38: bölüm

181 22 7
                                    

NEFES P.O.V

Ormanda yalın ayak koşuyorum,çok yoruldum ama duramam kaçmam lazım. Buradan uzaklaşmalıyım. Orman da her yer bir birine benzediği için nereye gittiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu,sadece koşuyordum.

Artık gözlerim karalmaya başlamıştı. Ama pes edemezdim. Var gücümle koşuyordum. Önüme bir kulübe çıktığında durdum. Dizlerim ve ayak bileklerim sızlarken ayakta zor durduğumu farkettim. Hızlı hızlı nefes alıp verirken kalbim göğsümden fırlayacakmış gibi atıyordu.Kontrol etmek içi arkamı döndüm kimse yoktu. Sanırım bir süre burada saklana bilirim.

Tereddüt ederek eve girmiştim ama evin içi hiç de dışı gibi değildi. Dışı kırılıp dökülürken,içi saray yavrusu gibiydi. Yavaşça içeri doğru birkaç adım attığımda şöminenin yandığını farkettim. Evde biri vardı. Sanırım sahibiydi..

Nefes:Merhaba.kimse var mı?! Ben çok özür dilerim,eviniz dışardan bakınca pek sahipli gibi görünmediği için buraya sığınmak istedim.Birinden kaçıyorum da! Kimse var mı?

Yavaş yavaş merdivenlere doğru ilerlerken eve göz gezdiriyordum. Çok tanıdık geliyordu. Kanepe,şömine,parkeler. Bu düşüncelerden kurtulduğumda merdivenin beşinci basamağında durduğumu farkettim,neredeyse yarısına kadar çıkmıştım. İki adım daha attığımda aklıma gelen şeyle durakladım. "Tek odalı bir kulübenin merdivenleri olmaz ki."

Arkamda duyduğum çıt sesiyle yavaşça arkamı döndüğümde yüzünün bir tarafı komple kan olan ve sağ gözü oyulmuş adamı görünce bağırarak geri adım attığımda merdivene takılıp sonuncu basamağa çakılmıştım. Adama korku dolu gözlerle bakarken kalbini gözümün önünde söküp bana uzattı.

???:Hadi ye.

Nefes:N-ne?

???:Ye hadi.

Nefes:İ-istemiyorum.(ağlar)

???:Sevmiyor musun? Oysaki ben insan etine bayılırım.

Koşarak merdivenlerden inip kapıya koştum. Ama kapı sıkışmıştı açılmıyordu. Arkamı dönüp merdivenlerin dibinde duran kadın mı yoksa erkek mi çözemediğim ama insan olmadığı kesin olan şeye baktım. Bu sefer gözleri komple siyahtı ve çok uzun sivri dişleri vardı. Birden son sürat üzerime koşmaya başladığında gözlerimi açarak hızla oturur pozisyona geldim.

O ne biçim kabustu öyle Allah'ım?! Elimi yüzüme götürdüğüm de gözleriminden yaşlar aktığını farkettim. Çok korkmuştum,bedenim bana itaat etmiyordu sanki. Titriyordum,etrafıma baktığımda odanın karanlık olduğunu farkettim.

Korkak adımlarla kalkıp lambaya doğru ilerledim. Sanki hâlâ kabustaymışım gibi hissediyorum,sanki o canavar yine ortaya çıkıcakmış gibi. Lambaya yaklaştığımda ışığı açmaya yeltendim ama ışık açılmadı.

Elektrikler gitmişti sanırım. Dışarıda sağanak yağmur ve gök gürültüsü bu duruma tuz,biber olmuştu. Koltuğa oturup dizlerime sarıldım. Belki biter diye bekledim,her gök gürlediğinde yerimden sıçırıyorum ve kalbimin çarpıntısı hızlanıyor. Gerçekten çok korkuyorum.

Oturduğum koltuğun arkasındaki cama vurma sesi geldiğinde titreyerek arkamı döndüm. Nefes almayı brakmıştım bile. Camın önünde duran bir silüet gördüğümde hızla yukarıya çıkmıştım. Odaya daldığımda gök yine gürlemişti. Odada kimse yoktu.

O an gözlerim dolmaya başladı.

Nefes:H-Hoseok?

Hoseok:Efendim?

Arkamdan gelen sesle sıçrayarak arkamı döndüm. Uykulu gözlerini ovalayarak bana bakan Hoseok'u gördüm. Beyaz tişörtü buruşmuş, saçları dağılmıştı. Karanlıktan ötürü Hoseok olduğundan geç emin olmuştum. Koşup ona sarıldım.

MELEZ KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin