24 • in pain

1.2K 169 132
                                    

Bir hayaletle uyuyorsun

Aksi bir durumda geçmek bilmeyen zamanın geçmesini dilemek işkence gibiydi. Gergin dakikalar gittikçe daha da boğucu bir hal alıyor, sonu yokmuş gibi hissettiren kin dolu bakışmaları sanki ölüm sükûnetine bürünmüş bir sessizlik takip ediyordu.
Müdürün iki tarafın da onlar için ayırdığı odaya atılmalarını ve ardından benim de aralarına dahil olmamı istemesinin üzerinden çok geçmemişti.

İçinde bulunduğumuz oda, ilk gün Minhyuk'un beni getirdiği, tehlikeli diye bahsettiği on mahkûm için ayrılan ve her birinin kim olduğuna tanık olmamı istediği odaydı.
Yaklaşık beş dakika kadardır bu odadaydık, ufak çaplı birkaç atışma dışında ortada alevlenen bir kavga veya karşı tarafı kışkırtma çabası yoktu.

Jennie ve Jimin odanın köşesinde bir şey hakkında konuşurken hemen yanlarında duran Taehyung başını duvara yaslamış, gözlerini doğrudan Lisa'nın üzerine dikmişti. Bir an için Lisa hakkında ne düşünüyor olduğunu bilmek istedim. Jisoo ise her daim büründüğü gizemli ifadesi eşliğinde kime ait olduğunu bilmediğim bir mahkûmun dosyasını incelemekle meşguldü.
Namjoon düşünceli görünüyordu, Lisa kollarını birleştirmiş ve yerde bağdaş kurmuş bir pozisyonda otururken gözleri kapalıydı, bir şeyler düşünüyor olmalıydı.
Seokjin ise Yoongi ile öylece otururken Hoseok büyük bir hevesle kenarda duran dolapta kendilerine ait olduğunu tahmin ettiğim malzemeleri karıştırıyordu.
Ben ise başımı Jungkook'un omzuna yaslamış, dikkatle her birini izliyordum. Birazdan ortam kızışacak gibi hissediyordum, bunlar iyi anlarıydı.

Namjoon, daha önce Hoseok'un elinde gördüğüm ve nereden bulduğunu bilmediğim beyzbol topunu iki elinde çevirirken gözlerini Jisoo'ya diktiği sırada, "Kimin dosyasını araştırıyorsun sen?" Diye sordu.
Jisoo bağdaş kurduğu yerde önüne aldığı dosyadan bakışlarını ağır ağır Namjoon'a çevirdi.
İşte başlıyorduk.

Jisoo, "Topunla oynamaya devam et," Diye tükürür gibi konuştuğunda Jungkook'un yerinde kıpırdandığını hissettim. Ona göz ucuyla baktığımda ise Jisoo'nun dediği hoşuna gitmiş gibiydi. Ortada gülünç bulacak bir durum olduğunu pek sanmıyordum, birazdan kan çıkabilirdi.

"Senin şu haftaya olacak olan mahkeme işinden bir haber var mı?" Pekâlâ, burada ortamı kızıştırmak isteyen tarafın Namjoon olduğu gerçeğini inkar etmek aptallık olurdu. Taehyung'un bir şeyler homurdandığını duydum ve Jisoo tek kaşını kaldırarak meydan okurcasına bakan Namjoon'a gözlerini dikti.
"Susman için illa topunu kıçına hedef almam mı gerekiyor?"
Jimin ve Jennie'nin dikkatinin de orada sabitlendiğini gördüm, Namjoon ise buna karşılık gamzeleri ortaya çıkana değin gülümsedi.
"Sana karşı bir sempatim var ama bu sorunlu olduğun gerçeğini değiştirmiyor."

"Mahkeme haftaya ama gereksiz konuklara yer yok, kaide bu yönde. Ne o? Suçsuz olduğum açığa çıktığında sevincime ortak olabilmenin yollarını mı arıyorsun şimdi de?" Dedi Jisoo kollarını birleştirerek, sırtını duvara yasladığında.
Bahsettiği mahkemede tahminim üzere Jinyoung denen arkadaşının yaptığı montajı halihazırda delil niyetine ileriye sürecekti. Daha önce kopyasını soktukları cd'ye ulaşmak için yaptığımız plan sayesinde haberdardım.
Yine de Jiwon o gün Jimin ile beni kaçırdığında yalancı tanıklar olduğunu dile getirmişti, hepsi ayrı ayrı değerlendirildiğinde suçsuz olduğu gerçekten ispatlanabilir miydi?

"Neden olmasın? Hem buradan çıkmanı görmek fena mı olurdu?"
Namjoon elindeki topu yumruğunun içinde ezerken oldukça sakindi, kavga etmeyi arzuluyormuş gibi değil de daha çok Jisoo'ya dair soruları var gibiydi.
"Avukatıma güveniyorum, senin de aklın kalmasın. Dışarıda iki yabancı gibi karşılaştığımızda götü kolla derim. Darbe yakın çevrenden gelir ya hep."
"Hadi ya." Diye mırıldanan Namjoon'un keyfi henüz yerindeydi.
"Bir şeyleri öngörmekte bok gibisin."

strange prisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin