17

879 33 6
                                    

" Tamam, kalacağım, " dedim telefonumu cebime koyarken. Sesimin titremesini kimse anlamadığı için kendimi şanslı sayıyordum. Rüzgâr'ın kalkıp bana doğru geldiğini görünce geriye çekildim. Ona karşı derin bir suçluluk hissederken bana dokunmasına katlanamazdım. Alper " Artık seni kimsenin üzmesine izin vermeyeceğim. Bu konuda bana güvenebilirsin, " dediği zaman gözlerimi yere diktim. Kendimi bencil pisliğin teki gibi hissediyordum.

" Abi, lütfen beni annemlerin evine gönderme. Orayı sevmiyorum ve canım çok sıkılıyor. Annemleri sevmediğimden değil ama orada kalmak yerine burada kalmayı tercih ederim. Lütfen abi! "

Alper'in sıkıntı içinde bana dönen bakışlarını hissettiğimde omzumu silktim.

" Burada kalabilir. Sonuçta abisinin evinde kalmak onun da hakkı. Hem sen de yeni geldin, onunla zaman geçirmek istiyorsundur. Gitmesine gerek yok. "

" Senin için sorun değil mi? " dediğinde başımı iki yana salladım. Az önceki mesaj bu evde kalıcı olmadığımı anlamamı sağlamıştı. Ben bu evden gittiğim zaman Rüzgâr'ın yanında daha fazla insan olması onun yararınaydı.

" Öyleyse burada kalıyorsun Yaprak. Ama bir daha sorun çıkartırsan yemin ediyorum ki acımam. Artık büyümenin vakti geldi çünkü. "

(...)

Salonda oturmuş boş bir an kolluyordum. O pisliği gerçekten aramam gerekiyordu. İşlerin karışacağını biliyordum ama ne kadar geç karışırsa benim için o kadar iyiydi. Ancak boş bir an yakalamam şu an için mümkün görünmüyordu. Tam karşımda Rüzgâr oturuyordu. Burada konuşamazdım. Mutfak ile buranın arasında fazla mesafe yoktu ve eğer orada konuşursam Rüzgâr'ın duyma ihtimali vardı. Yatak odasında da konuşamazdım, yan tarafındaki odada Alper şu anda dinleniyordu. Şanslı günümde olmadığım kesindi.

Telefonumun sesiyle yerimden sıçradım. Rüzgâr'ın telefonuma dönen bakışlarını gördüğümde kalbim hızla atmaya başladı. Korkuyordum. Titreyen ellerimle telefonumu elime aldım.

" Annen mi? " diye soran Rüzgâr'ı duymazlıktan gelerek gelen mesajı açtım.

" Evet, evi bilmediği için onu almam gerekiyor. "

" İstersen ben gidip alabilirim. Sen pek iyi görünmüyorsun. Evde kalıp dinlensen senin için daha iyi olacak gibi. "

Annem buna çok sinirlenirdi. Ama eğer Rüzgâr evden giderse arama yapmak için de elime fırsat geçerdi. Bu şansı bir daha yakalayamayabilirdim.

" Evet. Bu iyi olur. "

" Peki gelince aramızdaki meseleyi konuşur muyuz? "

Hevesle sorduğu soru vicdan azabımı körüklüyordu. Aklımdaki meseleyi hallettikten sonra ona her şeyi anlatacaktım. Ama onun bu davranışları her şeyi anlatıp kurtulma isteği doğuruyordu içimde. 

" Konuşuruz. Hem belki benim de sana anlatacaklarım olabilir. "

" Senin anlatacaklarını sonra dinlerim. Şu birkaç günü huzur içinde geçirmek istiyorum. Sonrasında her şeyi çözüme kavuşturacağız. "

" Tamam, " dedim. Zaten bugün yeterince şey yaşanmıştı. Eğer gerçekleri de anlatırsam neler olurdu tahmin bile edemiyordum.

Rüzgâr ceketini almak için odaya giderken dolan gözlerimi saklamaya çalıştım. Şu anda güçlü olmam gerekiyordu. Hem eğer ağlamaya başlarsam Rüzgâr neler olduğunu sorabilirdi. Ona ne cevap verebilirdim ki?

Rüzgâr bana veda ederek çıktıktan sonra telefonumu alarak ayağa kalktım. Etrafı iyice kontrol ettikten sonra balkona çıktım. Bu sayede Rüzgâr'ın gidişini de izleyebilecektim. Rüzgâr gözden kaybolduğu anda telefonumdaki numarayı aradım. Kulağıma gelen sesini duyduğum anda gelen mide bulantısı bir hayli tanıdıktı.

" İşte benim güzelim. Arayacağını biliyordum. "

" Çünkü beni tehdit ettin piç kurusu! Aramama gibi bir şansım yoktu. "

" Beni aradığına göre senin de bebek konusunda şüphelerin var. Haklıyım değil mi Yasemin? O bebek benim bebeğim. "

Elimdeki telefonu balkondan aşağı atarak parçalama isteğimi durdurdum. Çünkü bunun şu anda bana bir yararı olmayacaktı. Keşke telefonu parçaladığım anda o da hayatımdan parçalanarak çıkıp gitseydi.

" Bu bebek Rüzgâr'ın. Anladın mı beni ruh hastası? Sana bunu söylemek için aradım seni. Beni ve sevdiğim insanları rahat bırakacaksın. Kim olduğunu sanıyorsun bilmiyorum ama canım yanarsa ben sana kim olduğumu zevkle gösterebilirim. "

" Ah, çok korktum! Ben kendimden gayet eminim Yasemin. O bebek benim diyorsam benimdir. Bebeğin Rüzgâr'ın olduğuna bu kadar eminsen yatırırsın dna testini. Bu mesele de burada kapanır. Eğer yaptırmamak için diretmeye devam edersen sen de bebeğin benim olduğuna eminsin demektir. "

" Tamam Allahın cezası! Benden haber bekle, " dedikten sonra telefonu kapatarak arkamı döndüm ve dünyamı yerle bir edecek görüntüyle karşılaştım. Yaprak kapıda durmuş bana bakıyordu.

İNANCINI KAYBETMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin