4 • back to memories at danger

1.9K 242 139
                                    

Tehlike anında anılara dönüş

"Kanıtınız olmadan beni böyle suçlayabilme hakkına sahip olduğunuzu size düşündüren ne?" Sorumun ardından her birine dikkatle baktım.
Odanın gergin atmosferini ikiye katlayan uğursuz sessizliği noktalayacak konuşmalarını dilemem acınasıydı ama sükûnetini korumaları zırvalıklarına maruz kalmama oranla daha katlanılmazdı.

Taehyung başından beri söz hakkı almak için bekliyormuş gibi gözlerinin odağı yüzüm oldu.
"Seni odaya girerken gördüğünü öne sürmesi başlı başına bir delil ifade etmez mi? Masum ayağına yatman için bir sebep yok. Her şey ortada. Suçunu kabul etmeyerek durumu çıkmaza sürükleyen sensin. Diğer türlü daha çok göze batıyorsun."
Taehyung'a karşı bir savunma yapma ihtiyacı hissettim ama onlar beni çoktan suçlu konumuna koymuştu, ifadelerine paralel söylemleri de benimle vakit harcamak istemediklerini apaçık ortaya koyuyordu zaten. Yapmadığım bir şeyin yapmışım gibi lanse edilmesi yeterince gülünçken kendimi komik duruma düşürmek benliğime aykırıydı. Hangi aptal yapmadığı şey için af dilerdi ki? Direnebilirdim.

"Herkesin her dediği sizin için bir kanıt mı ifade eder? Onun yaptığımı söylemesi size göre araştırmadan yaptığımı gösteriyorsa benim yapmadığımı söylememin de en azından aklınızda bir şüphe uyandırması gerekmez mi?" Diye sorduğumda Jisoo tepkisiz bir şekilde yüzüme bakmayı sürdürdü, Jennie'nin kaşları hayretle havalanırken Taehyung burnundan alayla bir nefes verdi.

"Belki de bu olayın altında başka isimleri de göz önünde bulundurmanız gerekir." Dediğimde Jiwon'dan bahsettiğimi anlamamaları aptallık olurdu. Sahi, burada kimsenin kimseye gerçek anlamda güvendiğini zannetmiyordum.

"Sana yapacağımızın aynısını ona da yapmayacağımız ne malûm?" Diyen Taehyung alay yüklü muzip tavrı eşliğinde kollarını göğsünde kavuşturduğu esnada diken üzerinde hissetmeme yol açan bakışlarını yüzüme dikti. Pervasız bakışlarımla ona karşılık vermekten başka hiçbir şey yapmadım. Kulağa şaka gibi geliyordu hâlâ. İlk günümün böylesine hengame dolu oluşu içler acısıydı. 

Kucağımdaki pakete bakarken aklıma gelen şeyle duraksadım. Eğer bu paket buradaysa arama yapıldığı sırada müdürün bulduğu neydi?

"Yakalandığınıza emin miyiz?" Diye sorduğumda Jisoo duvara monte edili iki raflı ve kapaklı dolabından anlam veremediğim bir şeyler çıkarmakla meşguldü. "Evet, iki paket çıktı. Bu yalnızca Taehyung'un birkaç saniye öncesinden odaya girip bulabildiği kadarı." Jennie Taehyung'a yandan kısa süreli bir bakış attı.

"Bana ne yapacaksınız? Size suçsuz olduğumu söyledim." Diye sordum bakışlarım Jisoo'nun elindeki uzun, ince odun parçasını takip ederken. Bununla bana vurmaya falan kalkacaklarını sanmıyordum. Diğer elinde tuttuğu çakmağı, hepimizin göreceği şekilde kaldırıp havada salladığında dehşete düştüm.

"Şaka yapıyorsun." Dedim ciddi olup olmadığını kestirmeye çalıştığım esnada. İtemsiz olarak yerimden kalkmaya yeltendiğimde ise iki omzuma refleksle yerleşen iki el beni yerime yeniden sabitlemiş oldu, böylece hareket etmeme olanak kalmamıştı. Buradan tek parça halinde çıkma umudum tuzla buz olurken arkadan boynumda hissettiğim sıcak nefes ürpermeme sebebiyet verdi. Bu Taehyung'du.
"Beni zor kullanmak durumunda bırakma. Bunu hiçbirimiz istemeyiz. Kendi iradenle mantıklı bir hamle yapabilirsin zannediyorum. Aptala benzemiyorsun."
Taehyung'a bahsi geçen kişinin ben olmadığımı haykırmak istedim ama o gücü kendimde bulamadım.

"Cezan ikiye katlanmadan itiraf etmeni öneririm. Senden önce orada oturan mahkûm pek şanslı sayılmazdı. Taehyung bana benzemez, bahanelerini dinlemekle vakit öldürmez. Cezanı doğrudan keser. Ve biliyor musun? Burada kurallar ruh halimize göre şekilleniyor."
Jisoo'ya nefretle baktım. Gözdağı vererek istediğini yaptıracağını sanıyorsa yanılıyor olduğunun farkına varmalıydı.

strange prisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin