31

4.8K 270 50
                                    

Medyaya öldüm bittim

***

Bardaktaki vodkayı kafama dikip  salak salak güldüğümde kafamın güzel olduğunu farketmiştim. Bakışlarım yanımdaki Enes'e kaydığında onun da hafiften sarhoş olduğunu sezebiliyordum. Benim kadar çok içmediği için benden biraz daha iyi durumdaydı.

Biraz takılmak için bana gelmiştik fakat yine rahat durmayıp içki içmeye başlamıştık. Doğruyu söylemek gerekirse Enes kola içme taraftarıydı, içkiyi ortaya ben atmıştım. O bira içerken ben vodka içiyordum ve fena çarpmıştı. Başım hafiften dönerken bundan şikayetçi değildim, sarhoşluğun verdiği tatlı bir kalp çarpıntısı vardı ve şuan kendimi çok iyi hissediyordum.

İyi hissetmemde en büyük katkısı olan yanımdakiydi aslında.

Gülümseyerek ayağa kalktım ve masanın üzerindeki telefonu alıp şarkı aramaya başladım."Adele sever misin?"

"Severim."

"O zaman..."önüme gelen ilk şarkıya tıklayıp sesini son ses açtım ve telefonu masaya geri koydum.

Rolling in the deep çalıyordu.

Kendimi tekrar Enes'in yanına bıraktığımda bedenini bana çevirdi. Yüzümü incelediğini hissedebiliyordum. O bana bu şekilde bakarken heyecanlanmamak elde değildi. Biraz daha yaklaşıp burnunu boynuma sürttü ve sıcak nefesini üfledi. Gözlerim istemsizce kapanırken tüylerimin diken diken olduğunu hissettim."Yapma yanarız."öyle kısık sesle söylemiştim ki bunu, kendim bile zor duymuştum."Neden şarkıya eşlik etmiyoruz?"diye konuştu nefesi boynuma çarparken. Nefes alışverişlerim hızlanırken altlarda bir şeylerin hareketlendiğini hissedebiliyordum. Küfür etmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Enes'in geri çekilmesiyle biraz rahatlamıştım.

Şarkıya gülerek eşlik etmeye başlamıştı. Bir anda onu izlerken buldum kendimi. Sesi de mükemmeldi, neden onda hiçbir kusur göremiyordum? Şarkının nakaratına geldiğinde ona sokulup ben de eşlik etmeye başladım.

"We could have had it all."
(Kendimi alamıyorum.)

Gözlerinin içine baktığımda o da bana bakıp yutkundu.

"Rolling in the deep.
(Dipte yuvarlanıyoruz.)

You had my heart inside your hand.
(Kalbimi avucunun içine aldın.)

And you played it.
(Ve onu harcamak için.)

To the beat."
(Onunla oynadın.)

Bakışlarım gözlerinden dudaklarına doğru kaydığında dudaklarının ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum. Onunla ilgili her şey güzeldi, o baştan aşağı güzeldi. Elimi yanağına koyup onu kendime çektim ve dudaklarımızı hiç nazik olmayan bir şekilde birleştirdim. Nefes nefese sert bir şekilde birbirimizin dudaklarını ezerken eli saçlarımda geziniyordu. Dudaklarımızı ayırıp çenesinden öperek yavaşça aşağıya, boynuna doğru yol aldım. Boynuna bir öpücük kondurup öptüğüm yeri dilimle ıslatıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım ve emdim.

Şuan zaman bizim için dursun istiyordum. Hep bu anda kalalım, hiç bozulmasın. Sadece birbirimizi görelim hiç kimse bize dokunamasın. Sürekli aynı müzik tekrarlasın, dipte yuvarlanalım.

Enes'in inlemesi kulaklarımı doldurduğunda geri çekilip üzerindeki tişörtü çıkarttım. O da tişörtümün eteklerinden tutup yukarı kaldırdığında yardımcı olmak için ellerimi havaya kaldırdım ve benim tişörtüm de ortadan kalktı. Onu geriye itip uzanmasını sağladıktan sonra üzerinde rahat bir pozisyon alıp dudaklarımızı bir kez daha birleştirdim. Kendini bana doğru bastırdığında dudaklarının arasına doğru inledim. Ne olduğunu bile anlayamadan tek bir hamleyle Enes üste geçerken dudaklarımız hala ayrılmamıştı. Bacağını bacak arama sürtüğünde inleyerek dudaklarımızı ayırdım ve başımı kaldırarak boynunu öptüm. Az önce emdiğim yer morarmıştı bile.

"Çok yakışıklısın amına koyayım."diyerek başını iki yana salladığında dudaklarıma arsız bir gülüş yerleştirdim. Onun benden daha iyi olduğu ortadaydı, şuan karşımda o kadar yakışıklı görünüyordu ki. Bir de yakışıklılığın üstüne kızarmış yanaklarıyla ve öpülmekten şişmiş dudaklarıyla tatlılık katıyordu. Her dakikamı onu öperek, onu severek geçirmek istiyordum. Dudaklarıma uzanıp bir kez daha öptü ve yavaş yavaş aşağı indi. Çeneme, boynuma, köprücük kemiğime, göğsüme, karnıma, kasıklarıma. Öpücükleri beni çıldırtırken dudaklarımı yaladım. Bir kaç saniye durduğunda dirseklerimden destek alarak doğruldum. Elini eşofmanımın iplerine götürüp çözdü ve eşofmanı aşağı indirdi. Tekrar dudaklarıma uzanıp öptüğünde ona karşılık verip alt dudağını emdim."Seni seviyorum."diye fısıldadı geri çekilirken."Ben de seni seviyorum."iç çamaşırımı da aşağı indirdiğinde inleyerek dirseklerimi bıraktım ve başımın geri düşmesine izin verdim.

Kendimi tamamiyle bırakmıştım.

***

Göğsümde yatan Enes'in şakağına bir öpücük kondurarak saçlarını okşamaya devam ettim. Esneyişi kulaklarımı doldururken kollarını bana daha sıkı sarmıştı. Her gece onunla uyuyup her sabah onunla uyanmak istiyordum."Annenler gelmez değil mi?"diye mırıldandı uykulu bir sesle. Hafiften mayıştığını hissedebiliyordum."Gelseler bile takan kim?"

"Eve attın beni, hiç hoş karşılamazlar bence."

"Eve attığım ilk erkek değilsin sonuçta."diyerek kaşlarımı kaldırdım ve tepkisini izledim. Hızla başını kaldırıp kaşlarını çatmıştı."Şaka yapıyorum."diyerek güldüğümde gözlerini devirdi ve başını tekrar göğsüme yasladı. Kokusuyla ayılıyor muydum yoksa daha çok mu sarhoş oluyordum bunu kestirememiştim."Kimseyi evime almam pek, bir kez Eren gelmişti o kadar."

"Sadece bir kez mi?"

"Evet."hiçbir şey söylemeyip sadece başını salladı. Pencereden içeriye vuran sokak lambasının ışığı onun tenine vuruyordu ve şuan yanımda çok hoş bir görüntü vardı. Kendimi onu izlemekten alıkoyamıyordum."Taner'le kavga ettiğiniz gece Eren bana öfke problemi var diye bir şey söylemişti, doğru mu?"sıkıntılı bir nefes verip dudaklarımı yaladım ve usulca başımı sallayarak konuştum."Doğru."

"Nasıl oldu?"

"Abimi kaybettikten sonra elime bıçak alıp babama saldırdım."diye mırıldandığımda yatağın diğer tarafındaki elimi tutup karnıma çekti ve parmaklarımla oynamaya başladı."Akıl hastanesine yatıracaklardı beni, çevremdeki herkes psikopat deyip durdu."dedim o anlar film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmişti adeta."Asıl psikopat olan annem ve babamdı, abimin ölümüne o ikisi sebep olmuştu ama kimse beni anlamıyordu."

"Ben anlıyorum, hep anlayacağım seni."gülümseyip elini dudaklarıma götürdüm ve bir öpücük kondurarak bıraktım."Öfke problemi başladı işte bu şekilde, çok sinirlendiğimde kendimi kontrol edemiyorum."

"Her zaman yanındayım."

"Biliyorum."diye fısıldadıktan sonra elimi saçlarının arasından geçirdim. Böyle yaptığımda uykusunun daha çok geldiğini ve hoşuna gittiğini anlayabiliyordum. Telefonumun bildirim sesiyle yatakta yan dönüp komidindeki telefonu elime aldım.

Taner: Aşağı in.

Kaşlarım havalanırken Enes esneyerek elimdeki telefona baktı ve şaşkınlığını gizleyemedi."Ne alaka?"diye sordu merakla. 'Bilmiyorum' dercesine omzualarımı silkip elimi klavyede gezdirmeye başladım.

Özgür: Noldu?

Taner: Aşağı in dedim sana.

Özgür: Hayırdır lan?

Taner: Enes yanında değil mi?

Taner: Belgrad ormanında ne boklar yediğinizi biliyorum.

Taner: Aşağı in Özgür.

Taner: Sikeceğim belanı.

***

Kaos gelsin o zaman

rolling in the deepHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin