Pozitif. İlk defa pozitif kelimesinden nefret etmiştim. Gözlerim önümdeki gebelik testinde takılı kalmıştı. Şaka mıydı bu? Şaka olması için dua etmeye çoktan başlamıştım. Ama şu anda kabul olmayacak bir dua ettiğime adım kadar emindim.
Günlerdir canımın tatlı çekmesinden kaynaklı olarak kendimi şeker komasına sokmak üzereydim. Bunu normal karşılamıştım ancak haftalar geçmesine rağmen regl olmadığımda bu tatlı krizlerimin reglden kaynaklı olmadığını anlamıştım. Bu da panik içinde evden çıkarak evime en uzak eczaneye giderek gebelik testi almamla sonuçlanmıştı. Şimdi ise buradaydık. Karşımdaki gebelik testine bakıyor ve gördüğüm çift çizginin tek çizgiye dönüşmesini bekliyordum.
Değişmeyeceğini anladığım anda gebelik testini çantama atıp kendimi odamdan dışarı attım. Babamın evde olmadığını görünce dışarı çıkmaya karar verdim. Biraz nefes almaya ihtiyacım vardı. Bu olayın bu şekilde sonuçlanması benim için şok edici olmuştu. Nasıl olduğunu anlayamamıştım, anlamak istiyor muydum onu bile bilmiyordum.
Ayaklarımın beni Rüzgarla her zaman buluştuğumuz yere getirdiğini fark ettiğimde geri dönmek için çok geçti. İçeri girerek etrafa bir göz atmaktan zarar gelmezdi. Hem ben buraya Rüzgar için gelmemiştim ki! Canım istemişti, bende kendimi burada bulmuştum.
Yavaş yavaş yürümeye başlamıştım. İçeri girdiğim anda gözlerim onu bulmuştu. Üzerindeki siyah pantalon ve beyaz bol tişörtle tanıştığımız yerde oturuyordu. Yutkundum. Tamam görüşmeyeli yıllar olmamıştı. Ama onu özlediğimi yeni fark ediyordum. Oysa özlem duygusuna en uzak kişiydim. Kapıdan dışarı çıkmam çok kolaydı, beni henüz görmemişti. Hem görseydi ne olacaktı ki? Koşarak yanıma gelip bana sarılacak mıydı? Bunu istediğimi fark ettiğimde boğazımdaki yumruyu gidermek istercesine yutkundum.
Ona tekrar baktığımda yanındaki kızı da fark etmiştim. Sarışın, fiziği fazlasıyla güzel bir kız koluna dokunarak ona kahkaha attıracak bir şey anlatıyordu. Arkamdaki kapıya tekrar baktım. Artık bu kapıdan çıkıp gitmem daha kolaydı. Karnımdaki dertle kendi başıma uğraşmak zorundaydım. Ama kapıdan çıkmadan ona son bir kez bakmak istedim. Çünkü bu onu son görüşüm olacaktı.
Bütün cesaretimi toplayarak ona baktım. Nefesimi kesecek kadar güzel bir gülüşü vardı. Daha fazla bakmaya katlanamayarak kendimi dışarı attım. Normalde koşardım ama dikkat çekmemek için bu isteğimi geri plana atmıştım. Dışarı çıktığım anda derin bir nefes aldım. Artık güvendeydim, rahatlayabilirdim.
Aklımdan içeride gördüğüm rönesans tablosuna benzer görüntüyü atmaya çalıştım. Aramızdakinin ciddi bir şey olmadığını biliyordum. Ama yine de yeni birini bulmak için bu kadar hızlı davranması canımı acıtmıştı.
Dalgın dalgın ilerlerken kolumun tutulmasıyla sendeledim. Sinirle bağırmak için döndüğüm anda kendimi tanıdık bir kokunun olduğu bir göğüse yaslanmış buldum.
" Seni saçlarından bile tanıyacağımı biliyordum. "
Dudakları saçlarıma yaslı olduğu için sesi boğuk çıkıyordu ama bu kokunun ve bu sesin Rüzgar'a ait olduğunu biliyordum. Birkaç saniyeliğine kendime anın tadını çıkarma izni verdikten sonra kendimi geri çektim. Rüzgar ne olduğunu anlayamamış gibi çattığı kaşlarıyla beni izliyordu.
" Ne oluyor? "
Histerik bir kahkaha attım. Benim ona sormam gereken soruyu o bana soruyordu.
" Bunu bana mı soruyorsun? "
Sanki karşısında bir geri zekalı varmış gibi bakmasına sinirlenerek arkamı döndüm. Ancak yine gitmeme izin vermeyerek beni durdurdu.
" Bana ne olduğunu anlatmadan buradan gidemezsin. "
" Asıl sen bana ne olduğunu anlat, " diye patladım. Beni bu şekilde azarlamasına izin vermeyecektim. Kimse beni bu şekilde azarlayamazdı.
Yani şey, babam hariç." Tamam o zaman. İçerideydim ve çok sevdiğim birisiyle oturuyordum. Sonra seni gördüm. Daha doğrusu arkanı dönmüş olduğun için sadece saçlarını gördüm ve sonra işte buradayız. "
Benimle dalga geçiyordu. Kesinlikle benimle dalga geçiyordu. Sorduğum sorunun cevabının bu olmadığını biliyordu.
" Düzgün şekilde anlatacak mısın? Yoksa gideyim mi? Çünkü benim benimle dalga geçen birisiyle uğraşacak vaktim yok. "
Dişlerini sıktığını kasılan çenesinden anlamıştım. Sinirleniyordu.
" Tamam. Biraz özlem gideririz diye düşünmüştüm ama anlaşılan öyle olmayacak. "
" İkimizin özlem giderme anlayışı farklı gördüğüm kadarıyla, " derken içeriyi işaret etmiştim. Anlayacağını biliyordum. İçerideki kadını kastettiğimi anlayacağından emindim.
" Kıskandın mı? " derken gözleri parlıyordu. Gözlerimi devirdim.
" Hayır yaptığının karaktersizlik olduğunu düşündüm. "
Dudaklarını birbirine bastırarak benden uzaklaştığında kaşlarımı çattım. İyi görünmüyordu. Ona doğru bir adım attığımda elini kaldırarak " Yaklaşma, çok sinirliyim ve ne olacağını bilmiyorum, " dedi.
" Bana zarar vermezsin. "
Beni duymazdan gelerek "Neden yaptığım karaktersizlikmiş, " diye sordu.
Düşünmeden konuştuğum için kendime kızacağım şeyi o anda yaptım ve " Çünkü ben hamileyken senin beni özlediğini iddia ederek başkalarıyla takılman karaktersizlik. "
Çok kısa olduğunun farkındayım. Ancak bu sıralar yoğun bir dönemden geçiyorum. Yakın zamanda bunu düzeltmeyi planlıyorum. Görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın!