Elimdeki telefonu cebime atıp öfkeyle kapıyı açtım ve Enes karşımda elinde telefonuyla bana bakıyordu. İçeri girmek için hamle yaptığında önüne geçip tek kaşımı havaya diktim."Ne söyleyeceksen burada söyle."siniri bozulmuş gibi başını eğip güldü. Benim sinirlerim daha bozuktu, onu boğmak istiyordum. Dengesizin önünde gideniydi ve böyle devam ederse iki gözünü de morartacaktım. Elini kaldırıp hızlı bir şekilde kapıya vurduğunda boşluğuma geldiği için geriye doğru sendelemiştim. Kapı da büyük bir gürültüyle duvara çarpmıştı."Hoşbuldum!"diye bağırarak içeri geçtiğinde derin derin nefesler alıp veriyordum. Kapıyı sert bir şekilde kapatıp arkasından ilerledim ve kolundan tutarak onu kendime doğru çevirdim.
"Ne bok yiyorsun lan sen?"
"Konuşacağız dedim sana."
"Ben de konuşmak istemiyorum dedim."
"Zorundasın."dilimi dişlerimin arasına alıp ısırdım, kafayı yemek üzereydim."Özgür..."şefkatli ses tonunu duyunca sanki içimde filizlenmeye devam eden öfkemi biri makasla kesmişti ve öfke bir anda yok olmuştu. Başımı iki yana salladığımda elini çeneme götürüp okşadı."Kafam çok karışık."
"Benden ne bekliyorsun Enes?"omuzlarını silkip dudaklarını yaladığında bakışlarım dudaklarına inip ardından tekrar gözlerine çıktı."Biraz beni anlamanı."
"Siktir git Enes."diyerek onu ittim. İçimdeki öfke tekrar yerini göstermişti. Başından beri onu anladığımı söyleyip yanında olmaya çalışıyordum fakat her söylediğim bir kulağından girip diğerinden çıkıyordu. Yanından geçeceğim sırada kolumu tutup beni duvara doğru itti. Ondan iri ve güçlüydüm fakat onu itip kalkamıyordum, elim gitmiyordu ve bu beni daha da çileden çıkartıyordu.
Sırtım duvarla buluşunca sıkıntılı bir nefes verip başımı sağ tarafa doğru çevirdim. Onun yüzüne bakınca ona olan kinim anından gidiyordu çünkü.
"Bak Enes, sen hayatına devam et tamam mı? Biz yanlış yapıyoruz."dedim ona bakmadan. Bir kez daha çenemi tutup yüzümü yüzüne çevirdi ve bakışlarımız kesişti."Ben hayatımda hiç bu kadar güzel bir yanlış görmedim."fısıltısı kalbime ulaşıp orada bir sızıya yer açtığında ona sarılmak istedim. Sımsıkı sarılıp uzun bir süre öyle kalmak.
Yapamadım.
"Hem ayranım dökülmesin hem götüm sikilmesin muhabbetindesin sen."dedim az önce söylediği cümleyi es geçmeye çalışarak."Ceren kalsın ama sen de gitme diyorsun resmen."
"Ceren kalsın falan demiyorum!"
"O zaman niye gidip kıza anlatmıyorsun?"
"Yapamıyorum!"
"O zaman siktir git hayatımdan!"
"Seviyorum oğlum seni!"
Bir anda sesim kesildi ve kalp atışlarım hiç olmadığı kadar hızlandı. Olduğum yerde donmuş, onun yüzünü inceliyordum. Ciddiydi, bunu bakışlarından anlayabiliyordum. Dolan gözleri kalbime bir bıçakmışcasına saplanırken nefesimin kesildiğini hissettim.
Şuan karşımda ağlarsa buna dayanamazdım.
"Hiç kimsede hissetmediğim şeyleri hissettim amına koyayım!"diye inledi. Yüz ifadem nasıl görünüyordu bilmiyordum fakat kalbim acıyordu."Yanımda ol istiyorum, ortama her girdiğimde gözlerim hep seni arıyor!"gözlerinden bir damla yaş süzüldüğünde ellerim titriyordu."İnan, herkese haykırmak istiyorum seni sevdiğimi ama biliyorsun oğlum şartlar izin vermiyor."elimi kaldırıp baş parmağımla gözyaşını sildim ve ensesinden tutarak onu kendime bastırdım.
Sımsıkı sarıldık.
Hızlı atan kalplerimiz birbirini tamamlıyordu sanki.
Ne yapacaktık böyle bilmiyordum?
Bildiğim tek şey onu çok sevdiğimdi.
Ama bizim sevgimiz düzene yenik düşüyordu çünkü yanlıştı.
Bize göre doğru fakat insanlara göre yanlıştı.
Ben insanları umursayan biri değildim, kimseyi sikime takmazdım ama Enes öyle değildi. Şimdi ise ben biraz insanlardan korkmaya başlamıştım.
Çünkü Enes vardı.
O kırılırdı.
***
Bu bölüm kırılan tüm sevgilere'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rolling in the deep
Short StoryBitiş tarihi| 9 Eylül 2019 [Yarı texting] あ "Derdiniz ne lan sizin?"çocuk anlamaz bakışlarla bana bakarken öfkeli bir nefes alıp dişlerimi birbirine sürttüm."Sen kimsin?"diyerek beni itmeye kalktığında sırıtarak cevap verdim."Tanıştırayım, ben Özgür...