Arın'a baktığımda zorla yutkunduğunu, gözlerinin dolduğunu gördüm. Canı acıdığı her halinden belliydi. Onun böyle olması benimde canımı yakarken güç vermek için parmaklarımı parmaklarının arasından geçirdim.
Bakışları birden bana döndüğünde ilk irkilsemde sonra zorla güç vermek adına gülümsedim. O da bir şey demiyip tekrar tabelayla bakışmaya başladı.
Titreyen sesimle "en son ne zaman geldin?"
Sanki bu soruyu bekliyormuş gibi hemen "seni sevdiğimi anladığımda" bakışlarım ona döndüğünde bana değil hala tabelaya baktığını görmemle bende tabelaya bakmaya başladım.
İçeriye girme cesaretinde bulunamıyordu kapıda kalakalmıştı.
Boşta kalan elimi omzundan koluna doğru sıvazlıyıp "hadi seni özlemişlerdir."
Gözleri dolu doluyken "uzun zamandır gelmediğim için kızmışlardır."
"Saçmalama, onlar sana asla kızmazlar senin gelmen onları mutlu eder."
"Öyle mi diyorsun?"
"Evet, hadi."
Kafasını sallayıp yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Bende yanından ilerken aynı anda etrafa bakınıyordum.
Arın durduğunda bende önümde duran mezarlığa baktım. Kocaman "Korkmazlar Ailesi" yazıyordu. Anne ve babası buradaydı kim bilir içi nasıl yanıyordu.
Mezarlığın gerisinde dururken Arın'ı ayak uçlarına doğru oturtturdum. Gücü olmadığı için bana karşı koyamuyordu, karşı koymak isteyeceğini de sanmıyorum.
Elimi Arın'ın elinden çekip dua okumaya başladım. Dualarımıza ihtiyaçları vardı. Duamı bitirdiğimde onun da dua ettiğini gördüm.
Onu yanlız bırakmak için titreyen sesimle "ben geliyorum birazdan" bir şey demiyip kafasını salladığında mezarlıkta boş boş gezinip mezar taşlarına bakıyordum.
İlerimde gördüğüm çiçekçiden bir demet çiçek alıp 2 tane de su şişesi aldım. 10 dakika daha oyalanıp Arın'ın yanına gittim.
Gittiğimde anne ve babasıyla konuşuyordu, uzakta olduğum için pek anlayamamıştım. Yanına doğru yaklaştığımda beni fark edip sustu ve dikkatlice bana bakmaya başladı.
Gülümseyip çiçeği paketinden çıkarıp toprağa diktim. Üzerine de suları döküp beni izleyen Arın'a döndüm.
Arın daha fazla ayakta duramayıp mezarlığın dibine çöküp sırtını mezarlığa yaslayarak bir yere bakmaya başladı.
Gözlerini dahi kırpmadan o yeri inceliyordu. Baktığı yere baktığımda 'Çisem Gündüz 2001-2010' yazıyordu. Bizimle yaşıt ve Arın'ın anne ve babasının öldüğü yılda ölmüştü o da.
Bende daha fazla ayakta durmayıp Arın'ın yanına oturup onun gibi mezarlığa yaslandım.
Bir müddet sustuktan sonra ağzını aralayıp zorla konuşmaya başladı. Sesi ağlamaklı çıkıyordu, ağlamamak için kendini zor tuttuğu her halinden belliydi.
"Keşke o kız yerine orda ben yatsaydım, keşke o trafik kazasında bende kurtulmayıp orada can verseydim, keşke..."
Daha fazla konuşmasını engelleyip "Arın kendine gel, ne biçim konuşuyorsun sen, ne demek bende ölseydim?"
"Deren kaldıramıyorum, hele o ilk zamanlar hiç kaldıramıyordum. Düşünsene eve geliyosun heycanlı heycanlı, o gün sınavından 100 almışsın ama bakıyorsun kimseyle bu heycanını paylaşamıyorsun. Ben bunu çok yaşadım, eve geliyordum evde beni karşılayan sıcak kollarıyla beni sarıp sarmalayan bir ailem artık olmadı. Hafta sonları beraber uçurtma uçurduğum babam artık yoktu, hergün güzelliğiyle gözlerimizi kamaştıran, tatlı sesiyle içimize dokunan, güzel elleriyle bize mükemmel yemek yapan bir annem artık yoktu. Ben her mutlu olduğumda o gün benim için cehenneme dönüyordu, hele o veli toplantıları olduğu zamanlar, anneler günü, babalar gününden nefret etmeye başladım. Hiç o gün gelmesin istiyorum. Arkadaşlarım ailelerinden şikayet ederken onlarla kaç kere kavga ettim. Büyüdükçe onları artık özlemem, yanımda olmadıklarını hissetmem sanıyordum ama hala onları özlüyorum, şuan 2 saniye bile yanımda olmaları için herşeyimi verirdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Sevgilim 2 (TAMAMLANDI)
Genç KurguMahallende yürürken biri gelip sana 'zoraki sevgilim olur musun?' diye sorar mı? Sorarsa ona ne derdin? Sizi bilmem ama Arın sormuş ve Deren de bunu kabul etmişti. İşte o andan itibaren Deren'in sakin hayatı yok olmuş yerine inişli çıkışlı, gittili...