"aşağı inelim. şu evinizin önündeki parka gidelim. orası gerçekten güzel görünüyor." dedi seonghwa hyung.
"inelim."
ceketlerimizi giymiştik. atkımı sıkıca doladım. şapkamı geçirdim. ama hala üşüyordum.
banka oturduk. onlar konuşurken telefonumu çıkardım ve bir şeylere bakındım.
"seninki yeosang?" deyince bir anda seonghwa hyung, ne diyeceğimi bilemedim. neyden bahsediyorlardı?
"ah şey, efendim?"
"numaran ne?"
ne? neden soruyordu bunu? ona anlamsızca bakınca bana bir açıklama yapma gereği duymuştu sanırım.
"grup kuracağım dedim ya."
"aah, şey. **"
numaramı verdikten sonra bir bildirim geldi.
"** kişisi sizi 'Grup' adlı gruba ekledi."
bildirime tıkladım ve seonghwa hyung'u kaydettim. diğerleri kayıtlıydı zaten.
"isim çok yaratıcı seonghwa. bu yaratıcılığının kaynağı ne?" dedi hongjoong hyung.
"teşekkürler." diyerek güldü seonghwa hyung. ben de neye güldüğümü bilmeden güldüm. çünkü hepsi gülüyordu.
-
Grup
seonghwa hyung: iyi geceler wooyoung ve yeosang
iyi uyuyun, ama önce sütünüzü için.
woo🍒: seonghwa hyung 😡
hongjoong hyung✨: susunda uyuyun.
seonghwa sende telefonu bırakıp yarım bıraktığın oyuna gel. tuvalete gidicem diyip on saattir çıkamadın.
seonghwa hyung: tuvalette bile rahat edemiyorum. püü 😠
-
"günaydın yeosang! günaydın! okul var! ve ben çok mutluyum. neden diye sor."
somurttum. ben uykusuzluktan ölecekken bu çocuğun bu kasar enerjik olması sinirimi bozuyordu.
"soruyorum, neden?"
"çünkü san'cığımı göreceğim."
kafa salladım. ne boştu bu salak. sırama oturdum.
"ya şey yeosang. seninle oturamayacağım bugün."
"hep yaptığın şey. neyse sevgiline git." dedim normal bir
şekilde.
"öyle deme. sevgilim değil."
"flörtüne git."
wooyoung kafa salladı.
"beni affet yeoyah."
kafa salladım.
ders başlamıştı ve ben gerçekten anlayamıyordum. sınavda ne yapacaktım en ufak bir fikrim yoktu. zaten sınıfımız aptallardan oluşuyordu. ve test çözüp daha iyi bir sınıfa gidebileceğini sanan aptallarımız vardı. örnek olarak; jongho. şu an yanımda oturmuş dersi dinlemeden test çözüyordu. aptal.
