İlk defa bu kadar uzun bir bölüm yazdım kendimce. Bundan sonra biraz daha uzun yazmaya çalışacağım.
İyi okumalar, umarım beğenirsiniz:)
Duru'dan;
Boş bir paket koymuştum tabiki de, bir de onunla mı uğraşacaktım?
Telefon çaldığında bekletmeden açtım, arayan Furkan'dı.
"Duru, paket boş. Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"
Doğuştan gelen bir oyunculuk yeteneğim vardır umarım. Çünkü oyun başlıyor.
"Hayır, boş değildi. Ne saçmalıyorsun sen?"
Telaşlı bir şekilde demeye çalışmıştım.
"Ne demek boş değildi? Ne vardı içinde Duru?"
O da telaşlandığına göre, cidden iyiydim bunda. Vay be.
İki saat mırın kırın yapacaktım ki daha da telaşlansın.
Bir de tabi paketim yeni bitti. Az biraz cep aran falan gelse fena olmazdı.
"Şey... Furkan."
Bağırmaya başlamıştı.
Az bağır, millet uyuyor hödük.
"Ne Duru ne!"
Telefondan biraz hışırtı gelmişti.
"Duru ne vardı içinde, söyle hadi."
Biraz daha delir söyleyeceğim.
Daha bir dakika bile dolmadı ayrıca, cep aran gelmez ki buna.
"Furkan, sakin ol önce bir."
Gerilimin artması için duraksadım.
"Sakinleş öyle konuşalım. İyi değil gibisin."
Beter ol şerefsiz.
"Duru başlatma artık. Söyle ne vardı içinde?"
Ahahahah nah.
"Furkan, sen böyle sinirliyken nasıl söyleyebilirim bilmiyorum."
Az daha sinirlen öyle.
"Duru söyle işte, bodoslama falan. Söyle artık şu siktiğimin paketinin içinde ne olduğunu!"
Bodoslama nasıl söyleyeyim aq, cep aran gelmez ki öyle.
Bekle az zaman geçsin.
"Furkan.."
"Senin söyleyeceğin yok anlaşılan, nerdesin sen?"
Evdeyim, bu saatte nerde olunur mal.
Uyuyoruz şurda, az rahat ver."Evdesin dimi?"
Iq o kadar düşük değilmiş, üzüldüm bak.
"Geliyorum kapıya, çık dışarı yoksa uyandırırım milleti."
He he uyandır da millet de seni...
Tam bir şey diyecekken yüzüme kapadı.
Daha cep aran gelmemişti ama ya.
Konuşaydık ya az biraz daha.İtlik olsun diye onu dışarıda bekletirdim, annemler nasıl olsa tatildeydi.
Ama komşuların altın gününe malzeme olmak istemiyordum.
Üstelik daha onlar bana, o mühendis; doktor oğullarını da göstermediler.
Onlara karşı kötü bir itibar bırakmak istemezdim.
-
30 dakika sonra kapı çaldı.
Eheheh.
Kapıyı açtığımda, nefes nefeseydi.
Ölüme bu kadar hızlı koşmadın sen.
Şimdi neden aslanım."Duru, söyle artık. Ne vardı o pakette?"
Gözümü devirdim.
Daha doğrusu deviremedim.En azından denedim?
"Sana da merhabalar ya."
"Merhaba merhaba. Dedim işte her neyse."
Soluklanıp devam etti.
"Paket diyorum hani, ne vardı söylesen artık."
Şimdi felsefe yapıp hayatın derdim de bu salağın beyni bunu algılamaz ne hayatı nasıl yani falan der uzatır diye pat diye söyleyecektim.
Zaten cep aran şeysi de yok bunda.
En azından gerilimi biraz daha arttırmak amacıyla yavaş yavaş söyleyebilirdim?
"Uyuşturucu kullanırken çekilmiş fotoğrafların var."
Bir süre yüzüme bomboş baktı.
Sonrasında daha çok kendisini teselli eder gibi mırıldandı.
"Fotoğraf değil mi ya sonuçta. Biri görürse shop derim?
Ne bileyim bir arkadaşım şaka amaçlı yapmış etmiştir derim?"Ahahaha.
Daha asıl bombayı patlatmamıştım neyse ki.
Yüzü bana döndüğünde çekinirmiş gibi ona mırıldandım.
"O neyse de Furkan."
Gerilim artsın bakalım.
"İçinde videolar, senin ses kayıtların mesaj ss'lerin falan da vardı ya."
Bana mal mal bakarken cümlenin gerisini tamamladım.
"Fotoğraflar neyse de diğerlerini shoptur deyip kurtarabileceğini sanmıyorum."
Umarım Furkan beni öldürüp, arka bahçeye falan gömmezdi.
Aksi takdir de annem beni gebertirdi.
Oraya daha yeni çiçek dikmişti sonuçta.Bunları düşünürken Furkan'a bakıyordum.
Ama lanet olsun ki sanırım gerçekten arka bahçeye gömebilirdi.
Bugün olmaz be Furki.
Bugün olmaz.