58 Bölüm.

117 16 3
                                    


Jung Kook: Ee daha yeni geldiniz. Kalsaydınız ya biraz daha?

O aslında soruyu Chanyeol'e yöneltmişti ama gözünü Güzel'den ayıramıyordu.

Nefes: Biz gidelim artık. Hem Güzel'le de ilgilenmemiz lazım.

Chanyeol: Ama yarın mutlaka geliyorsun.

Sadece kafasını sallayabilmişti Jung kook. Öylece son bir kez baktı Güzel'e. Sanki "Gitme!" der gibiydi gözleri.

Herkes gitmişti. Kalmıştı koca salonda öylece tek başına. Jung Kook, hala çıkış kapısına bakıyordu. Hala geri dönmesini bekliyordu. Onu kendine getiren Hyon Sob'un sesi olmuştu.

Hyon Sob: Efendim!.. İyi misiniz? Bir şey ister misiniz?

Jung Kook: Ha... Hayır! Gidebilirsin. Odamdayım ben.

Jung Kook bitkin bir halde odasına gitti. Oradaki ahşaptan yapılan büyük ve görkemli dolabı açarak viski ve bardağı çıkararak Güzel'in odasına yöneldi. Kapıyı kapatıp toplanmamış ve henüz sıcak olan yatağa oturdu.

Viski bardağını doldurarak tek nefeste hepsini içti ve yatağa uzanarak dizlerini kendisine doğru çekti. Güzel'in başını koyduğu yastığa sıkıca sarıldı, gözyaşları yastığı ıslatırken yastıktaki kokuyu içine çekti ve usulca ağlamaya başladı.

O kadar yanıyordu ki canı... İçinde fırtınalar kopuyor ama dışında tek bir yaprak kımıldamıyordu adeta. Ona sevgiyi, saygıyı, cesareti, aşkı, özlemi, öfkeyi öğreten... Onu üzen, büyüten... Kısaca kendi gibi aşk uğruna yanan adamın sözleri, film şeridi gibi geldi gözünün önüne. "Erkek adam ağlamaz evlat! Erkek adam sevgisini, öfkesini ve en önemlisi üzüntüsünü içinde tutmayı bilecek."

Bu güne kadar bu sözleri aklında tutarak ayakta kalmıştı Jung Kook. Son göz yaşını Malia'nın mezarında kurutmuştu. En azından o öyle sanıyordu.

***********

JUNG KOOK P.O.V

Sabah gözlerimi açtığımda başımda dikilen Jiyon'gu gördüm. Beni uyandırmaya çalışıyordu.

Jiyon: Efendim, iyi misiniz?

Jung Kook: Niye sordun?

Jiyong: Şey. Ben Güzel'in odasını toplamaya gelmiştim ama sizin burada olacağınızı bilemedim.

Jung Kook: Ben duşa gireceğim.

Jiyong: Tabii, efendim.

Kalktım. Gece 'o' diye sarıldığım yastığa baktım uzun uzun.

Jung Kook: Oğlum ne yapıyorsun sen ya?! (Fısıldar.)

Kendime saydırarak odama gittim. Tam banyoya girecektim ki telefonumdan gelen sesle sersemlemiş bir halde telefonu açtım. Kim olduğuna bile bakmamıştım.

Jung Kook: Alo?..

Jackson: Alo, Jung Kook!

Jung Kook: Kimsin?

Jackson: Benim lan, Jackson. Hayırdır, sen yeni mi uyandın? Dünden kalmış gibi bir sesin var.

Jung Kook: Evet, yeni uyandım.

Jackson: Geliyor musun?

Jung Kook: Ben pek havamda değilim ya.Siz yapın ne yapıyorsanız.

Jackson: Ya, tühh!.. Hay allah... Neise! Ne yapalım, sağlık olsun. Ya bir şey diyeceğim, sen dün nerdeydin? O kadar aradık.

Jung Kook: Aradınız mı?

Cevapsız aramalara baktım hızlıca. On yedi cevapsız arama.

Jung Kook: Şimdi fark ettim. Telefon odamdaydı.

MELEZ KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin