Rüzgâr ile birlikte dışarı çıkmamız ve bir kafeye oturmamızın üzerinden çok zaman geçmemişti ama çıldırmak üzereydim. Yapmamız gereken önemli bir konuşma vardı ve ben bunun konuştuğumuz son önemli konuşma olmasını diliyordum. Sonsuza dek mutlu geçen bir hayatımız olmasını beklemiyordum ama bu fırtınadan sağ çıkmayı istiyordum.
" Artık konuşalım, yoksa ben patlayacağım. Sana anlatmam gereken şeyler var, " dedim. Rüzgâr başını iki yana sallayarak reddettiğinde derin bir nefes bıraktım. Bu adamın beni artık dinlemesi gerekiyordu.
" Hayır, benim sana anlatmam gereken şeyler var. "
Gelen garson yüzünden konuşmamız bölündüğünde sinirden dudağımı ısırdım. Neden hep önemli anlarda ortamı bozan şeyler oluyordu anlamıyordum. Garson gittikten sonra beklenti dolu bakışlarımı Rüzgâr'a diktim. Beni belirtmekten zevk alıyormuş gibi birkaç saniye bekledikten sonra konuşmaya başladı.
" Öncelikle şunu belirterek başlayayım; çocuğun bana ait olmadığını en başından beri biliyordum. Sen tecrübesiz olan taraf olduğun için korunma görevini ben üstlenmiştim. Eh, durum böyleyken çocuğum olup olmayacağını bilirim öyle değil mi? Çocuk benim değildi evet ama onun annesi olan kadın gelip benim olduğunu iddia ediyorsa sorumluluğu üstlenebilirdim. Senin karakterini biliyorum. Eğer bebeğinin babası yerine bana geliyorsan bebeğinin babası ile alakalı gerçekten bir sorun var demektir. Yanlış mıyım? "
Başımı iki yana salladım. Kendimi konuşabilecek durumda hissetmiyordum.
" Bana her şeyi anlatacağın günü bekliyordum. Çünkü bir gün bana gerçekleri anlatacağını biliyordum. Ama bir süre sonra bu bebekle alakalı gerçeği duymak istemediğimi fark ettim. Sen yanımda kaldıkça ben sana ve bebeğe bağlanmıştım ve senin gerçekleri anlatman canımı yakacaktı. Seninle konuşmaktan bu yüzden sürekli olarak kaçtım ama sen bir türlü rahat vermedin. "
" Bu yükle yaşamak kolay mı sanıyorsun? Ömrünün sonuna kadar bir yalanla mı yaşamak isterdin? " diye sordum. Cevabını gerçekten merak ettiğim bir soruydu.
" Bir gün söyleyecektin, biliyordum. Kendimi buna hazırlamaya çalışıyordum. Ama hazırlamadan söyledin. Benim taşıdığım yük kolay mı sanıyorsun? Ama ben seninle mutlu olmayı tercih ettim. "
Siparişleri getiren garson aramızdaki gerginliğin farkına varmış gibiydi. Siparişlerimizi bıraktıktan sonra hemen yanımızdan ayrılmıştı.
" Rüzgâr, ikimizin yaşadığı da zor. Ne yaparsak yapalım birbirimizi tam olarak anlayamacağız. Ben sana aklımdaki soruları sorayım, aynı şekilde sen de bana sor. Birbirimizi suçlayarak bu konuşma ilerlemez. Bu yüzden ben ilk sorumu soruyorum; bu bebek senin için ne anlam ifade ediyor? "
Karnıma gülümseyerek baktığını gördüm. Sanki yakınında olsam elini karnıma elini koyacak ve o şekilde konuşacak gibiydi.
" İlk söylediğinde düşündüğüm başıma bir bela açmış olduğumdu. Benim dahi olmayan bir bebeği kullanarak benimle evlenmek istediğini düşündüm, bu hoşuma gitmedi. Hayat tarzını tam olarak bilmiyordum, deli gibi sakladığın bir yaşantın vardı. Ama sonradan düşündüğümde benim de senden sakladığım şeyler olduğunu fark ettim. Hem bu sakladığım şey benim tüm hayatıma etki etmiş bir şeydi. Eğer sana o gün o bebeğin bana ait olmadığını bildiğimi söyleseydim senin şu anda anlatacağın şeylere asla fırsat vermemiş olurdum. Ben sadece kendi doğrularımı düşündüğüm için Umay'ı kaybetmiştim zaten. Onun benimle konuşması için fırsat vermemiştim. Eğer sana da konuşma fırsatını vermezsem hayatımda yeni bir pişmanlığa yol açmış olacaktım. Bunu istemedim. Bana bebeğin benim için ne anlam ifade ettiğini mi sormuştun? O bebek benim yeni hayatımın anahtarı. Kimin olduğu önemli değil, eğer bana geldiysen o bebek benimdir. Ama madem konusu açıldı, artık sorulması gerektiğini düşünüyorum. Bebeğin babası kim? "
Gözlerimi kaçırdım. Bu, onun gözlerine bakarak anlatabileceğim bir konu değildi. Hem ona bakmadığım sürece gözlerimin dolu oluşunu da saklayabilirdim.
