44 bölüm

149 17 4
                                    

YAZARDAN

Kızlar güzeli uyuttuktan sonra mutfağa inmişlerdi. Çok yorgun ve bitkinlerdi. Lalin üçüne de dumanı üstünde tüten çay koymuştu. Nefes pür dikkat çaya bakarken konuşmaya başladı

Nefes:Dün yaşadıklarımızı gözümün önünde tekrar canlandırdım da,valla iyi dayanmışız.

Nara:Ve içimden bir ses  bunun daha başlangıç olduğunu söylüyor.

Lalin:Bence doğru söylüyor.

Kızlar sıcak çayları yudumlarken gözlerinin uykuya yenik düşmek üzere olduğunu farketmiş ve odalarına çıkmışlardı.

NEFES:P.O.V

Gece 3 gibi yan odadan gelen sese uyanmıştım. Gözlerimi mızmızlanarak açsam da aklıma gelen şeyle yataktan fırladım. Yan odaya gittiğimde kızların güzelin başında dikildiklerini gördüm. Onlara doğru yürürken sorumu sormuştum.

Nefes:Ne oluyor?

Nara:Ya bilmiyoruz sese kalktık biz de. Galiba kabus görüyor ama uyanmıyor da.

Lalin:Ya ne yapacağız?! Çok korkuyorum.

Nefes:Çocuklara mı haber versek?

Nara:Olmaz. Her başımız sıkıştığında onları çağıramayız.

YAZARDAN

Lalin endişeyle odada ileri geri gidip gelirken Nara cama yaslanmış, Nefes de bir ihtimal işe yarar diye güzeli uykusunda sakinleştirmeye çalışıyordu ve başarıyor gibiydi.

Nefes:Şşş tamam. Geçti,güvendesin~ Yok birşey, sadece kabustu. Sadece kabus. Sanırım işe yarıyor...

Yaklaşık 2 saatlerini güzelin odasında geçirdikten sonra her ihtimale karşı güzelin yanında uyumuşlardı.

Sabah kapının sesiyle gözlerini açan Nara irkilerek yatağında dogrulmuş, uyuyan kızlara ve ardından saate bakmıştı. Bir yandan bu zamana kadar uyuduğu için hayretle kendine kızarken diğer yandan esneyerek ve büyük uyuma isteğiyle kapıdakinin kim olduğunu öğrenmek için aşağı inmişti. Kapıyı açtığında çocukların tam kadro geldiğini gördü.

Jackson:Merhaba. Biz bizim kızlara bakmıştık da. Yanlış mı geldik acaba?

Nara:Ayy Jackson şu an o kadar uykum var ki sana laf yetiştiremeyeceğim.

Jackson:Niye? Hem sen bu zamana kadar uyumazsın. Hasta falan mısın yoksa?

Nara çocukları içeri alırken bir yandan Jackson'un sorusuna cevap veriyordu.

Nara:Yok ya dün bayağı yorulduk ya o yüzden.

Chanyeol:Lalin nerede?

Hoseok:Ya nefes?

Chanyeol ve Hoseok kendi sevgililerini ararken sakin kalmaya çalışan ama meraklı ve parlayan gözlerle merdivelere bakan Jung kook konuştu.

Jung kook:U-uyuyorlar mı?

Nara:Evet, güzelin odasında.

Nefes:Geldik geldik.

Hoseok:Günaydın.

Chanyeol:Günaydın.

Lalin:Günaydın. Ya geleceğinizi bilseydik birşeyler hazırladık beraber kahvaltı yapardık.

Hoseok:Aslında biz aradık ama siz açmayınca..

Nefes:Öyle mi??

İdan:Rahat olun biz kahvaltımızı yaptık zaten. Size bakmaya geldik.

Chanyeol:Siz niye güzelin odasında uyudunuz?

Lalin:Dün gece sesine uyandık,kabus görüyordu. Onun başında bekledik 2 saat falan sonra da ne olur ne olmaz diye yanında uyuduk.

Jung kook:Şimdi nasıl?

Nefes:İyi şimdi.

Kızlar salonda oturan çocuklarla konuşurken bir yandan da gözlerini ovalıyorlardı. Hala tam ayılmamışlardı uykularından. Hala üzerlerinde eşorfman benzeri pijamaları vardı.

Nefes gözünü ovalarken arkasında beliren güzele baktı.

Nefes:Al geldi kend-

Kızların duruma uyanmaları çok da uzun sürmemişti. Güzelin üzerindeki pijama bulundukları ortam için fazla açıktı.

Durumu farkeden kızlar güzeli ellerine geçen bişeylerle gizlemeye çalışsalar da erkeklerden durumu farkeden Jung kook, Chanyeol ve İdan olmuştu.

Lalin:Ayyy Nefes a-al şunu ört üzerine de şey yapmasın.

Nefes:Evet evet ü-üşütmesin.

Kızlar telaşa kapılmışlardı ve söyleyecek başka birşey bulamamışlardı.

İdan:Örtün örtün, ü-üşütmesin.

İdan gözlerini kırpıştırırken önünde duran sudan bir yudum almıştı. Bunu farkeden Jung kook bu duruma sinirlense de sinirini içine atarak dişlerini sıkıp gözlerini kapattı. Sadece birkaç söz demekle yetinmişti.

Jung kook:Tasası sana mı düştü idan?!

Herkesin soru dolu bakışlarını üzerinde hisseden Jung kook söylediklerini başka yere çekmeye çalışırken gülümsemişti.

"Ahh yani kızlar ilgilenir değil mi? Eee ben arabada birşey unutmuşum da,onu alıp geliyorum hemen" diyerek dışarı fırlamıştı.

Dışarı çıkıp sebepsiz yere arabasına yürürken kendine saydırmaya başlamıştı bile. Dünden beri onu ele geçiren bu tuhaf hissi içinden atamıyordu. O Malia değildi. Onu kafasından çıkarmalıydı artık. O Malia değildi. Sadece ona benziyordu.

Sabah çocuklar ona herşeyi anlatmışlardı. Peki neydi bu hiss? Dün uyumasına izin vermeyen ve bugün de kafasını karıştıran hiss neydi peki? Az önce öyle çıkıştığı için kendine kızıyordu.

Arabasına vardığında arkasını döndü. Kızların evi ağaçların gerisinde kalmıştı bile. Arabasına yaslanıp tekrar, tekrar ve tekrar düşünmeye başladı. Yani sadece birkaç saat kucağında taşıdığı kız sırf onu kurtardı diye ona bağlanamazdı değil mi?

Bunları düşünürken ironik bir kahkaha attı. Evet,evet bu çok saçma olurdu. Sadece birkaç saat gördüğü kızı kıskanacak derece de bağlanamazdı. Sadece boşluğuna gelmişti. Evet öyleydi. Kendini bulunduğu bu saçma durumdan ve ne üdüğü belirsiz bu hissten kurtarmak için mazeret uydurmaya koyuldu.

Sadece boşluğuna denk gelmişti hepsi bu. Ayrıca Malia'dan sonra birisine tekrar bağlanması mümkün değildi. Hele o kıza asla.

Karmaşık duygular ve içten içe kendisini yiyip bitiren soruların üzerine toprak atıp galibiyyet gülümsemesiyle kendine çeki düzen verdi ve kendinden emin bir şekilde kızların evine doğru yola koyuldu.

Sonuçta o kendini bilirdi değil mi? Sadece fark edemediği 2 şey vardı. Bunlardan ilki kendine yalan söylemesiydi. İkincisi ise ilk görüşte aşktan haberinin olmamasıydı.
❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤

MELEZ KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin