21 • little jokes

1.8K 190 82
                                    

Küçük şakalar

Müdürün kısa ama öfkeli anonsunun ardından ben de dahil olmak üzere bütün mahkûmlar açık alandaydı. Jiwon'un bıçaklandığını duymuştum ama bu beni dehşete düşürmemiş veya şaşırmama yol açmamıştı. Bu durumun Jiwon gibi bir mahkûmun başına gelmesi olağandı. Yine de kimin ne sebeple böyle bir atakta bulunabileceğini düşünmeden edemiyordum. Şu an herkes gözüme şüpheli görünüyordu.

Yağmur çiseliyordu.
Şüpheyle kısılan gözlerim halka biçiminde dikilmeyi sürdüren mahkûm kalabalığının arasında gezindi.
Jiwon ile derdi olan birçok mahkûm sayabilirdim, ruh hastalıkları hastanesinden firar etmiş olması kuvvetle muhtemel oluşundan hüküm giymiş bir kaçıktı ne de olsa.

İzleniyor hissine kapılmış olmamın verdiği refleksle odağım ileride, gözlerini yüzüme dikmiş olan Jungkook'a sabitlendi. Gözlerim şüpheyle kısıldı, bana dikkatle bakıyorken onu yakalamış olmamdan huzursuz olduğu için değil de bir şey düşünüyormuş gibi gözlerini kaçırdı.

Ardından mahkûm kalabalığı dağılırken müdürün söylemi tüm dikkatimi darmaduman etti.
"Kim böyle bir şeye cesaret edebilir aklım almıyor bir türlü."
"Müdürüm, mahkûmların ifadelerini bire bir almamız gerekmez mi."

"Hepsinin ifadesini sayımdan sonra bizzat kendim dinleyeceğimi söyledim, Bomi. İşime karışmaya bir son vermediğin takdirde seni görevinden alaşağı etmekten geri durmayacağım." Bunun üzerine müdür yardımcısı sıkıntıyla iç geçirerek elini gergince kısa saçlarından geçirdi.
"Oldu bilin."

Müdürün aklında ne vardı, hepimizin ifadelerini dinlemeyi seçerek neyi hedefliyordu bilmiyordum ama daha önce hiç tanık olmadığım kadar öfkeli görünüyordu.

Çok geçmedi, açık alanı terk ettiğinde peşi sıra Lisa ve Hoseok'un söylendiğini işittim.
Osıra Yoongi ile göz göze geldim. Ne düşündüğü anlaşılmıyordu ama onun da böyle bir şeyi beklemediği apaçık ortadaydı.
Başımdaki şiddetli ağrıyı görmezden gelemeyeceğime kanaat getirdiğimde revire gitmek üzere tersi istikamete adımladım.

Nihayet koridorda kimseye rast gelmeyip ayaküstü polemiğe girmeye gerek olmadan revire vardığımda bu sefer beklediğim gibi boş değildi. Taeyeon, Daehyun ve Taehyung buradaydı. Geçen gün zamansız karşıma çıkmakta ısrarcı olan Jungkook'un bana verdiği etkili ağrı kesiciyi aramaya koyuldum. Benden biraz ileride rafın önünde dikilen Daehyun'un bana çevrilen bakışlarını göz ucuyla görüyordum ama baş ağrım katlanılamayacak bir raddeye ulaştığından yalnızca ilacı aramayı sürdürdüm.
Bu tekinsiz çocuk radarımdan elbette kaçmış değildi.

Kapı gürültüyle kapandığında refleksle o tarafa baktım, gelen Lisa'ydı.
"Chaeyoung, ruh gibisin. Neyin var?"
"Başım feci ağrıyor."
Sahi, raflar adını bilmediğim sayısız ilaçla donatılmıştı ve benim bildiğim ağrı kesicilerin hiçbiri bulunmuyordu. Jungkook burada olsaydı ilacı eliyle koymuş gibi bulurdu oysa.

Lisa etrafı kolaçan ettiği esnada oda bir anda karanlığa gömüldü. "Ne oluyor?"
Hava tamamen kararmadığından nihayet zifiri karanlık değildi. Etrafıma bakınırken elektriklerin kesilmiş olabileceğini düşündüm, Taehyung'un cezaevi koşullarına karşı hiç de kibar olmayan bir şeyler mırıldandığını duyduğum sırada Lisa muzip ifadesiyle kollarını birleştirdi.

"Elektrikler kesildi sanırım," Taeyeon elindeki koliyi masaya bıraktı.
"Bu durumda jeneratörün devreye girmesi gerekirdi."

"Yoongi," Lisa yalnızca benim duyabileceğim şekilde kulağıma fısıldadığında ona anlamamış gibi baktım.
"Müdürün çok ileriye gittiğinden başından beri hemfikirdik, bu gece hücre cezam var ve ben girmeyeyim diye küçük bir oyun oynamak istedi."

strange prisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin