Saat gece 12'yi gösteriyordu.
Storu aralayıp ortak alanı kolaçan ettiğim esnada Jennie'nin işaret vermesini beklerken tedirgindim.
Herhangi bir hareketlilik yoktu ama dakikalar içinde buradan çıkmış olabileceğimizi umuyordum.Çok geçmeden odağım dikkatlice odadan çıkan Jimin'de sabitlendi.
Jennie Jae'yi oyalayarken Taehyung CCTV'lerin cezaevinde olduğumuz zaman aralığındaki bağlantıyı kesmekle meşgul olmalıydı.Jimin kimsenin olmadığına kanaat getirdiğinde eliyle işaret verdiği an kepimi düzelterek yüzümü kamufle ettim ve oyalanmaksızın odamdan çıktım.
Peşi sıra Jisoo ve Jungkook'un da çıkmasıyla Jungkook ile orta noktada buluştuk. Jisoo ise koğuştan ayrılmadan hemen önce duraksadı ve duvarın köşesindeki güvenlik kamerasına orta parmağını kaldırdı.
Taehyung'un kameraları kontrol ettiğini bildiğinden bunu kasıtlı yaptığı ortadaydı ve bir an için Taehyung'un alaycıl gülüşü gözümün önünde canlandı. Aralarındaki bu mistik bağ beni gülümsetti.
Lisa ile Hoseok'a güvendiğimden bir sorun çıkmayacağına o kadar inandırmıştım ki kendimi, huzursuz tarafımı hiçe sayarak Jungkook'un yanına gittiğimde elimi tutmasıyla kaygılarım tamamen yok oldu.Jungkook nasıl yaptığı hakkında bir fikrim olmasa da Yoongi ile uzlaşıp güç bela aldığı benzin ve çakmakla jeneratörü ateşe verecek ve ben de yangın tüpüyle alevlerin dağılmaması için o esnada devreye girecektim. Nasılsa amacımız yalnızca kaosun ucunu ateşlemek ve güvenliklerin dikkatini dağıtarak onları çıkış kapısından uzaklaştırmaktı.
Yine de bu korkunç fikir beni tedirgin ediyor, etraf sessizken yakalanacağımız kaygısıyla atıyordum her adımımı.Jisoo koridorun temiz olduğuna dair bir işaret verdiğinde cebinden güvenlik kartını çıkardı ve demir parmaklıklara okutarak çok geçmeden gözden kayboldu.
"Gösteri başlasın. Bu ilk kez olmuyor."
Diyen Jungkook benzin dolu kutu eşliğinde koridora çıktığında ben de hemen ardından ilerledim. Daha önce de kaçmaya yeltendikleri gerçeği beni dumura uğratmadı aksine beklendik bir şeydi.Jimin'in nereye kaybolduğuna dair bir fikrim yoktu.
Jungkook ile cezaevinin tel örgülerle arasında kalan jeneratörün yanında durduk.
Tedirgindim ama soğukkanlılığımı korudum.
"Vakit yok, bir an önce başlayalım."
Elindeki benzin dolu kutunun kapağını açtığı gibi seri hareketlerle jeneratörün üzerine boşalttı ve ardından kotunun cebinden çıkardığı çakmağı yakarak gelişigüzel jeneratöre attı.
O esnada yangın tüpünü açmak için bir adım geriledim.Çok geçmeden büyüyen alevlere karşılık gözlerim kuşkuyla kısıldı, ilk geldiğim günle bugünümü kıyaslamak delilikti. O bu tür şeylere alışık olacak ki absürt bir tepki vermemiş, öylece alevleri izlemişti. Normal şartlarda sıradan iki aşıktan farksız olarak dilek feneri uçurmamız gerekirken biz bulunmak isteyeceğim son yer bile olmayan tuhaf bir cezaevinde tuhaf bir sebepten jeneratörü uçurmak üzereydik. Şaka gibiydi ama hiç olmadığı kadar da gerçekti.
Jeneratör kül olmadan yangın tüpünü devreye sokmanın vakti geldiği an seri hareketlerle yangını söndürdüm. Bu sırada Jungkook etrafı kolaçan etmekle meşguldü.
"Jennie'nin yangın alarmını çalıştırması gerekiyor," Duraksadı, elimi tuttu.
Çok kısa bir sürenin ardından uğursuz siren sesi açık alana kadar ulaştığında içeriden gelen kargaşanın giderek arttığını duyabiliyordum. Her an fiyaskoyla sonuçlanabilirdi, ihtimaller gözümde büyüdü.
"Kısa süreliğine içeride gözükmemiz gerekecek." Dediğinde kaşlarım çatıldı.Elimi bırakmaksızın tekrardan cezaevine adımladığımız sırada,
"İyi de planda bu yoktu." Dedim gürültü daha yakından gelmeye başladığında. Herkes odasını can havliyle terk ediyor ve sirenin kaynağını algılamaya çalışıyor olmalıydı. Oysa ortada bir duman belirtisine dair iz yoktu.
"Biliyorum, sadece birinin şüphesini çektiğimizi düşünüyorum."
Kimden bahsettiğini sorgulamadım ama aklıma doğrudan Jiwon düştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strange prison
Fanfiction[bts,bp] ༄ "Tekrardan hoşgeldin yeni mahkûm, sıradan olduğunu düşündüğün bu cezaevinin bir çıkışı yok."