Lisa'dan
Sehun ve Kai bize bakarken konuştum.
"Şoktan çıktıysanız hadi planlayalım."
Kai dalgaya alarak konuştu.
"Sizinle çalışmak bir şereftir."
Hepimiz gülümsedik. İlk konuşan yine ben oldum.
"Grace ve Simon bir bok yapabilecek gibi durmuyor. Ama yinede ayağımıza dolanmadan. Yoona ve Suzy'yi halledelim."
Jennie burukça güldü.
"Vay be annesiz büyürken bir annem olmasını isterdim. Şimdiyse öldürmek için plan yapıyoruz."
Ne diyeceğimi bilemedim. Bende aynı durumdaydım ama sözlü olarak duymak kötü hissettirmişti. Konuşamayınca Kai, Jennie'nin ellerini tutup, konuştu.
"Ne zaman yapacağız?" Nefret ve üzüntüyle konuştum.
"Gece yarısı." Şokla bana döndüler.
"Bugün mü?" dedi hepsi aynı anda.
"Ne kadar beklersek o kadar kötü." Bu sefer sadece Jennie konuştu.
"Onlar beni öldürmek için bir hafta bekledi." Jennie şu sıralar geç kavrıyordu. Beni sinirlendirse bile düzgünce açıklama yaptım.
"Bu onların hatasıydı. Onların hatasından ders aldık. Seni kurtarabildik. Başkaları onları kurtarsın diye mi bekleyelim. Geberip gitsinler işte."
Kafasını salladı yavaşca. "Haklısın Lali."
Sehun ayağa kalkıp konuştu. "O halde arabayı getiriyorum."
Arkasından bizde kalkmış gerekli olan eşyalarımızı alıp çıkmıştık.
Arabaya bindiğimizde çok gergin bir hava vardı. Neden böyle olduklarını anlamıyordum.
"Neden bu kadar gerginsiniz?" dediğimde Jennie atladı.
"Ben gergin değilim sadece uykum var." diyerek kafasını koltuğa dayadı. Sorarcasına Kai ve Sehun'a baktım.
Kai umursamazca konuştu.
"İçimde kötü bir his var sadece geçer birazdan."
Cevabı beni tatmin edince kafamı Sehun'a çevirdim.
"Değişik davrandığını düşünüyorum Lisa. " Kaşlarımı istemsizce çatmıştım. Tam ağzımı açmış cevap verecekken Jennie uykulu bir şekilde konuşmuştu.
"Bu onun her zamanki hali alışırsın."
Gereksiz bir heyecanla "Alışma." dedim.
Sehun arabayı kullandığı için bana bakamamıştı. Fakat hissetmiştim. Yan koltuğunda oturduğum için yandan bir bakışla kafasını iki yana sallamıştı. Takmadım.
Jennie'den
Kai beni deli gibi sarsıyordu.
"Ne var be?"
"Uyan hadi geldik. Rahat bir şeyler giyip hazırlanın yarım saat içinde Suzy ve Yoona'nın tutulduğu yerde buluşucaz."
"Tamam iyi." dedikten sonra arabadan çıktık. Kai ön koltuğa geçmişti. Bende Lisa'yla beraber evime girmiştim. Evimi özlemişim.
"Lisa klasik şort tişört giyelim gitsin."
"Bende öyle düşündüm. Hava sıcak zaten." dedikten sonda hazırlanmaya başlamıştık.
Ben siyah kenarında beyaz şerit olan bir spor şortu giymiştim. Üstüne ise yine siyah bir atlet giymiştim. Lisa ise tamamen siyah bir şort ve üstüne koyu gri kısa kollu bol bir crop top giymişti.
Yarım saat geçmeden yola çıkmıştık bile. Lisa sürerken ben düşünüyordum. Acaba Yoona bana annelik etseydi nasıl bir hayatım olurdu?
"Jennie?" Lisa?
"Efendim?"
"İki saattir sesleniyorum. Silahları hazırlasana." Kafamı salladıktan sonra şarjörleri dolduruyordum.
Durduğumuzda geldiğimizi anladım. Karşıdan Kai ve Sehun geliyordu. Arabadan inip deponun kapısının önüne gitmiştim. Yanıma diğerleri gelince onlara göz gezdirdim. Kai ve Sehun'da bizim gibi giyinmişlerdi. Koyu renkli ve spora gidiyor gibi. Kapıyı açacağım sırada zaten açık olduğunu farkettim.
"Lisa kapı açık." dedim panikle.
Kai destek olmak için elimi tutmak isterken elini sertçe ittirdim. Her ne kadar ona sert gelmese bile.
Lisa ise kapıyı açıp içeri dalmıştı bile arkasından gidince Hanbin'i gördüm. Başında diğerleri duruyordu. Bobby ve June dışında. Yoona ve Suzy yoktu.
"Hasiktir." diye tepki verdi Lisa.
Üstelik yerlerde kan vardı. Lisa çocukların yanına giderken konuştum.
"Yoona fahişesi nerede?" Donghyuk konuştu.
"İki kişi gelip Hanbin'i vurdular. Dikkatimiz dağılınca onları kaçırmış olmalılar peşlerinden gidecekken Bobby ve June adamları olduğunu gördü. Onlar gitti bizde adamları uzaklaştırdık."
"Bobby ve June gitti mi? Ne demek gitti?"
"Yoona ve Suzy için gittiler."
"O şeytanları almaya iki kişi mi gittiler? Kahretsin."
Panikle Bobby'yi aradım. Birkaç çalıştan sonra açtı. Nefes nefeseydi.
"Tanrım neredesiniz siz? Ölmeyi bayılmak mı sanıyorsunuz siz?"
"Ormanın ortasında bir yerdeyiz. Konum atabilirim. Silahları var. Yoona ve Suzy haricinde on kişi var. Çabuk gelin ya da geri çekilelim."
"Geliyoruz." diyerek kapattım.
Bana sorarcasına bakıyorlardı. Bir şey söylemeden Hanbin'in yanına gittim. Bilinci açıktı. Saçlarını okşadıktan sonra konuştum.
"Sana ölmeyi yasaklıyorum." dediğimde tebessüm etti. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Bir şey söyleyecekken bildirim sesi yankılandı depoda ayağa kalkıp, çocuklara döndüm ve konuştum.
"Biz gidiyoruz. Siz gidin Hanbin'i hastaneye götüremezsiniz. Mesaj atacağım adrese gidin. Park Jihyo'yu bulun. Benden bahsedin. Hanbin'i iyileştirir." diyip depodan çıktım. Telefonumdan Bobby'nin attığı konuma yürümeye başladım. Arkamdan geldiklerini biliyordum.
Lisa'dan
Etraf çok karanlık olduğu için silahımı sesin geldiği yöne çeviriyordum. Plan belliydi. Yoona ve Suzy'den kurtulacaktık. Fakat Grace ve Simon'ı çok hafife almışız. Gelip kurtardılar üstelik Hanbin'e zarar verdiler. Bunun intikamını alacağımızdan emindim. Karanlık ormanın ortasında Bobby, June, Sehun, Kai, Jennie ve ben Yoona, Suzy ve onların siktiğim adamlarıyla çatışıyorduk. En az üç kişiyi vurduğundam emindim. Kai ve ben daha öndeydik. Jennie ve Sehun uzak mesafeden atış yapıyorlardı. Gözlerim görmediği için birkaç adım daha öne gittim. Fakat karşı taraftan silah sesi gelmiyordu. Karanlık olduğu için gelen seslere göre ateş ediyordum. Maalesef gece görüş teçhizatını yanımızda bulundurmayarak hata yapmıştık. Merakla etrafıma bakarken bir silah sesi duyuldu. Eş zamanlı olarak arkamda bir beden yere yığıldı. Ne olduğunu kavrayamazken, derin ve karanlık ormanda Jennie'nin çığlığı duyuldu.
"Kai..."
Kai benim fikrim değildi. Fikir sahibine sesleniyorum. Seni seviyorum bebeğim.
Ve tabiki sizi de seviyorum. 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead & blood | jenkai & hunlisa [✓]
FanfictionHunlisa ve Jenkai İki kız kardeş İki katil kız kardeş