Öyle bir an gelir ki hayatınızda neden diye sormaya başlarsınız. Neden hep kötü şeyler benim başıma geliyo, neden mutlu, huzurlu hayatım yok dersiniz. Bir çoğunuz belki sakin hayatınızdan bakmış heyecan arıyorsunuzdur ama bende heyecanlı hayatımdan bıkmış, sakin hayat arıyordum.
Yorulmuştum, çok yorulmuştum.
Acaba bugün ne olucak demekten yorulmuştum.
Her insan gibi sabah uyanıp okula gidip tekrar okuldan eve gelip hiçbir sorun yaşamak istemiyordum. Belki sıkılıcaktım ama en azından huzurlu, mutlu olucaktım.
Ama benim hayatım bunlardan çok uzaktaydı. Her gün yeni bir olay, yeni bir heycan vardı. Sanırım Arın hayatımda olmaya devam ettikçe de bu böyle devam edicekti.
Yeni gelen öğrenciye şaşkınlıkla bakıyordum. Ne yapacağımı bilmez şekilde bakıyordum. Görüş açıma hizmetli abi girince benim sıramın oraya tekli bir sıra daha taşıdığını gördüm. Ne yani benimle mi oturucaktı?
Kendime gelebilmemi sağlayan şey ingilizce öğretmenimizin "Deren yerine geç artık" demesi oldu.
Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimden kurtulup sırama oturdum. Başak hoca yeni öğrenciye dönerek "ismin ne tanıt kendini biraz" o da kafa sallayıp "ben Berk Yılmaz, Aslan Kolejinden geliyorum" kızların yiyici bakışları ve erkeklerin kesici bakışları Berk'in üzerindeydi ama Berk sadece bana bakıyordu.
Gökalp sinirle "niye kolejden devlet okuluna geldin?" dediğini duydum.
Bende merak ediyordum niye? Berk gülerek bana baktı ve tekrar Gökalp'e bakıp "özel meseleler."
Başak hoca "tamam geç otur yerine" dediğinde onaylayıp sırıtarak yanıma gelmeye başladı.
Oturduğunda sinirle "senin burda ne işin var ya?"
"Özel meseleler dedim ya."
"Ne özel meselesi Allah aşkına?"
"Kaybettiğimi geri kazanmaya geldim" diyip göz kırptı. Sanırım kaybettiği ben oluyordum. Şaşkınlıkla ona bakarken Banu hoca "arkadaşlar ne oluyor orada?"
Berk gülerek "tanışıyoruz hocam bir şey yok."
"Tenefüste tanışırsınız şimdi ders işliyorum."
"Peki hocam pardon."
Berk, Arın yokken yani onu öldü sanırken görüştüğüm kişiydi. Sırf Arın'a benzettiğim için onunla görüşmüştüm ama sonra Arın'a ihanet ettiğimi düşünüp görüşmeyi kesmiştim.
Koyu kahve uzun saçları, yine aynı renkte kaşları ve gözleri, kemikli yüzüyle gayet yakışıklı bir çocuktu ama ben Arın'ı sevdiğim için ona o gözle hiç bakamamıştım.
Gözüm Arın'a kaydığında buraya hiç te masum olmayan, sinirli baktığını gördüm. Gözlerimiz biraz kesiştiğinde bu bakışmanın uzadığını düşünüp bakışlarımı hocaya çevirdim ve dinliyormuş gibi yapmaya başladım.
Zar zor getirdiğim tenefüs ziliyle rahat bi nefes verdim.
Berk'e dönüp "niye geldin, ben birdaha görüşmek istemediğimi söylemiştim" o da duruşunu dikleştirip ciddiyetle bana döndü "bak Deren..."
Sözünü tamamlamasına engel olan şey Aslı'nın "Deren" diye seslenmesiydi.
Aslıya dönüp 'noldu' dercesine kafamı salladım, gel diye işaret verdiğinde bıkkınlıkla nefes verip Aslı'nın yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Sevgilim 2 (TAMAMLANDI)
Teen FictionMahallende yürürken biri gelip sana 'zoraki sevgilim olur musun?' diye sorar mı? Sorarsa ona ne derdin? Sizi bilmem ama Arın sormuş ve Deren de bunu kabul etmişti. İşte o andan itibaren Deren'in sakin hayatı yok olmuş yerine inişli çıkışlı, gittili...