Üzerimdeki elbiseye son bir kez göz attıktan sonra hazır olduğumu düşünmeye başlamıştım. Çok güzel olduğu söylenemezdi ama bende çok güzel olmaya çalışmıyordum zaten. Boktan bir düğüne katılacaktım ve her şey sona erecekti. Aynadaki solgun yansımama baktım. Sona ereceğine inancım var mıydı gerçekten. Her şey yeni başlıyormuş gibi hissediyordum.
Utkunun düğününe gitmek için evden çıkarken onun beni bu düğüne gelmem için ikna ettiği an gözlerimin önünde belirdi. Bebeği aldıracağımı net şekilde ona belirttiğimde bu düğüne gelmem için ısrar etmişti. Ona bebeği aldırma sebeplerimden birinin o anda bana anlattıkları olduğunu söylemiştim -ki bu tamamıyla doğru sayılmazdı, sadece canını yakmak istemiştim, - ve o da bana yeğeninin en azından düğününde bulunmasını istediğini söylemişti. Bebeğe yeğenim demesi bir yana bu söylediği çok saçma gelmişti. Doğmamış bebeğin düğününde bulunması ona nasıl bir fayda sağlayabilirdi ki? Bu düşüncelerimi ona söylediğimde ise Rüzgâr'ın düğünde bulunamayacağını söylemişti. Çok acil bir işi çıktığından dolayı düğüne gelemeyeceğini söylediğinde ne olduğunu sormamak için dilimi ısırmak zorunda kalmıştım. En yakın arkadaşının düğününe gelmemek için ne gibi bir sebebi vardı ki? Bütün gerekçelerini duysam da kesinlikle hayır cevabını vermem gerekiyordu ancak bir yanım oraya gitmek ve Rüzgâr'ın nasıl insanlarla takıldığını görmek istiyordu. Bu yüzden orada olacağımı söyleyerek oradan ayrılmıştım.
Bir taksiye binerek Utkunun bana verdiği adresi taksiciye verdim. Başımı camdan dışarı çevirerek son haftalarda yaşanılan olayları düşünmemeye çalıştım. Olmuyordu. Gözlerimi kapattığım her saniye Rüzgâr'ın başka birine aşık olduğunu duyduğum an geliyordu. Tamam aradan yıllar geçmişti belki ama kız yurt dışına çıktıktan sonra hiç karşılaşmamışlardı. Eğer tekrar karşılaşırlarsa bu bebek Rüzgâra büyük bir sorun çıkartırdı. Belki de yıllar sonra kavuşacakları an karnımdaki bu bebek yüzünden kabusa dönüşecekti. Bir mide bulantısı bedenimi yokladığında derin derin nefes almaya çalıştım. Şu anda bunları düşünmemem gerekiyordu. Ne de olsa bu bebeği aldıracaktım ve ikimizde yolumuza devam edecektik öyle değil mi? O zaman neden içimde daima bir huzursuzlukla geziyordum?
Taksinin durduğunu fark ettiğimde çantamdan cüzdanımı çıkararak taksiciye ücretini uzattım. Her zaman kullandığım çanta olmadığı için parayı çantamdan çıkarırken çantayla cebelleşmem gerekmişti. Adam anlayışlı bir ifadeyle gülümserken ben kendimi dışarı atmıştım. Temiz havayı derin derin içime çektim. Geldiğim yerin nasıl bir yer olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığım anda gördüğüm yüzle duraksadım. Rüzgâr yüzündeki gülümseme ve üzerine mükemmel oturmuş bir smokinle bana bakıyordu. Bu kadar yakışıklı olması normal miydi? Bir smokin bir insana bu kadar yakışmamalıydı.
Her şeyin farkına verdiğim an Utku'yu öldürmek istememe engel olamamıştım. Beni oyuna getirmişti. Rüzgâr yanıma ulaştığında onu incelemeyi bırakıp yüzüne bakabilmiştim. Tamam, bu bir hataydı. Uzun zamandır görüşmemiştik ve karşılaştığımız ilk anda bu kadar yakışıklı olması benim aleyhime bir durumdu. Onun da beni incelediğini
fark ettiğimde dudağımı ısırdım. Onun burada olacağını düşünmediğim için güzel giyinmiş sayılmazdım ve şu anda tam karşımda duruyordu. O smokinle ben ise siyah sade bir elbiseyle duruyorduk. Yanımızdan geçen insanlar ne kadar uyumsuz bir çift diye düşünüyorlar mıydı acaba? Sonunda konuşmaya karar verdiğimde gözleri gözlerime odaklanmıştı." Sen burada olduğuna göre benim burada olmama gerek yok. Hiç içeri girmeden gideyim. "
Elimi tutarak dudaklarına götürdü. Ne yaptığını anlayamadığım için şok içinde bakakalmıştım.
" Benim olduğum yerde senin olmama olasılığın yok güzelim. Utku'ya bebeği aldıracağını söylemişsin. Bu düğün bitecek ve biz bu konu hakkında konuşacağız. Yani buradan bir yere gidemezsin. Anlıyorsun değil mi? "
Elimi hala tuttuğunu fark ettiğimde elimi geri çekmek için hamile yaptım fakat izin vermedi. Aksine parmaklarını parmaklarımın arasından geçirerek ellerimizi birbirine kenetledi.
" Ama senin başkasına aşık olduğundan da bahsetti. Ben başkasına aşık bir adamın bebeğini doğurmayacağım. "
Beni kendisiyle birlikte yürümek için çekiştirirken kurduğum cümle onu bir anda duraklattı.
" Bunu sana Utku mu söyledi? Başkasına aşık olduğumu? "
O kadar sinirli bir ses tonuyla söylemişti ki bir kez daha elimi kurtararak uzaklaşmayı denedim ve yine başaramadım.
" Geçmişte yaptığı hatadan bahsetti. Sonrasında kızın gittiğini söyledi ve bir daha karşılaşmamışsınız. Kız sen ona aşıkken gitmiş. Sen beni bile bırakamıyorken aşık olduğun kadını unutman olanaksız geliyor. "
Birisi koluma çarparak geçtiğinde Rüzgâr tekrar ilerlemeye başlamıştı. Elimi ne kadar sıktığının farkında mıydı acaba?
" Bunların hepsini konuşacağız ama düğünden sonra. Şimdi benimle bu düğüne girecek ve uslu uslu oturacaksın. "
Onun yanında idama götürülen mahkum gibi ilerlerken söylediklerimi inkar etmediğini fark etmiştim. Hâlâ o kızı sevdiğini söylemiştim ve o hiçbir inkar cümlesi kullanmamıştı.