Evde anneme her şeyi anlattım. Daha sonra annemin yaptığı yemeği Cihan amcalara götürdüm.
Cihan amca işten eve geldiğinde götürdüğüm yemeği Bulut ile beraber yedi. Sonra hazırlanıp hastaneye gitti. Bulut ise bize geldi. Biz odama geçtik. Akşam olduğu için perdemi kapatmaya gittiğimde gözüme Açelya'nın penceresi çarptı. O olsaydı camın önünde durup telefonla mesajlaşırdık."Abi ne oldu?"
"Ne ne oldu?"
"Neye gülümsedin?"
"Gülümsedim mi?"
"Farkında değilsin herhalde."
Perdeyi hızla kapattım.
"Neyse. Ne yapıyoruz?"
"Kartlarla oynayalım. Değişiklik olsun."
Yatağımın yanındaki komodinin çekmecesini açıp kartlarımı çıkardım.
Biraz kart oynadıktan sonra Bulut eve gitmek için ayaklandı.
Annem Bulut'un gitmek için ayaklandığını görünce onu durdurdu."Oğlum bizde kal. Babanda hastanede kalacakmış. Tek başına evde kalma."
"Tamam."
"Hakan, Bulut'a pijama ver."
"Gel kardeşim."
Salondan çıkıp odama girdik. Dolabımı açıp Bulut'a olabilecek kıyafetlerimden verdim.
O üzerini değiştirmeye banyoya gittiğinde annemle beraber yatak hazırladık Bulut için.
Bulut banyodan döndüğünde kızarmış olan gözleri biraz daha kızarmış görünüyordu. Bende farklı sayılmazdım....
Sabah kahvaltısından sonra Bulut okula hazırlanmak için eve gitmişti. Ezgi, Bulut ve ben yolun bir kısmını beraber gittik. Tabii daha sonra Bulut kendi okuluna gitmek için bizden ayrıldı. Şu an öğle arası kantinde Ezgi ile oturmuş konuşuyorduk. Açelya olmayınca olmuyordu. Ezgi okuldan sonra hastaneye gitmeyi söylesede kabul etmedim, edemedim. Antrenman vardı. Hiç istemiyordum basket antrenmanını ancak hoca zorluyordu. Maçlara kısa süre kalmıştı. Zil çaldığında o kendi sınıfına gitti, ben kendi sınıfıma gittim.
Biyoloji dersim vardı. Kitap defterimi masamın üzerine koyup beklemeye başladım. Hocanın sınıfa gelmesini beklerken Sınıftakileri izledim. Okula kaçak telefon getiren kızlar fotoğraf çekiliyor, erkekler birbirlerine video gösteriyor, online oyun oynuyorlardı. Bir iki kişi kafalarını sıraya koymuştu. Telefonla ilgilenmeyenler kendi aralarında sohbet ediyorlardı.
Ben etrafı izlerken kapı açıldı içeri hoca girdi.Hoca elinde bilgisayar çantası ile bize bakmadan doğruca öğretmen masasına gitti. İlk girdiğinde sınıfa baksaydı telefonla uğraşan öğrencileri görürdü.
O sırada tabii herkesin telefonu ortadan kalkmıştı. Okulun bizlerden beklediği çalışmamız ve okulun adını duyurmamızdı ama bizde pek öyle düşünceler yoktu, derslerden geçsek yeterdi.
Hoca ile selamlaştıktan sonra yerlerimize oturduk. Yoklamadan sonra hızla derse geçen hocaya öndekiler yetişebiliyordu. Arka sıralarda olanlar defteri kitabı karalıyor, uyuyorlardı. Ben ortalarda oturuyordum. İstesem hocaya yetişir dersi dinlerdim ama aklımda Açelya vardı. Bulut ve Ezgi ile okul sonrası onun yanına gidemeyecek olmak kötüydü."Evet çocuklar daha sıkı antrenman yapmalısınız."
Beden hocamız bu hafta boyunca değişmeyen konuşmasını yaptıktan sonra ısınma hareketlerini yapmaya başladık.
Oyun sırasında top benim elime geçtiği sırada potaya doğru ilerledim. Top elimde potaya giderken kulağıma Açelya'nın sesi geldi. Hakan.
Topu elimden kaçırdım. Olduğum yere yapışıp kalmıştım sanki. Etrafıma bakındım. Bana doğru gelen basket takımımızın kaptanı Ercan ve oldukları yerde bana bakan takım oyuncularından başka kimse yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYUMSUZ
Novela JuvenilAnnesi demeden sokağa çıkmayan, sokakta taşları tekmeleyen, asosyal bir genç. Evet o benim. Ben Hakan... - 18 Haziran 2019 - 18 Haziran 2020