✘ Derbeder
Başıma saplanan şiddetli ağrı öylece oturmayı sürdürdüğüm her saniye katlanarak artarken gözlerimde baş gösteren yanma hissiyle kalbim tekledi ve başımı o anın verdiği şokla iki yana salladım.
Frenlerin ayarlarında bir sıkıntı olduğu ve dışarıdan bir elin bilinçli olarak ayarlara müdahale etmiş olabileceği ihtimalini öne sürmeleri, ellerinde bir kanıt olmadığı sürece oldukça güç görünüyor.
Genç kız ise arabanın yolundan sapıp korkunç bir şekilde ağaca girmesi sebebiyle henüz yoğun bakımda.
Donuk olduklarını tahmin etmesi zor olmayan bakışlarım, bir süre olayın ciddiyetini kavramayı reddederken öylece etrafta gezindi.
"Chaeyoung..." Diyerek tüm bedeniyle bana dönen Minhyuk'a bakamadım bile. Bütün kanım çekilmişti sanki, pili bitmiş, bir köşeye atılmış eski bir oyuncak bebeğinden farksız hissediyorken yanağımdan aşağıya süzülen gözyaşını çok geçmeden yenileri takip etti.
"Gördüklerim gerçek değildi," Diye fısıldarken buz kesen ellerimi saran titremenin haddi hesabı yok gibiydi.
Başımı tekrardan kabullenmek istemezmiş gibi iki yana sallarken oturduğu masadan ayaklandıkları gibi habere dikkat kesilmiş olan Jennie ve Jimin'i gördüm.
"Kapat şunu." Sesin Taehyung'a ait olduğunun o kadar geç farkına vardım ki, televizyondan gelen sesler bir anda kesildiğinde haberleri kapatmasından bahsettiğini dahi yeni anladım. Aniden ayaklandığımda bir an için silikleşen görüntüyle bilincimin kapanacağını sandım ama tam aksine, her şey zihnimde daha da netleşirken nefesimin kesildiğini hissettim.
"Sana kapatmanı söyledim." Taehyung öfkeliydi. Nihayetinde Jennie onu dinleyerek televizyonu kapatmayı akıl edebildi. Bu sanki kalbim dışarıdan bir güç tarafından acımasızca avuçlarının arasında eziliyormuş gibi canımı yakan bir histi."Hayır, lütfen bahsettiği kişinin benim Alice olmadığını söyle bana." Diyerek Mihyuk'a telaşla baktığımda bana şaşkına dönmüş bir ifadeyle bakıyordu. Zavallı avuntularım o kadar yetersizdi ki, her şeyin farkında olmama rağmen gördüklerimi çaresizce reddetmekten başka bir şey gelmiyordu elimden.
Jiwon, gözünü döndüren durum karşısında geri durmamış, Jungkook'dan alabileceği intikamın hedefi ben olmuştum.
"Bunun olacağını biliyordum." Birçok mahkûmun bize dönen bakışlarını göz ucuyla gördüm, dehşete düşmüşlerdi. Minhyuk'un yerinde ayaklandığını görür gibi oldum ama yanıma gelmeye kalkışamadan ellerimi boynuma indirdim ve birilerinin adımı söylediğini duysam da tekrar inkâr etmek ister gibi, "Hayır." Dedim. İnanamıyordum, yaşadıklarımın gerçeklik payı gözümü korkutmaktan çekinmezken öfkeyle dolup taşmamın önüne geçemedim.
Arkamda kalan uğultular arttığında koğuşun kapısının kapalı olduğunu gördüm, ayrıca kilit vurulmuştu ve bu durumda benim ablama gitme gibi bir olanağım varsa bile artık o olasılıktan eser yoktu.
"Chaeyoung!" Jimin'in çok yakından gelen sesini işitmemle peşi sıra telaşlı adım seslerini duydum. Önünde durduğum koğuşun kapısını yumruklarsam sesimi bir ihtimal müdüre duyurabilir miydim ki?
"Yardım et! Buradan çıkmama yardım et, lütfen! Alice'i gitmem gerekiyor!" Demir kapıya ardı arkası kesilmeyen yumruklarımla vururken iki omzumu tutan ellerin sahibine bakmak yerine ellerinden kurtuldum ve sessizce gözyaşlarımın akmasına izin verdim. "Lütfen aç kapıyı!" Sesim, aynı anda o kadar çok duyguyu hapsetmişti ki soyut benliğine, küçük bir kız çocuğu gibi çaresiz ve aynı anda geri dönüt alıp almayacağını umursamaksızın gözü dönmüş biri gibi öfkeli çıkabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strange prison
Fanfiction[bts,bp] ༄ "Tekrardan hoşgeldin yeni mahkûm, sıradan olduğunu düşündüğün bu cezaevinin bir çıkışı yok."