Duyduğum yüksek müzik sesiyle yataktan sıçradım. Neler olduğunu anlamak için etrafı incelerken bir yandan da ayağa kalkmaya çalışıyordum. Başımın dönmesiyle tekrar yatağa geri oturmam fazla uzun sürmemişti. Sonunda kendime iyice geldiğimde odadan çıkarak sesin geldiği yere ilerlemeye başlamıştım. Mutfaktan geliyordu. Mutfağa girdiğimde Yaprak'ı bir yandan yemek yaparken bir yandan dans ederken bulmuştum. Müziğin sesini kıstım ve bana dönmesini beklerken kollarımı göğsümde bağladım.
" Ah, sen hala burada mıydın? Ben dün olanlardan sonra gitmişsindir diye düşünmüştüm. "
Dün olanlar tekrar aklıma geldiği için bozulsam da duruşumu bozmadım. Ona sinirlerimin bozulduğunu belli ederek zafere ulaşma zevkini tattırmayacaktım.
" Bu evden gidecek kişi ben değilim Yaprak. "
Telefonum çalmasaydı ne cevap vereceğini bekleyebilirdim. Ama telefonumun çalmaya başladığını duyduğum anda mutfaktan çıkmış ve yatak odasına doğru ilerlemeye başlamıştım bile. Belki de vereceği cevaptan korkuyordum, bilmiyordum. Ama orada kalmamak için telefonumun çalması mükemmel bir fırsattı. Annemin aradığını gördüğümde duraksadım. Telefonu açıp açmamak arasında gidip geldikten sonra telefonu açmanın en doğrusu olduğunu anlamıştım. Eninde sonunda annemle konuşmam gerekecekti. Belki de o doğru an tam olarak buydu.
" Efen-"
" Yasemin! Duyduklarım doğru mu? Eğer doğruysa en yakın zamanda oraya döneceğimden ve zorla da olsa seni buraya getireceğimden emin olabilirsin. Beni babanla tekrar konuşmak zorunda bırakmanı saymıyorum bile? Kızım sen benden ders almadın mı? Nasıl kendine bu kötülüğü yaparsın? "
Nefesimi bıkkınca dışarı bıraktım. Beni doğurmayı kendine kötülük olarak gördüğünü zaten biliyordum. Ama bunu yüzüme yüzüme söylemesi kalbimi de kırmıştı.
" Anne- "
" Daha sen kendin çocuksun. Bir çocuğun sorumluluğu ne demek biliyor musun? Basit bir şey değil. Hayatın boyunca o verdiğin kararla yaşaman gerekir. Kısacık bir anda karar verirsin ama her şey olup bitene kadar neye karar verdiğinin farkında bile olmazsın. "
" Beni-"
" Baban beni arayıp bu haberi verdiğinde ne hissetmişimdir sence? Bu kadar şey yaşanırken bana haber vermek aklından geçmedi mi? Bana bu kadar değer veriyor olman gözlerimi yaşarttı. Ama artık kendine gelme zamanın geldi küçük hanım. Benimle konuşma vaktin çoktan geldi. "
" Anne! Beni dinler misin artık? " diye bağırdım. Karşı taraftaki sesin kesildiğini fark ettiğimde konuşmama devam ettim.
" Sana her şeyi anlatacağım. Ama buraya gelmeni istiyorum. Gelebilir misin?"
Cevabın gelmesini beklerken dudaklarımı kanatana kadar dişliyordum. Annemin ne cevap vereceğini bilmeme rağmen gergindim.
" Tamam, en kısa sürede orada olacağım. "
(...)
Rüzgâr'ın elindeki yemek tepsisiyle içeri girdiğini görünce doğruldum. Artık konuşmam gerektiğini hissediyordum. Hem annem gelmeden konuşmam daha iyi olacaktı.
Mahçup bakışlarla yanıma geldi ve tepsiyi masaya bıraktıktan sonra yatağın ayak ucuna oturdu. Elinden geldiğince uzak duruyor gibiydi. Çekindiği her halinden belli oluyordu yani.
" Hâlâ konuşmak istemiyor musun? "
Başımı iki yana salladım. Dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. Beklediği cevabı mı vermiştim?