" Bir kuzenim var. Şerefsizin önde gideni. Onu hayatımın hiçbir döneminde sevmedim. Daima ondan kaçmaya çalıştım, bunu başardığımı düşünüyordum. Ama başaramamışım, " derken titreyen sesimi derin nefes alarak düzenlemeye çalıştım.
" Bir gün uyandım ve onu odamda buldum. Bir şeyler yaşadığımızı söylüyordu, inanamadım. Bu doğru olamazdı. Seninle tanışmıştık ve her şey yolunda gitmeye başlamıştı. Banyoda bacaklarımdaki morarıkları görene kadar doğru olduğunu düşünmedim. Ama doğruydu, emin olmuştum. Sonra hamile olduğumu öğrendim. Seninle tanışalı çok uzun bir zaman olmamasına bebeğin babası olarak seni tercih ederdim. Hem bu benim oradan kurtulmam için bir fırsat olabilirdi. "
Rüzgâr'ın yumruk yaptığı ellerine bakarak konuşmama devam ettim. Yüzüne bakmaya hala cesaretim yoktu.
" Bu zamana kadar onunla yaşamak zorunda kaldığım için sevdiğim kimse olmadı Rüzgâr. O daima hayatımda olacaktı ve birisini sevmek benim için tehlikeliydi. Seninle karşılaşmak benim için büyük bir şanstı. Sevginin ne olduğunu tam olarak bilmiyorum, bu zamana kadar aşina olduğum tek duydu nefretti. Ama ilk defa birisinin benim hakkımda ne düşündüğünü önemsiyorum, ailem dışında birisinin hayatı hakkında endişeleniyorum. Kendimden çok seni düşünüyorum, başkalarına göstermediğim yanlarımı sana göstermek istiyorum. Gülerken seni yanımda istiyorum. Ağlarken yanımda olmanı bekliyorum. Hayatımın her anında yanımda kalmanı istiyorum. Ben seni görmediğim anlarda senin değer verdiğin birisini görünce dahi mutlu oluyorum Rüzgâr. Senin ailen benim ailem olsun istiyorum. Eğer bu aşk ya da sevgi değilse bunlara ne isim verilir bilmiyorum. "
Önündeki su bardağından büyük bir yudum alan Rüzgâr'a gözlerimi dikerek baktım. Sonunda bakmaya cesaret edebilmiştim ama o bana bakmıyordu. Garsonu yanına çağırarak bir tane daha su istemesini kaşlarımı çatarak izledim. Bir tepki vermeyecek miydi?
" Güzelim söylediklerini bir su içmeden yanıtlayamam. O yüzden seni bekletmemi hoş karşılayacaksın. "
Tırnaklarımı yememek için kendimi zor tutuyordum. Gelen garsonun elindeki suya adeta saldıran Rüzgâr'a şok içinde baktım. Gerçekten su içmeye ihtiyacı varmış gibiydi.
" Resmen göğsümün ortasına bir alev topu bıraktın ve ben ne kadar su içsem de bu ateş sönmüyor. Bana ne yaptın Yasemin? "
Ellerimi bilmiyorum dercesine iki yana açtım. Çünkü ben sadece neler hissettiğimi söylemiştim.
" Şimdi anlattıklarına sırasıyla yorum yapacak olursam kuzenine olan sinirimi anlatamam. Belli etmiyor olabilirim ama şu anda kuzenine olan sinirimi sana belli etmek bana ne kazandırır yani? Bu konuyu daha sonra detaylı olarak konuşacağım, o kuzenine ne yapacağımı tam olarak kestiremiyorum çünkü. Senin hissettiklerine gelirsem, dediğim gibi, cümlelerin benim için ateş topu misali. Ama hayatımda bir ateş topundan ilk defa bu kadar hoşlanıyorum ve hiç gitmesini istemiyorum. Şu an için kuzenine olan sinirimi yaşamak yerine bana olan hislerinin sevincini yaşamak istiyorum. "
Gülümsedim. Hislerimin diğer anlattığım şeyler yüzünden araya kaynayacağını düşünen yanım geri çekilmişti. Kendimi rahatlamış hissediyordum.
" Umay konusunda ne düşünüyorsun?"
Bu kadar söylediği şeyden sonra bu konuya geri dönüş yapmamam gerektiğini biliyordum ama yapmak istiyordum. Bilmem gerekiyordu.
" Umay konusunu düşünmüyorum. Senin düşünmeni de istemiyorum. Neden güzel şeylere odaklanmıyoruz. Bizim bir bebeğimiz olacak. Buna odaklanabiliriz. "
" Sen olmasaydın doğmayacak bir bebekti o. Tek başıma asla başaramazdım. Bu bebek bela gibi gözüken bir mucize aslında ve söylediğin gibi kimin olduğu önemli değil, bebeğin babası sensin. Bu bebekte her zaman mucize olduğunu bilerek büyüyecek bir bebek. Buna eminim ben. "
Sabahın köründe bir bölümle geldiysem ne olmuş yani? Sjshhss merak ettiğiniz şeyleri yorum olarak yazabilirsiniz. Açıklanmayan konular diğer bölümlerde açıklanacak ama sizin de neler düşündüğünüzü merak ediyorum. Son 3 bölümü kalmış bir hikâyenin yazarı olarak üzgünüm açıkçası :(( bu zamana kadar yanımda olan herkese teşekkürler, sizi seviyorum.