Jennie'den
Her şeyin sonu olduğu gibi bunun da sonuna geldiğimi hissediyordum. Çığlık atarken delirmiş gibi Kai'ye atılan kurşunun yönüne ateş ediyordum. Birini vurup vurmamak umrumda değildi. Sadece ateş ediyordum. Şarjör tamamen boşaldığında sinirle silahımı fırlattım. Sehun Kai'yi kucağına aldığında sonunda şoktan çıkıp bir işe yaramaya karar vermiştim.
"Lisa!" "Jihyo bize yardım eder."
"Adresi ver." dediğinde sakince konuştum.
"Donghyuk'u ara." derken ağlamaya başlamıştım. Kai'ye bakarken seslice düşündüm.
"Sana bağlanmamalıydım."
1 hafta sonra
Lisa'dan
Sehun kucağımda yatarken gözlerimi tekrar kapatmaya çalıştım. Kai'nin başında bekliyorduk. Jennie, uykusuzluktan bayılmıştı. Hanbin yan odada ölümle dans ediyordu. Kai ise daha iyiydi. Sadece uyanmasını bekliyorduk.
Kapının açılmasıyla kafamı kapıya çevirdim. Jihyo destek vermek istercesine gülen yüzüyle bakıyordu. Başımla selam verdikten sonra konuştum.
"Jihyo, Hanbin nasıl?" Yüzündeki gülümseme anlık solsa bile konuştu.
"Sana dürüst olacağım Lisa. O gerçekten kötü. Normalde bunu yapmamam gerekir ama söz veriyorum onu yaşatacağım. Tanıdığım çok iyi doktorlar var. Bugün onlarla konuştum." Biraz duraksadı.
"Jennie dün bana yalvardı Lisa. Onu yaşatmam için. Benim senin kardeşin olacak o mükemmel kıza sayamayacağım kadar can borcum var. Bu yüzden Hanbin'i yaşatmak benim borcum."
"Teşekkür ederim Jihyo. Bahsettiğin doktorlar?"
"Biri sevgilim Daniel. Diğerleri Sana ve Mark. Çok yakın arkadaşlarımdır. Hatta birazdan gelirler."
Sehun'u uyandırmadan yana kaydırıp ayağa kalktım. Jihyo beklemesede gidip ona sarıldım. Ayrılıp, konuştum.
"Keşke seninle daha önce tanışsaydık Jihyo. Çok teşekkür ederiz. Herhangi bir ihtiyacın olursa beni de arayabilirsin." Gülümseyerek kafasını salladı. O Kai'ye bakarken, odadan çıkıp Jennie'ye bakmaya gittim. Uyuduğunu bildiğim için yavaşça odaya girdim. Ama bütün çabam boşa gitmişti zira Jennie düşündüğüm gibi uyumayı geçtim odada bile değildi.
"Jennie?" "Jennie nerdesin?" "Jennie hiç komik değil."
"Buradayım." diye bir ses geldi. Odadaki kapının ardından.
Beklemeden içeri girdim. Klozetin yanında duruyordu.
"Neden buradasın? Jihyo uyuduğunu söylemişti."
Midesini tutarak konuştu. "Kustum." "Neden hasta mısın yoksa?"
"Hayır Lisa hasta değilim. Sadece bu gece gideceğim ve sende geleceksin." dedi oldukça sakin bir şekilde.
"Ne demek gideceğim. Ne dediğinin farkında mısın sen?"
"Midem bulanıyordu. Gece gideceğimiz için kusup rahatladım."
"Jennie ne diyorsun sen?"
"Lisa beni sinirlendirmesene. Gelmeyeceksen gelmiyorum de gitsin. Kendi başıma da hallederim."
"Kes sesini gerizekalı. Sen nereye ben oraya. Fakat takdir edersin ki. Hanbin'in durumu ağır. Kai desen hala uyanmadı. Sehun var ona ne diyeceğiz. Yokluğumuzu farketmezler mi sanıyorsun?"
"Lisa bu yüzden bu gece halletmemiz gerekiyor. Bir haftadır. Hanbin ve Kai yatırıyor. Neden yatıyorlar? Yoona ve Suzy yüzünden. Biz buradayken onlar plan yapıyorlar ve onların en beklemediği şey bi-"
"Bizim şimdi harekete geçmemiz." diyerek lafını tamamladım.
"Aynen öyle. Zaten iş sadece Yoona ve Suzy de bitmiyor. Grace ve Simon hala toy ve tecrübesizler. Sadece ikisi, gelip bizim adamlarımızdan annelerini almaya yetecek bir plan yapmak için fazla aptallar."
"O halde arkalarında başka biri var."
"Kesinlikle. Yoona ve Suzy fazla canımı sıkmaya başladı. Hem bizim güzel isim tahtamızı fazla meşgul ettiler Lisa. Vakit geldi artık." dediğinde gülümsedim ve onu klozetin yanından kaldırdım. Ayağa kalktığında beni beklemeden Hanbin'in yanına gitti.
Jennie'den
Hızla Hanbin'in kaldığı odaya girmiştim. Ekipten sadece Chan uyanıktı.
"Hanbin, kardeşim. Sana ölmeyi yasakladım. Geldiğimde uyanmış ol tamam mı?" dedikten sonra alnını öptüm ve Kai'nin odasına gittim. Sehun koltukta uyuyordu. Lisa'da hala arkamdaydı. Kai'nin ellerine uzanıp ellerini tuttum.
"Uyanacağını biliyorum ama merak etme bu korku bana yetti. Seni seviyorum Kai. Birine alışma fikri beni çok korkutuyor. Sevdiğim insanları kaybetmekten çok sıkıldım. Sende beni bırakma. Geri döndüğümde Hanbin'le beraber beni bekliyor olduğunuzu görmek istiyorum. Sevgilim."
Biraz duraksadım. Sonra dudaklarına ufak bir öpücük kondurdum. Geri çekildiğimde Lisa beni bekliyordu. Sehun'u uyandırmadan gideceğini tahmin etmiştim zaten.
Ben konuşmadan önce Lisa konuştu.
"Jihyo bütün gün burada. Hanbin için doktor arkadaşları gelecekmiş. Sehun'a geleceğimizi söyler."
Kafamı sallayarak onu onayladım. Yavaşça odadan çıktık. Binanın çıkışına giderken Jihyo'ya durumu mesaj attım.
Arabamıza bindiğimizde Lisa sonunda en başından beri sorması gereken soruyu gülerek sordu.
"Jennie biz nereye gidiyoruz? Sen nasıl öğrendin?"
Gülmesine eşlik ettikten sonra konuştum.
"Bir babamız olduğunu hatırlayınca belki bir işe yarar diye düşündüm. Kötü mü yapmışım?"
Endişelendi. Sonra bunu belli etmek istemezcesine tebessüm etmeye çalıştı.
"Ne oluyor Lali?"
"Boşver Jennie o bizim babamız yardım etmesi çok doğal."
Sorumu tekrarladım. "Ne oluyor Lalisa?"
Derin bir nefes aldıktan sonra konuştu.
"Babama eskisi kadar güvenmek istemiyorum. O gün bizim evimize saldırı düzenlendiğinde lastikleri patlamıştı hatırlıyorsun değil mi?"
"Ne var bunda?"
"Jennie babam bizi, kızlarını kurtarmak için tek bir arabayla geliyor. Sence de bu biraz garip değil mi?"
Selamm benim güzellerim eğer içinizde erkek okuyucular varsa sizede selam yakışıklılar. Şimdi sizden özür dilerim bu kadar geciktirdiğim için.
Elimde taslakta 10 tane kurgu var. Ve ben artık biriktirmek yerine bölüm yazdıkça yayımlamaya karar verdim çünkü böyle yaparsam kurgularımı hiç yayımlayamayacak gibi hissediyorum.
Bu kitap benim için çok değerli fakat yaklaşık bir aydır bölüm atmayınca kafamda gelecek bölümleride belirledim. Henüz final yapmayı düşünmüyorum fakat ilk kitabımın finalini belirlemek biraz değişik hissetmeme sebep oldu.
Sizi çok seviyorum. 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead & blood | jenkai & hunlisa [✓]
FanfictionHunlisa ve Jenkai İki kız kardeş İki katil kız kardeş