6 • first visiting day

1.9K 232 129
                                    

İlk ziyaret günü

Jiwon önümde ısrarla dikilmeyi sürdürürken gereğinden fazla gerilmiştim. Bir sonraki atağını tahmin etmem de güçleştiği esnada bıkkınlıkla gözlerimi araladım.

Çakıyı beni korkutmak amaçlı gösterdiğine emindim, ikiye katlayıp tekrar kotuna sıkıştırdıktan hemen sonra cebinden seri olmaya çabalayarak bir USB çıkarttığında kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatıldı.

Daha net görebileceğim şekilde gözümün önüne tuttu ve alayla sırıtmakla yetindi.
"Nasıl yaparsın orasını bilemem, bunu gece sayımdan sonra müdürün odasındaki mahkûm dosyalarının olduğu çekmeceye sakla." Yüzüme tükürür gibi konuştuğunda nasıl bir durumun içine düştüğümü algılamakta güçlük çektiğimin farkına vardım. Müdüre yakalanmamam gibi bir şey söz konusu olamazdı.

"Böyle bir şey yapamam." Dediğim an eli parmakları bir hışım boğazıma dolandı, kasılan çenesinden ne denli gerildiği ortadayken tehditvari bakışları geri adım atıp atmayacağımı kestirmeye çalışır gibiydi. İfadesiz bakışlarım yüzünde gezindi. Şizofreni olduğuna kanaat getirmekte gecikmiş olmam aptlacaydı. O bir şizofreniydi, sicil dosyası kabarık, ruh hastalıkları hastanesine yatması gerektiği yerde cezaevine mahkûm edilen kaçığın tekiydi.

"Sana yapıp yapamayacağını soran olmadı. Vaktin daralıyor. Aracı olarak seni seçtim çünkü keyfim böyle istiyor. Beni ele verdin." Ruh hastasına nefretle baktım.
Nefes alamadığımı hissettiğimde bunu fark etmiş olacak ki boğazıma sarılan elini hışımla çekti. Taehyung'dan bile daha ürkütücüydü. En azından Taehyung'un akıl almaz hamleleri daha çok eğlenmek istermiş gibiydi ama Jiwon'un ciddi problemleri olduğuna an itibariyle kanaat getirmiş oldum.

Ona benden böyle bir şey yapmamı istemesinin sebebini soracağım sırada duraksadım. "Eğer dediğimi yapmazsan buradaki ikinci günün bir bakarsın son günün olur." Bir eli anlamadığım bir anda elimi kavradı ve diğer elindeki USB'yi avucumun içine bıraktığı gibi parmaklarımı yumarak elimi yumruk yapmamı sağladı. Bu kabaca itiraz hakkımın olmadığının bir göstergesiydi.

Tam bu sırada koridorun dönemecindeki duvarın arkasında, yandan profili görünen ve dikkatle burayı dikizleyen bir sima görüş alanıma girdi. Peşi sıra Jiwon neşeden yoksun bir tebessüm eşliğinde ağzının içinde anlamadığım bir şeyler geveledi, ardından bakışlarını kaçırdı. Yüzümde tek bir kas oynamazken dikkatli bakışlarım bir süre orada oyalandı.

Jungkook.

Her şeyi duyduğuna emindim. Jiwon, odağımın bir noktada takılı kalmış olmasından şüphelenmesin diye gözlerimi hemen Jungkook'un olduğu taraftan kaçırdım ve hızla yüzüne baktım. "Sana böyle bir şeyi yapamayacağımı söyledim. Aptal saptal konuşma."

"Bu gece halletmiş ol." Dedikten hemen sonra işaret parmağını tehditvari bir edayla yüzümün hizasında sallamayı ihmal etmedi ve birkaç adım geriledi. Yüzümü şuursuzca turlayan gözlerini oymayı diledim. Bana söz hakkı tanımadan bakışlarını kaçırdı ve çok geçmeden bulunduğumuz koridoru terk etti.

Tekrardan Jungkook'un olduğu tarafa baktığımda artık orada olmadığını gördüm. Ne ara gitmişti?

Pekala, sakin kalmalıydım.
Bu USB haltını nasıl müdürün odasına sokacaktım ben? Şaka gibi.

Yumruk yaptığım elimi telaşla sallayarak kendimi mantık çerçevesi dışına çıkmaksızın düşünmeye zorladım. İşin içinden çıkamayacağımı anladığımda duraksadım. İsteğini yerine getirmediğim takdirde sanırım her türlü canımdan olacağımdan ötürü başka çarem olmadığına kanaat getirdiğimde USB'yi bıkkınlıkla cebime attım.

strange prisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin