kapının ziline bastığımda annem açmıştı. bana cevap vermeden kapıyı açıp bırakıp gitti. ben de kapıyı kapayıp girdim. içeride oturan babamı gördüm. oldukça sinirliydi. çatık kaşları her şeyi anlatıyordu. beni gördüğünde ayağa kalktı. yanıma doğru geldi. yanağımda hissettiğim acı ile yere düşmüştüm. her şey ani olmuştu ve bu çok kötüydü. annem çığlık attığında babamın önüne geçti. ben ise yerde onları izliyordum, bir yandan yanağımı tutarken. canım çok yanmıştı. ağzıma kan tadı geldiğinde dudağımın kanamaya başladığını anlamıştım.
"sen buraya ne yüzle gelirsin? çık git bu evden! asla buraya gelemezsin."
cevap vermiyordum. sakin kalmaya çalışıyordum. eğer kalmazsam, ağlardım.
"hayatım, yapma."
annem, babamın önüne geçmeye çalışıyor ve onu kolundan tutup geri çekmeye çalışıyordu.
babam yerde yatan bana ayaklarıyla bir tekme savurduğunda acıyla inlemiştim.
"iğrençsin, git bu evden."
"yeosang, git buradan. gelme." annem bir şeyler söylüyordu.
etraf silikleşiyordu ve ben kim ne diyordu anlayamıyordum. ayağa kalkmaya çalıştım. bunu başardığımda babam bana bağırmaya devam ediyordu. bir şey demedim. sadece, son kez yüzlerine baktım, kırgınlıkla. evden kapıyı çarpıp çıktım. zorlukla nefes alıyordum. şu an ağlayamazdım, olamazdı. nefesim kesilmek üzereydi. tüm kemiklerimin kırıldığını hissediyordum. wooyoungların evine geldiğimde kapıyı çaldım. kapı açıldığı gibi kendimi yere bırakmıştım.
"y-yeosang!"
-
"uyandı." woo'nun sesini duydum.
"y-yeosang, güzelim? iyi misin?" gözlerimi tam bir şekilde açabildiğimde seonghwa hyungun endişeyle bana baktığını gördüm.
"yeosang, oğlum."
bu woo'nun annesiydi. cevap veremeyecek kadar yorgundum. yatakta doğrulacağım sırada karnımda hissettiğim acıyla yüzümü buruşturup inledim.
"n-ne oldu? iyi misin?"
seonghwa hyung neden böyle davranıyordu?kafamı salladım. dudağıma dokunduğumda oradaki yara bandını hissetmiştim.
"neler oldu?" dedi hongjoong hyung.
"anlat yeosang." woo'nun annesi benim kendi annemden bile daha ilgiliydi bana karşı.
bir süre kendime gelmeye çalıştım. bunu başardığımda derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.
"g-gittiğimde, babam gerçekten sinirliydi..."
"seni dövdü mü?" wooyoung'ın annesi sinirlenmiş gibiydi.
kafamı salladım.
"tanrım, delireceğim."
"h-herkes sizin gibi anlayışlı değil..." mırıldandım. wooyoung'ın annesi gülümsedi. ama hâlâ sinirliydi. bana sarıldı. ben de sanki kendi annemmiş gibi sıkıca sarıldım. bu kadın hep güzel kokuyordu.
"sen her şeyi bana bırak." dedi.
"teşekkür ederim..."
