Dilay sabah uyanıp işe gitmek için hazırlanmıştı. Eline kağıt kalem aldı.
Hararetle bir şeyler yazıyordu.
Yazdıklarını bir kez okudu. Görünür bir yer aradı. Aklına masanın üstü geldi..
Oraya doğru gitti. Masanın üzerine notu bıraktı.
Dilay kapıdan çıkarken Behlül hala uyuyordu. Uyandırmak istemedi.
Kapıyı yavaşça çekti.Merdivenlerden aşağı doğru indi. Alt katta öğrenci Çocuklar oturuyordu. Ara sıra onları görür. Selam verirdi.
Bu sabahta karşılaştı tebessüm ederek günaydın dedi.
Günaydın İşe mi gidiyorsun?
Evet
Kendi öğrencilik günlerini hatırlatıyordı bu gençler. İmkanı olsa onlara yardım edecekti. Ama maddi imkanları iyilik yapmak için çokta yeterli değildi.
Dış kapıdan çıkarken soğuk hava yüzüne çarpıyordu. Kar yerde kalın tabalar biriktirmiş.Hala dinmek bilmeyen sancılar gibi yağmaya devam ediyordu.
Çantasından siyah eldivenlerini çıkardı. Babaannesinin ördüğü yünlü eldivenlerdi.
Beresini kulaklarına kadar çekti.
Ne kadar da soğukmuş.Diye geçirdi içinden. İncir ağacının dalları altından geçerken başını kaldırdı.
Sen de üşüyor musun dalların ile gölgelendirdiğin bizler bugün bu soğuğa seni terk ediyoruz değil mi?
Neyse bende deliriyorum artık.
Atkısı ile ağzını kapadı. Gözleri görünüyordu. Tüm vücudunu soğuğa karşı çevrelemişti.
Bir iki adım attı ki Fatih'in sesi kulaklarında çınladı.
Dilay Dilay
Adımlarımı hızlandırdı.
Fatih karşısındaydı.
Gülerek günaydın Dilay.
Dilay da Günaydın diyerek karşılık verdi. Hiç ummuyordu onu karşısında bulmayı. Düşündü. Bu adamı buraya getiren yine yolum düştü uğradım vakası mı. Yoksa tesadüf mü?Öyle olsa bile mutlu olmuştu.
Onu görünce kalbinin ritmine engel olamıyordu. Derdi neydi bu kalbinin bu adamla. Neden onu görünce yaramaz çocuk gibi zıplıyordu. Seninle sonra konuşacağız dedi kalbine
Karşısında duran Fatih'i umursamayan tavırla
Burada ne işiniz var böyle yine geçerken uğradınız mı?
Güldü Fatih
Yok hayır seni görmeye geldim.
Beni... dedi kekeledi şaşkınlığını gizlemek istedi.
Yuh öyle damdan düşer gibi neden bunu söyledi ki.
Şeyy neden beni görmek istedin
Meraklı gözler ile Fatih 'e bakarak vereceği cevaba dikkat kesiliyordu.
Geçen gün emniyet geldin. Operasyon da olduğum için orada değildim. Ama Elif yani Elif komiser diye düzeltti. Beni haberdar etti.
Hımm demek bu yüzde buradasın
Kısmen
Kaşını kaldırarak kısmen mi?
Evet aslında nasıl olduğunu merak ediyorum. O adamla kalman beni endişelendiriyor. Sonuçta kim olduğunu bilmiyoruz.
Dilay bazen tanıdığımızı sandığımız insanları aslında hiç tanımıyoruz
Nasıl yani
Tanıdığımızı sandığımız insanları aslında ne kadar tanıyor olabiliriz ki?
Yüzünü bıruşturarak
Söylediklerinden hiçbir şey anlamadım
Dilay bazen bende kendimi anlamıyorum
Yürümeye devam etti.
Fatih 'te arkasından yürüdü. Bir iki adım sonra Dilay 'a yetişebilmişti.
Biliyor musun çok hızlı yürüyorsun?
Evet hızlıyımdır.
Hızlıdan da hızlısın
Hızlıdan da mı hızlı?
Evet polis olmama rağmen sana yetişemiyorum
Hırsızları nasıl yakalıyorsun?
Bazen yakalayamıyorum
Birbirlerine bakıp gülüştüler.
Arabası karşı kaldırımda duruyordu. Dilay 'a seni işe bırakmama müsade eder misin? korkarak söylemişti. Ya kabul etmezse
Bilmem biraz düşüneyim. Yüzü kızardı
Cevabı, Anadolu ezgileri ile beyninin içinde halay çekiyordu şuan.
Karlar yerde buz tabakası oluşturmuştu. Yürürken dikkat etmek konsantre olmak gerekiyordu.
Beyin ve ayaklar beraber hareket etmeliydi. Ama Dilay'ın beyni geçici süre çevrim dışı olmuş Fatih 'in teklifine vereceği cevabı düşünüyordu.
Dengesini o an kaybetti.
Patt diye bir sess
Oy kıçım oy çıkım gitti valla.
Fatih
Eğildi bir yerine bir şey oldu mu .?
Eli ile ağzını kapadı. Bu adamın yanında en mahrem yeri acımıştı. Kıçım diye haykırmıştı. Duymamasını temenni etti.
Yüzü tekrar kızardı. Sol gözünden bir damla yaş aktı. Beyni şimdi Afrika coğrafyasından haki dansı yapıyordu.
Bakışlarını Dilay 'a dikmiş cevap bekliyordu
İyiyim diye bildi. Ayaklanmaya çalıştı. Fatih koluna girecekti.
Dilay istemedi. Boş bir anına denk gelip
tek hamlede kızı kucağına aldı.Dilay ne yapıyorsun?
Fatih, işimiii
Dilay kucağında arabaya doğru gittiler.