7

1.8K 126 29
                                    

Günümüz

Lisa'dan

Lanet olası balo! (parti) hala bitmemişti. Daha yeni bu işe girmiş insanların bizi görünce bu kızlar mı adam öldürüyor diye şaşırmaları beni delirtiyordu. Dahası Kai ve Sehun sürekli bizi izliyordu. Bizleri tanıyıp, bilenler de üç büyükler aynı mekanda ama konuşmuyolar bile diye saçma dedikodular yapıyorlardı. Ama genel olarak herkes içmiş ve birbirine sürtüyordu. Şuan her şey normaldi aslında ertesi gün sanki bugün hiç yaşanmamış gibi birbirlerine düşman olmaya devam edecek insanlar şimdi oturmuş karşılıklı içiyorlardı. Cidden ne gece ama.

"Lisa, beni duymuyor musun?"

"Efendim Jennie dalmışım. Ne oldu?" Jennie babamın yanına gelen bir adamla selamlaştığını görünce fısıldayarak cevap verdi.

"Sehun sana bakıyor. Ne dedin benim arkamdan Kai bana bakmayı bıraktı. İkisi de sana bakıp bir şeyler konuşuyorlar." Sanki çok komik bir şey söylemiş gibi güldüm.

"Onlara ellerinde bir şans varken kullanmaları gerektiğini ama şimdi sıranın bize geçtiğini ve arkalarına bakmadan tek bir adım bile atmamalarını söyledim." Jennie hoşuna gitmiş olduğunu belli ederek sırıttı.

"O zaman korkmuş olabilirler mi Lali?"

"Sanmıyorum Jen, bence benden böyle bir çıkış beklemiyorlardı." Etrafa bakındım ve Jennie'ye döndüm.

"Jennie hadi bir oyun oynayalım."

"Söyle bakalım Lali ne yapıyoruz?"

"Şimdi ben kalkıp, tuvalete gidicem. Arkamdan Sehun ya da Kai gelicek mi merak ediyorum. Eğer biri gelirse gelme ikisi de gelirse sende gel biraz eğlenelim. İkimize de zarar veremezler." Ben lafımı bitirmiş Jennie'ye bakarken kafasıyla onayladı.

"Hadi git, gözetliyorum." Ben bu lafı duymamla aniden ayağa kalkıp tuvalete gitmeye başladım.

Jennie'den

Lisa giderken henüz gözümle onu takip edebiliyorken Sehun yerinden kalktı. Ben Sehun'un yerinden kalktığını görünce gözlerimi tarafa diktim. Kai'nin ayağa kalktığını görünce bende ayağa kalktım. İkimizde birbirimize bakıyorduk. Tek kaşımı kaldırıp, amacın ne bakışımı ona göndermiştim. O da mesajı almış olacak ki iki elini teslim olurcasına bana çevirip yerine oturmuştu. Gözümü ondan ayırmıyordum. Aslında istese kalkıp, gidebilirdi. Sanırım gitmek istemedi. Benim lafımı dinleyecek olsa beni öldürmek istemezdi.

Sehun'dan

Koridorda Lisa'yı arıyordum. Az önce gözümün önündeydi bu kız ne ara kayboldu aklım almıyordu. Ben her kapının ardına bakarken biri kolumdan bir anda çekti. Ve beni duvara yasladı. Lisa beni duvarla arasına almış, gülümsüyordu. Konuşmaya ilk başlayan o oldu.

"Senin geleceğini biliyordum." ben ona bakmayı sürdürüyorken biraz daha yaklaşmaya başladı.

"Biliyor musun Sehun? .... Çok yakışıklısın ve bu benim sinirimi bozuyor. Seni öldürmeden önce öpmek istiyorum." dediğinde tek kaşımı havaya kaldırdım. Lisa bana yaklaşmaya başladı ve o dolgun dudaklarını dudaklarımla birleştirdi. Resmen bir kız karşısında erimiştim. O çekilmeye çalıştığında yerimizi değiştirdim ve onu duvara yasladım. Biraz sert davranmış olmalıyım ki inledi. Bu kız beni azdırıyor. Daha sert öpmeye başladım. Daha fazlasını istiyordum. Dudaklarımızı ayırıp, alnımı alnına yasladım.

"Ama ben öpüşmekten fazlasını istiyorum." diyip. Kendimi daha çok bastırıdım. Ve onu öpmeye devam ettim. Daha da sert öpüyordum eminim dudaklarımız şismişti. Dudaklarımızı tekrar ayırdım. Ve dudaklarının üzerine fısıldayarak "Çok güzelsin Lalisa." dedim. Bu sefer Lisa beni öpmeye başladı. Aniden beni tekrardan duvara yasladı. Ve ben kolumda küçük bir sızı hissettim. Lalisa elinde nereden geldiğini bilmediğim bir çakıyla koluma derin olmayan ufak bir çizik atmıştı. "Sana ufak bir iz bırakmak istedim Sehun" diyip bana uzun bir öpücük daha bahşetti ve gitti. Ben mal gibi kalmıştım.

Lisa'dan

Sehun'la olan mükemmel öpüşmelerimiz sonrasında tekrar yerime gelmiştim. Jennie dudaklarımın şiştiğinin farkındaydı ama bir şey söylemiyordu ya da tahmin etmişti. Bilmiyorum. Sadece etrafa bakınıyordum. Neden Sehun hala gelmedi diye düşünürken gözüme gözleri takıldı. Yüzündeki piç sırıtışıyla dudaklarıma bakıp dudaklarında dilini gezdirdi ve yerine oturdu. Cidden ne kadar yakışıklıydı.

"Yang Hyun Suk'un kızları sürtüklük yapmaktan silah kullanmayı bile öğrenememişlerdir eminim."

Jennie'yle aynı anda birbirimize baktık. Sonrada sesin kaynağına kafamızı çevirdik. 30'lu yaşlarında bir adam bizim hakkımızda atıp, tutuyordu.

Jennie adamı buraya çağırdı. Tabi bu hareketle herkes bize dönmüştü. Yüzündeki iğrenç gülümsemeyle buraya gelmişti, babam ne yapacağımızı anlamış olacak ki yüzüne gururlu veli sırıtışını yerleştirip, oturduğu yerde daha da yayılmıştı. Jennie ayağa kalkmış adamın etrafında dönüp, konuşuyordu.

"Silah kullanamadığımızdan bu kadar eminsen hedef tahtasının önüne geçmeye ne dersin?" dediğinde etrafta ki bütün insanlar bu gösteriyi görmek istercesine bağırdılar. Adam hayır derse öldürüldü. O yüzden kabul etti. Bende gülerek yerimden kalktım. Adamlarımız bir hadef tahtası getirip, adamı ona bağladılar. Herkes bu küçük gösteriyi izliyordu. Sehun ve Kai'de belki de bu yüzden bu kadar gaza gelmiştim. Adam korkuyordu ve ben sadistçe sırıtmaya devam ediyordum.

"Sence onu nasıl cezalandırmalıyım?" diyerek bana seslendi Jennie.

"Bence hayatına sol kulağı olmadan devam edebilir." dediğimde herkes delirmişti. Burada ki herkes kan görmek istiyordu. Resmen mutlu olmuşlardı. Bu benim hoşuma gitmemeliydi belki ama güçlü olmak ve güç uğruna bunları yapmak hoşuma gidiyordu.

Herkesin gülüşünü kesen silah sesi oldu.

Jennie ateş etmişti. Yerde bir kulak duruyordu. Adam acıyla çığlık atıyordu.Ben histerik bir şekilde kahkaha atıyordum. Benimle beraber Jennie'de gülüyordu. İnsanlar bize korkarak bakmaya başlamıştı. Sonra ben konuşmaya başladım.

"Vazgeçtim." dedim.

Jennie "Neyden vazgeçtin Lisa?" dediğinde sanki üzülmüş gibi yapıp "Onun kulaksız yaşamasını istemiyorum." dediğimde herkes şaşırmıştı. Benim böyle birşeye üzülmem onlara saçma geliyordu, öyleydi zaten.

Adam bana umutla gözlerini dikmişti. O an tanımadığım bir kız konuşmaya başladı. "Ne yani size dediklerinden sonra ameliyat masraflarını mı karşılayacaksın?" dediğinde kahkaha atmaya başlamıştım. Jennie yüzünde tebessümle bana bakıyorken ona doğru yürüyüp elindeki silahı aldım. Ve konuşmaya başladım. "Onun kulaksız yaşamasını istemiyorum demiştim. Kulaksız bir şekilde ölmesinde bir sorun göremiyorum." diyip adamın kafasına ateş ettim. Etrafa kan sıçramıştı. Neyse ki uzaktan ateş ediyorduk. Böylece üstümüzdeki kıyafetlerimiz batmamıştı. Tabi herkes şok içinde bakarken elimdeki silahı adamlarımızdan birine verip, babamın yanına gittim. Jennie'de benimle geldi. Tabiki yerime oturduğumda Gözüm Lee Soo Man'in masasına kaymıştı. Sehun yoktu. Ama Kai vardı o da Jennie'ye bakıyordu. Daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı. Artık eve gidip, uyumak istiyordum. Babama dönüp "Baba neden hala buradayız? ne zaman bitecek?" diye üst üste sordum.

"Park Jin Young konuşma yapacak sonra Lee Soo Man muhtemelen bende bir şeyler söylerim ondan sonra herkes dağılır zaten." dedi bende oturup, beklemeye başladım. Arada Sehun'a bakıyordum. Ama yoktu.

Sehun'dan

Lisa çok seksiydi. Jennie de öyleydi aslında ama ben Lisa'dan etkileniyordum. Soğukkanlılıkla adam öldürmesi bile beni etkileyebiliyordu. Acımasızdı. Acımasızlardı. Ve bu onları daha seksi yapıyordu. Özellikle Lisa'yı. Belki de bana öyle geliyordur bilemiyorum. O kadar etkilenmiştim ki bu küçük sehunu kötü etkilemişti. Şimdi gidip bir kız becermeli ve küçük Sehunu mutlu etmeliyim diye partiden erken ayrılmıştım.

2 saat sonra

Lisa'dan

Gerçekten sıkıntıdan gebermeye başlamıştım ki sonunda babamın konuşması da bitmişti. Böylece aynı anda Jennie ve ben ayağa kalkmış, eve gitmek için harekete geçmiştik. Babamla aynı yere gitmediğimiz için onu beklememize gerek yoktu.

_______________________________________________________

Bu muhtemelen yazmış olduğum en uzun bölüm olacak.
Tam olarak 1052 kelime umarım beğenirsiniz.

OLMASINI İSTEDİĞİNİZ ŞEYLER VAR MI?

dead & blood | jenkai & hunlisa [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin