BÖLÜM: 19 "Kurtuluş"

8.3K 310 105
                                    

"Umut her zaman vardı. Yeter ki umudun var olduğunu unutup, umutsuzluğa düşme."
(Alıntı)

Medya |Sezen Aksu - Yansın İstanbul|

KEYİFLİ OKUMALAR...

Bir yolculuktaydım... Bir rüya yolculuğu değildi belki, pembe bulutlar mavi gökyüzü arasında... yemek artığı, pis, pas ve egzoz kokan sarsıntılı motor gürültülü eski karanlık bir kamyonet arkasındaydım. Lâkin içimde bastıramadığım korku, endişe ve çok az da olsa özgürlük hissiyatının vuku bulduğu şu durumu; pembe bulutlu, mavi gökyüzülü, tatlı bir rüyaya bin kere olsa, bin kere yeğlerdim. Çünkü biri varolmayan bir hayalden ibaretken, şuan ki vaziyetim hayal ederken bile özlem duyduğum bir özgürlüğe yolculuktu...

O kahraman polisler oraya baskında bulunmuş olmasaydı. Bu ne, gerek miğde bulantılarımı feveran edecek sarsıntısı ne, baş ağrıtan ağır kötü kokusu ne de, kulakları sağır edecek arızalı motor gürültülü kamyonette umut seferlerine çıkamayacak olamam demekti.

Her şey içimdeki kaoslara rağmen tıkır tıkır işliyordu. Lâkin yaklaşık iki saattir süre gelen ve beni bu kamyonetin içinde geçirdiğim süreçte havasız bırakan karanlık vakitler, bir süre sonra beni artık baygınlık geçirecek kadar bunaltmış ve yorgun kılmıştı. Niçin hâlâ büyük ihtimal kırmızı ışıklarda duraksamak dışında durmamıştık bir türlü anlamamıştım. Nereye gidiyorlardı ki bunca zamandır hâlâ durmamışlardı anlamış değildim.

Fakat benim asıl korkum araba durduktan sonra beni burda yakalayıp Yaman'nın ellerine teslim etmeleriydi. Umarım onlarda Yaman'nın köpekleri gibi vicdansız değillerdirde beni tutmak yerine salarlardı. Burdaki kapı dışardan açılmasaydı şimdiye çoktan burdan çıkmıştım ama öyle olmadığı için burdan çıkamıyorum yoksa arabanın hareket halinde olmasını umursamaz kendimi kamyonetten daha önceden atardım.

Bir müddet daha devam eden rahatsız edici bir taşıt yolculuğundan sonra komyonet hızını azaltmış motorun sesi biranda kesilmişti. Birkaç adam ve bayanın sesi burdan az çok duyuluyordu ve git gide de sesleri yaklaşıyordu.

Çok vakit geçmedi ki, kamyonetin iki koca kapısı büyük bir gürültüyle açılmış önümdeki yemek kazanlarının ve üst üste dizilmiş birçok karton koli sayesinde henüz kimse tarafından görülmeyecektim. Fakat ayağa kalktığım an beni görmeleri an meselesiydi. Gerçi ayaklanmasam dahî beni bulacaklardı. Ama bir türlü kendimi gösterecek cesareti bulamıyordum kendimde. Çünkü içimde beni Yaman itine vereceklerine dair çok büyük bir kaygı mavzubahisti...

Kamyonetin içine giren iki adam yavaş yavaş önümde siper aldığım kazanları ve kolileri birer birer kamyonetin önünde bekleyen elemanlara vermeye başladıklarında korkuyla sessizce yutkunmuş ve sıkı sıkıya gözlerimi yummuştum. Sanki gözlerimi yumup onlara bakmazsam onlarda beni görmeyeceklermiş gibi.

Daha sonra bir tesbih böceğinin korku ve panik anında kendini korumak adına büzülmesi gibi ben de, dizilerimi kendime çekmiş onları saran kollarımın arasına başımı gömmüş olacakları çaresiz bekliyordum ki çok fazla sürmeden sesler kesilmişti.

İşçilerden biri "Burada biri var!" diyerek diğerlerine seslenerek uyarıda bulundu. Birkaç kişinin daha beni görmek için kamyonete bindiğini sarsılan araçtan ve artan uğultudan anlamıştım ama o kadar çok korkuyordum ki başımı kaldırıp yüzlerine bakamıyordum. Biliyordum ki onlardanda merhametin 'm' sini göremeyecektim. Ve ben bir vicdansız insan topluluğuna daha hazır değildim.

Birinin sesi çok yakından geliyordu sanırım diz çökmüş benimle konuşmaya çalışıyordu. "Hey! kimsin sen? Burada ne işin var?" diye sordu yakınımda hissettiğim gür sesli varlık.

ZÂLİM: Kötü Adam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin