14 • suicide attempt

1.7K 199 265
                                    

İntihar girişimi

Buradaki onca mahkûm gibi, sonucun doğrudan beni bağladığı bir suçun bedelini dört duvar arasında ödüyordum. Yine de kendimi, diğer mahkûmlarla aynı kefeye koyamazdım çoğu zaman. Çünkü gerçek suçlular, altında ezileceklerini umursamaksızın doğrudan kötülüğe giden veya kötülüğün kendilerine gelmesine izin verenlerdi. Gerçek suçlular suç işleyip bundan zerre pişmanlık duymaz veya vicdanları rahat yaşamaktan geri durmazlardı. Bir de olayların kazara gelişmesi sonucu suçlu izlenimi veren taraf vardı ve ben şüphesiz bu tarafa dahil oluyordum sanırım. Her yönden bakıldığında suçluydum, bunu inkâr etme gibi bir hakkım yoktu ama asıl kabahatliyi, her zaman suçu işlememe sebep olan babam olarak görecektim.

Bağdaş kurarak oturduğum yatakta dalgın bir şekilde saçımla oynarken, bir elim Jiwon'un düşüncesizce vurarak morluklar oluşmasına ve korkunç bir görüntünün ortaya çıkmasına sebep olduğu karnımdaydı. Yarım bluzumun açıkta bıraktığı tenime, gece boyunca beni asla uyutmayan morlukların üzerine baskı uyguladım. Anında şiddetli bir ağrı nüksetmesiyle kafamı geriye atarak inledim ve içinde bulunduğum duruma lanetler savurdum.

Dağınık bir şekil almış morluklara krem sürsem belki etki ederdi ve şimdi revire gitmek için iyi bir zamandı. Bu zamana dek bir kez olsun gitmemiştim çünkü ilk başlarda birilerinin görmesinden tedirgin olurken daha sonrasında ise fırsat bulamamış olmamdandı. Jiwon iyi bir cezayı hak ediyordu ve bunu kafam yerindeyken yüzeysel olarak düşünüp tartacak ve tıpkı bana yaptığı gibi canının yanmasına sebep olacaktım. Bu belki ileride bir döngü haline gelirdi, benden sonra rahat durmaz ve daha da ileriye gidebilirdi ama son olanlardan sonra umurumda bile değildi, en nihayetinde kafasını koparıp açık alandaki tel örgülerden sallandırmamak için kendimi zor tutuyordum.

Odamdan çıktığımda koğuşu, hızlı adımlarla kimseyle göz göze gelmeden terk etmek üzereyken geniş kapının eşiğinde adımlarımın durmasına sebep olan şey, beni fark ettiği an kaşları öfkeyle çatılan Jiwon'un yara bere içinde kalmış olan yüzü oldu. Bakışlarını sinir bozucu ifadesiyle kaçırdığı gibi yanımdan öyle bir geçip gitti ki, yeri sarsacak kadar hışımla attığı adımlarına karşılık inanamamış gibi hayret dolu bir nefes verdiğimde arkasından baktım bir süre. Yeni dayak yediğini anlaması güç değildi, yüzündeki morluklar ve yaralar keyfimi o kadar yerine getirmişti ki, bu haline deli gibi kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Sahi, bunu ona kim ne ara yapmıştı?

Merakımın önüne asla geçemeyeceğimin farkına vardığımda zihnimde birkaç isim dolanıyordu ama emin olamadım. Belki de Jiwon ile sorun yaşayan yalnızca ben değildim. Yine de, aniden dün gece koğuşuma dönmeden hemen önce Namjoon'un Jiwon'a karşı öfkeli olduğunu, bir daha böyle bir şey olmasına müsaade etmeyeceğine dair söz verdiği düştüğünde merdivenin trabzanlarından tutanarak koşar adım üst koğuşa çıktım. Kesinlikle Namjoon olmalıydı, ona bir teşekkürü borç bilmemin önüne geçemedim.

Ara katta henüz onların koğuşuna bir adım dahi atamamışken omzumu tutan elle birlikte yerimde irkilerek arkamı döndüm. "Korkuttum mu?" Diye soran Namjoon'a kısaca tebessüm ettim ve "Hayır," Diye yanıtladım sorusunu.

"Bir sorun mu var?"

"Hayır, hayır sorun yok. Sadece Jiwon'un suratını öyle darmadağın görünce keyfim yerine geldi ve sana teşekkür etmek istedim."

Tek kaşını kaldırarak bana neyden bahsettiğimi anlamaya çalışırmış gibi bakakaldığında yüzümde şekillenen tebessümün kaybolduğuna emindim.
"Keyfinin yerine gelmesine sevindim ama inan bahsettiğin konuyla bir alakam yok. Jiwon'un cezasını bizden önce birilerinin kestiğini mi söylüyorsun?"

strange prisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin