25

855 31 8
                                    

Bu zamana kadar yaptığım her şey problemli sonuçlanmıştı. Hiçbir şeyim normal olmadığı için hayatım güzel gidiyor diyebildiğim bir zaman dilimi hatırlamıyordum. Rüzgâr evlenme teklifi ettiği andan itibaren bu ana kadar hayat olarak nitelendirdiğim şey gözlerimin önünden geçmişti. Teklifi kabul etmiştim. Rüzgarla başlayacağımız şey yeni bir hayat değildi benim için, benim için hayat ilk o zaman başlamıştı. Bebeğim, ben ve Rüzgar muhteşem bir üçlü olacaktık. Şu anda bir kafede oturmuş manyak gibi bebeğimin babası olan adamı izliyor ve hayallere dalıyordum. Güzel olan şey şuydu ki bu sefer kurduğum hayaller gerçekleşebilecek hayallerdi. Telefonumun sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Rüzgar'ın masada duran telefonuma geçiş yapan bakışlarını gördüm, hemen sonrasında kaşlarının çatılması benim de telefonuma bakmama neden oldu. Sinirli olduğum bir anda şerefsiz olarak kaydettiğim Necati'nin ismini ekranda gördüğümde dudağımı dişledim. Bu adam mutlu olduğum anlarda sanki biliyormuş gibi bozmak için bir hamle yapıyordu.  

"Telefonu açmayacak mısın?" 

Cevap vermek yerine başımı iki yana salladım. Moralimi bozacağından emin olduğum bir telefonu neden açıp kendimi üzecektim ki? 

"Tamam o zaman ben açarım, " dedikten sonra bir şey söylememe fırsat vermeden telefonumu eline aldı. Açıp kulağına götürürken ben şok içinde onu izliyordum. 

" Ben kocasıyım. " 

Karşı tarafın ne dediğini duyamamak yeterince sinir bozucuydu zaten birde bu yetmezmiş gibi Rüzgar'ın sakin ama fazlasıyla ciddi ses tonunu duymak bunu katlıyordu. Neden beklediğim tepkiyi vermediğini anlamıyordum. Sinirlenmesi gerekmiyor muydu? Nasıl bu kadar sakin kalabilirdi aklım almıyordu. 

"Tamam, ben kendisine iletirim, " dedikten sonra telefonu kapatarak önüme koydu. Kaşlarımı kaldırarak bir  cevap beklediğimi belli ettim. 

" Necati bir trafik kazası geçirmiş, kurtulamamış. " 

Dudaklarım yaşadığım şaşkınlıkla aralandılar. O ölmüş müydü? Tanımadığım insanların dahi ölmesine üzülürdüm ben ama şu anda... Şu anda rahatlamış hissediyordum. Dünya üzerinden bir pislik silinmişti. 

 " Üzüldün mü?" 

Sessizliğimi yanlış yorumlayan Rüzgar'a ters bir bakış attım. Bu beni kötü birisi yapar mıydı bilmiyordum ve zerre umursamıyordum ama üzülmemiştim. Bu duruma sevinmiştim ve bunun için üzülmüyordum. 

" Saçmalama istersen!" 

Sonra Rüzgar'ın bakışlarında tuhaf bir şey fark ettim. Bu duruma hiç şaşırmamıştı, sanki bu telefonu bekliyormuş gibiydi. O da benim gibi rahatlamış görünüyordu. Annemle olan konuşmaları gözümün önünden geçti, benden gizlediği başka konuşmalar olduğunu da fark etmiştim. Rüzgar'ın Umay konusunda bilmemeni isteseydim ruhun bile duymazdı cümlesi kulaklarımda çınlamaya başlamıştı. 

"Senin bununla bir alakan var mı? " diye sorduğumda bakışlarını kaçırması bana gereken cevabı veriyordu aslında. Ama yine de duymak istiyordum. Ona kızacağımdan değil ama bunu yapmasının adalet karşısında bir bedeli olacağını biliyordum ve bu beni korkutuyordu. 

" Bir alakam var. Sen sormadan direk söyleyeyim hatta. Ona bir şey yapmadım ama bir şeyler yapmalarını sağladım. Onunla konuştuğumda-"

" Sen onunla konuştun mu? " diye lafa girdim. Bu ne zaman olmuştu? Benim bundan nasıl haberim olmazdı? Gerçekten bir şeyler saklamıştı ve benim ruhum bile duymamıştı. 

" Konuştum. "

Önümdeki sudan büyük bir yudum aldım. Daha neler duyacaktım acaba? 

" Ne konuştunuz peki?" 

Nefesini gürültü ile dışarı bıraktı, gözlerini birkaç saniye kapattıktan sonra açtı ve gözlerimin içine baktı. 

" Sana bir şey yapmamış. Sana bir şey yapmamış çünkü o eşcinsel. Seninle evlenmek istiyormuş daha doğrusu seni kendi ilişkilerinin önünde bir paravan olarak kullanma planı varmış. Sana dokunduğunu düşünmeni sağlamış, bu sayede onunla evleneceğine inanıyormuş. Hamile olman ise onun ekmeğine yağ süren bir durum olmuş. Bu sayede sana bir daha dokunması gerekmeyecekmiş ama ailesine rahatlıkla bir çocuğu olduğunu söyleyebilecekmiş. "

Ellerimle yüzümü kapattım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Hangisine daha çok şaşıracağımı bilemiyordum. Onun eşcinsel olmasına mı yoksa kendisinin dahi olmadığı bebeği dahi bencilliğine dahil etmesine mi? Bencilliği o kadar had safhaya ulaşmıştı ki bana tecavüz ettiğini düşünerek yaşamamı sağlamıştı. 

" O yaşamayı hak etmiyordu, bende Açelya'nın babasına gittim. Bana bu konuda yardımcı olabilecek tek insanın o olduğunu biliyordum. O piç kurusunu kendim de öldürebilirdim ama bunun bedeli ağır olurdu. Hapse girersem sana ve çocuğuma nasıl bakabilirdim ki? Her şeyin bugün sonlanacağını biliyordum. Onun işe yaramaz hayatındaki son gün bugündü. Annene durumu anlattım. O da biliyordu ve arkamdaydı. Her şey bundan ibaret yani. Sakın pişman olduğumu düşünme. Yine olsa yine yaparım. Sana bunları yaşatan insan hayatta kalmayı hak etmiyordu. Bir insanın hayatını mahvetmek o kadar kolay değil. " 

Annemin de biliyor olması ikinci bir şok dalgasına neden olmuştu. Benden sakladıkları şeyin bu olduğunu bilmek garip hissettiriyordu. Daha önce fark etmediğim bir şeyi fark ettiğimde ise sinirle ona baktım. 

" Bu konuşma ne zaman yaşandı? " 

" Seninle konuştuktan sonra. Kim olduğunu öğrendikten sonra yerini bulmak zor olmadı. "

Ellerimle yüzümü ovuşturdum. Yani doktora giderken karnımdaki bebeğin ona ait olduğunu bilerek gelmişti yanımda. 

" Peki karnımdaki bebeğin sana ait olduğunu bilerek doktorun yanına gitmek nasıl bir duyguydu? Ben tadamadım bu hissi, belki nasıl hissettiğini bana söyleyerek telafi edebilirsin bu durumu? Bebeğin sana ait olduğunu bana söylemek aklına gelmedi mi? " 

Suçlu bakışları umrumda değildi. Basit bir gerçeği saklamamıştı benden, ona sorun değil diyerek hayatıma devam edebileceğim bir şey değildi bu. 

" Necati'nin ölüm haberini almayı bekliyordum. Sana onunla konuştuğumu çaktırmadan böyle bir şey söylemem mümkün değildi. "

Haklıydı ama ben de haklıydım. Bunu bilmek isterdim. En azından bebek yüzünden hissettiğim suçluluk duygusundan daha erken sıyrılabilirdim.  

" Hayatım, lütfen bana kızma. İnan senin üzülmen en çok beni yaralıyor. Ben sadece ikimizinde mutlu olacağı bir hayat istedim, önümüzdeki engelleri kaldırmaya çalışırken bu ayrıntı gözümden kaçmış. Hatamı telafi edemeyeceğimi biliyorum ama çok özür dilerim. Her şeyi senden saklamak çok zordu, seni üzmemek için hiçbir şey için çabalamadığım kadar çabaladım ve yine üzdüm. Ben beceriksiz herifin tekiyim, beni affeder misin? " 

Ona kızgın kalamamaktan nefret ediyordum ama bu yelkenleri hemen suya indirdiğim anlamına da gelmiyordu. 

" Bunun bedelini sana ödeteceğim Rüzgar ama şimdilik affedildin bakalım. " 


Umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur. Son bir bölüm daha geldikten sonra bu hikaye sonlanacak. Karakterleri sevdirebilmiş olmayı umut ediyorum... Her şey gönlünüzce olsun, finalde görüşürüz!


İNANCINI KAYBETMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin