Behlül çıkıp gittiğinde Dilay ve Selma hanım ev de tek kalmışlardı.
Selma hanım oturduğu kanepeden bombardımana hazırlanıyordu.
Ağzını hayra aç deyimi şu noktada anlamını yitirmişti.
"Yarın yarın diyorsun bu yarın bir gelmedi eve aldığın erkeğin haddi hesabı da yok"
Dilay Selma Hanım lütfen
Kahkaha attı.
"Ne lütfen mi lülfen mütfen anlamam nereden bulursan bul paramı getir. Aşıkların sana para vermiyor mu"
Dilay yumruğunu sıktı. O kadar sıkmıştı ki tırnakları avuçlarına
batmıştı. Ne önemi vardı ki bu yaraların kalbi acıyordu şimdi.Kadın koltuktan doğrulacakken sehpanın üzerindeki resmi gördü.
Eline aldı dikkatlice baktı.
Dilay 'a çevirerek anan mı bu? dedi
Kafasını kaldırıp resmi görünce
inanamadı bir hamle ile elinden
çekiverdi.
"Ne işi var o resmin pis ellerinde" diye
bağırdı.
"Selma kız ananda güzelmiş senin gibi o da orospu muydu ha"
Bu son söylediği göğsüne yumruk gibi inmişti. Kadına doğru yürüdü.
Az önce avuçlarını yaraladığı eli ile kadının kolunu kavradı sıkıca.
Gözleri alevlenmişti.
"Bana bak Selma
Burada bir Oruspu varsa o da sensin senin gibi beyni de ruhu da Oruspu olanlar.Kadın kolunu kurtarmaya çalışsada nafile. Daha ha sıkıyordu.
Sen dedi o pis ağzına benim annemin ismini birleştiren harfleri dahi alamazsın.
Anladın mı yemin ederim seni öldürürüm.
Diğer elini kadının boğazına götürdü.
Öldürürüm.
O benim annem anladın mı bu hayatta sahip olduğum tek şeydi.
Selma söylediği sözlerin pişmanlığı içinde "Dilay kızım" dedi.
Dilay sus! aşağılık kadın sus! bana sakın kızım deme sen ne anlarsın anne olmaktan ha. Sen ne anlarsın evlat sevgisinden yüreğin taşlaşmış.
Elini kadının üstünden çekti. Dizlerinin üstüne yığıldı. Gözlerinden akan yaşlar dudağını ıslatırken.
Ben dedi elleri ile bedenin göstererek yoruldum. Tükendim.
Bu evin kirasını ödemek için her gün nasıl insanlar ile uğraşıyorum. Geceleri tek başına işten dönerken korkudan başıma bir şey gelmesin diye yol boyu elim çantamdaki biber gazından çekilmiyor.
Bazen aç yatıyorum senin gibilerin kapısını çalmamak için.
Her şeye boyun eğdim olsun dedim bunlar geçer. Ben hayatı bu kadar zorluk içinde namusumla yaşarken senin gibi biri bana hele anneme nasıl dil uzatır.
Evin de senin olsun barkında.
Selma hanım Dilay bak
Dilay ayağa kalktı gözlerinin bilmem kaçıncı yaşını silerek kadına yanaştı.
Sen evinde sıcak yatağında keyfini sürerken ben ne acılar yaşıyorum haberin var mı?
Selma ellerini kızın başına götürerek şevkat göstermek istedi.
Suçluydu. Biliyordu. Ama konuşması böyleydi. Ağzı kötü sözler söylemeye alışıktı.
Dilay kızım dedi
Dilay kızım mı kızım demen midemi bulandırıyor sen kim anne olmak kim senin gibi bir Oruspudan nasıl anne olunur.
Kızım kelimesi senin gibilerin ağzına hiç yakışmıyor bu kelimeyi sakın ağzına alma şerefli dudaklara yakışır o kelime.
Resimde annesini göstererek işte bu kadın gibi
Burada bir Oruspu var ama o kim biliyor musun parmağı ile kadının
göğsüne vurarak sensin, Selma hanım O sensin.Kadın evet dedi Dilay'ın gözlerine bakarak ben Oruspuyum hemde tescilli.
Bu hayatta tek zorluk yaşayan sen değilsin.Kızı kolundan tuttu
bak dedi karşısında duran yüksek katlı binaları göstererek.
Burada bu binalarda yaşayanların ışıkları yanıyor diye onlar mutlu mu sanıyorsun.
O binalarda kaç kadının çığlıkları saklı duyuyor musun onları gece uyurken, ben duyuyorum.
Hem de her gece. Dilay biraz sakinleşmişti.
Ama hala öfkeliydi. Selma Hanımın gözlerine bakınca yaş aktığını fark etti Bu yaşlar kimin içindi.
Selma kanepeye oturdu. Yanındaki boş yeri göstererek oturmasını istedi. Bir müddet düşündü.
Sonra oturdu. Bu kadının anlatmak istedikleri vardı. Dinleyecek miydi hiç bilmiyordu.
Kar taneleri cama değiyordu. Konuşulanları duyar gibi şiddetleniyor şehrin tüm günahlarını beyazıyla örtüyordu.
Ama bu ev bu kara inat tüm sırları dudaklardan dökmeye niyetliydi
Bu bölümü yazarken bu şarkıyı dinledim