"yani seni evden mi kovdu?" dedi wooyoung'ın sinirli annesi.
burnumu çekerken kafa salladım.
"yeosang, ben annenle konuşacağım oğlum."
wooyoungların oturma odasındaydık. yanımızda woo ve abisi hongjoong da vardı.
"g-gerek yok."
"olur mu öyle? saçmalama. hadi şimdi siz yukarı wooyoung'un odasına çıkın."
wooyoung, koluma dokunup beni ayağa kaldırdı. yukarı çıkarken arkamızdan hongjoong hyung da geliyordu.
"ağlama lütfen yeosang." dedi woo.
onun odasına çıktık. ben woo'nun yatağına oturdum. hongjoong izin alıp yanımızdan ayrılmıştı. bir süre sonra odanın kapısı açıldı. içeri seonghwa hyung girince gözlerimi sildim.
"hyung..."
gülümseyerek yanıma geldi. bana sarıldı.
"iyisin değil mi?"
ondan ayrılınca konuştum.
"iyiyim..." burnumu çektim.
gülüp gözyaşlarımı sildi.
"ağlama."
"şey ben odadan çıkayım. siz burada kalın, ben abimin odasına giderim."
woo odadan çıktı. ona tekrar sarıldım.
"özür dilerim."
seonghwa hyunga baktım.
"ne? ne için?" dedim kaşlarımı çatıp.
"benim yüzümden oldu."
kafamı iki yana salladım.
"hayır, saçmalama." kafamı eğdim.
bir süre sonra yüzümü kaldırıp ona baktım.
"s-sen nereden öğrendin?"
"hongjoong aradı."
kafamı salladım. uykum geldiği için esnemiştim. seonghwa hyung ani bir hareketle beni kucağına çekip yatağa uzandı. şu an onun üstündeydim. şaşkınlıkla gözlerimi kocaman açtım. seonghwa hyung gülerek bana baktı.
"bakma öyle. uyuyalım."
gözlerimi kapayıp kafamı onun göğsüne koydum. kollarımı da ona sarıp kendimi uykuya bıraktım.
-
başımdaki seslerle gözlerimi araladım.
"hongjoong, çok şirin değil miler? çok kıskandım."
yüzüme flaş patlayınca gözlerimi tam olarak açtım.
wooyoung ve hongjoong hyung bize bakıyordu. hızla kalktım. seonghwa hyung da uyanmıştı.
"neler oluyor?"
"şey..." woo ne diyeceğini bilemiyordu.
"bizim fotoğraflarımızı çektiler." dedim kaşlarımı çatıp. seonghwa hyung güldü.
"woo onları bana da at."
"tabii hyungcuğum, sen iste yeter ki." birbirlerine göz kırptılar ve güldüler.
"hadi bir şeyler yiyeceğiz." diyen hongjoong hyungu onaylayıp onun arkasından gittik.
bir şeyler yedikten sonra açılan kapıyla içeri wooyoung'un annesi girmişti. eve yeni gelmişti.
"yeosang, annen ile konuşmaya gittim."
gerçekten o benim annemden daha iyi annelik yapıyordu bana.
"teşekkür ederim." dedim.
"eve gidip onlarla konuşman gerekli. eğer yemeğini bitirdiysen git oraya hadi oğlum. bana da haber ver neler olduğunu. buraya geri gelirsin."
kafamı salladım.
"tekrar teşekkür ederim."
hazırlanıp evime gitmiştim.