Kafeye geldiğimde nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Hem heyecandan hem de kafeye hızlı gelmeye çalışmış olmamdan dolayı nefes nefeseydim. Boş masalara göz gezdirirken etrafta kimsenin olmadığını fark etmek hiç iyi gelmemişti. Utku denilen adamdan pek hoşlandığım söylenemezdi aynı zamanda ona güvenmiyor ve korkuyordum. Buraya geliş nedenim sadece meraktı. Eh, insanın başına ne gelirse meraktan gelir sözü de bana uzaklardan bir yersen göz kırpmıyor değildi. Ama umrumda da değildi. Karnımdaki bebeğin babası hakkında bilgi edinmenin ona soru sormaktan başka bir yolunu bulmuştum, tabii ki bu fikre balıklama atlayacaktım.
Gözüme kestirdiğim bir masaya yerleşerek yanıma gelen garsona siparişimi verdim. Siparişim geldikten sonra dakikalar geçmesine rağmen Utku gelmeyince istemsizce gerilmeye başladım. Ya Utku denilen adam beni kandırdıysa ne yapacaktım? Belki de benimle kafa bulmuştu. Şu anda evinde oturup kahkaha atarak benimle eğleniyorsa ne yapabilirdim ki?
İçeceğimden bir yudum alarak gergin bekleyişimi sürdürdüm. İçeri kumral, saçları sarıya yakın, mavi gözlü bir adam girdiğinde beklentiyle ona bakmaya başladım. Uzaktan tehlikeli gibi durmayan birisi olduğundan Utku olmadığı ihtimaline daha yakındım. Ama tehlikeli insanlar ben tehlikeliyim diye bağırmıyordu ki... Ancak içeri uzun zamandır ondan başka kimse girmemişti. Adamın bakışları benim tedirgin bakışlarımla karşılaştıktan sonra bana doğru ilerlemeye başladı. Son ana kadar onun Utku olmadığını düşünmeye kararlı olan beynim adam " Yasemin değil mi? " dediğinde sonunda bu kararlılığından vazgeçmişti. Başımla onayladım. Konuşabileceğimden emin değildim.
" Her an kusacak gibi görünüyorsun. İyi misin? "
Kaşlarımı çattım. Demek ki dışarıdan bile belli olan bir gerginlik içerisindeydim ve o bunu görmezden gelmek yerine bunu sesli olarak dile getirmişti. Beni daha fazla germeye çalışıyorsa kesinlikle başarıyordu.
" İyiyim. Sadece gerginim ve fazla vaktim yok. Ne anlatacaksan duymak ve kısa süre içerisinde evime dönmek istiyorum. "
Hafif bir gülümseme yüzüne yerleşti. Onu gülümsetecek ne söylemiştim ki?
" Tamam hemen anlatmaya başlayacağım ama neden bu kadar gergin olduğunu anlamıyorum. "
" Tehlikeli birisi olduğunu düşünüyorum çünkü. Ayrıca beni kimsenin olmadığı bir kafeye çağırman da beni rahatlatmadı. "
Kafasının karıştığı her halinden belliydi. Sanki daha önce kimse ona tehlikeli birisi olduğunu söylememiş gibi suratıma bakakalmıştı. Birkaç saniye sonra " Bu kafeyi tercih ettim çünkü daha rahat konuşacağımızı düşündüm. Gergin olmana da gerek yok, ben tehlikeli bir insan değilim, " dedi. Kısık bir ses tonuyla konuşmasının beni rahatlatacağını mı düşünmüştü yoksa o sırada sipariş için gelen garsonun duymasını mı istemiyordu bilmiyordum.
" Bunu doğum yaparken kaçırılan karına söyle. "
Sert bir şekilde söylediğim cümle garsonun siparişini alarak hızla bizden uzaklaşmasına sebep oldu. Utkunun gözlerini kapatarak kendini sakinleştirmeye çalıştığını fark etmem yerimde korkuyla sinmeme sebep oldu.
" Rüzgâr'ın neden seni seçtiğini böylece anlamış oldum. Beni en fazla sinirlendirmeyi başaran ikinci kişi sensin ve Rüzgâr da tahmin edersin ki başı çekiyor. Karımla alakalı söylediğin şeye gelirsek neler olduğunu tam olarak bilmiyorsun. "
Gözlerimi gözlerine dikerek " Bununla ilgilenmiyorum da. Benim duymak için geldiğim şeyi biliyorsun zaten, " dedim. Sıkıntıyla iç geçirmesine sebep olmaktan pişman değildim. Meraktan çatlamak üzereydim. Eğer o beni sinirlenip öldürmezse ben meraktan ölecektim zaten.