikçe kendime bir kale yapmaya başladım ve araştırıp deneyler yaparak mutant kardan adamları yaptım. Eski krallığım özlemiş, her bir kardan adama krallıkta tanıdığım birinin adını vermiştim ama bu bir şey değiştirmiyordu. Kardan adamlarımı da bu yüzden çok seviyorum. Hepsi geçmişimden bir parça. Ölen birini temsil ediyor. 

--Peki acımasız orduya ne oldu ?

--Krallıklarla savaşa savaşa kendilerini tükettiler. Her savaş sonrasında sayıları daha da azaldı. Amaçlarına ulaşmışlardı. Geriye hiçbir şehir kalmadı. Bunun bedeli onlar için ağır olmuştu. Ordu yok oldu. Ne zaman terk edilmiş bir yapı görürseniz, bir zamanlar orada acımasız grupların yaşadığını hatırlayın. Duyduğuma göre siyah ender topluluğu kaçıp Son'daki hayatlarına devam etmiş. Bunların hepsine sebep olan Kıyamet Savaşçısı'nın da hâlâ hayatta olduğunu söylüyorlar. Kimliğini kimse öğrenememiş. Savaşmayı bırakıp normal bir hayat yaşamayı tercih etmiş diyorlar ama ben buna hiç inanmadım. Öylesine zalim biri başka yandaşlar bulur ve geriye kalan köyleri yok ederdi. Muhtemelen son savaşında ölmüştür. 

Böylece Hamora krallığının şövalyesi Zek'in hikayesini dinlemiş oldunuz. 

--Hamora mı ? Dedem küçükken bu krallık hakkında masal anlatırdı. Ama o biraz farklı anlatmıştı. Hamora krallığının çok çalıştığını ama doğaya hiç saygısı olmadığını sonra doğanın orayı bir gecede ormana çevirdiğini anlatmıştı. Sonra da siz sakın doğaya zarar vermeyin. Ağaç kesecekseniz yerine yenisini de dikin gibi öğütler vermişti. 

--Anlaşılan dedeniz size öğüt vermek için bir masal uydurmuş. 

--Dedemle nasıl tanıştınız ?

--Bu yıkımlar sona erip ortalık sakinleşmeye başladığında dedeniz kuleme geldi. Maceraperest olduğunu ve bir süreliğine güvenli bir yer aradığı söyledi. Yalnızlıktan çok sıkılmıştım. Onu hemen içeri aldım. Bana yaralarını gösterdi. Beş wither klanı savaşçısını tek başına yendiği gibi anılarını anlattı. Şuan da onların arkada bıraktıkları witherları yok ederek dünyayı huzura kavuşturmak istediğini söyledi. Onunla iyi dost olduk. Arada ziyaretime gelir yaşadığı maceraları anlatırdı. 

Bütün hikaye bittiğinde karlı dağı görebilecekleri bir mesafeye gelmişlerdi. 


Devam Edecek...

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ 3: KARANLIĞIN YÜKSELİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin