bugün eve dönecektim. kendim istemiştim. wooyounglara yük olmak istediğim falan yoktu. ailem bana bir şey yapamazlardı. bu kadarı, yeterliydi.
bavulumu sürüyerek geldiğim eve kendi anahtarım yardımıyla girdim. eve girdiğimde annem ortalıkta yoktu. odama çıkıp bavulumu bıraktım. aşağı indiğimde annemi gördüm. o da beni görmüştü.
"nasıl girdin?"
oturduğu koltuktan ayağa kalktı.
"geri otur. sana rahatsızlık vermeyeceğim. ama senin yerinde olsam oğlumun başkalarına rahatsızlık vermesine de engel olurdum. sevmediğim bir oğlum bile olsa. denemelisin, bunu."
"ailemizin huzurunu bozuyorsun. nereye gidersen gidebilirsin."
tanrım, bu kadın neler söylüyordu böyle? patlamaya hazır bir bombaya dönüşmüştüm şu an. her an patlayabilirdim.
"sen ne kadar kötü birisin böyle."
"bu evden git."
"yeter artık! birkaç gün önce oğluşundum değil mi? sırf erkeklerden hoşlanıyorum diye bana bu muameleyi yapamazsın! ne olursa olsun senin çocuğunum. pişmanlık bile duysan öyleyim! sen doğurdun beni. kendi isteğinle. beni çöpe atar gibi kovamazsın! çünkü sen doğurdun! ben nerede yatacağım? wooyoung'ın evinde kalmaya yüzüm kaldı mı? sokakta yatsam bile umrunda olmaz mı? sen nasıl böyle rahat olabilirsin! iğrenç olan ben değil sizsiniz. sorumsuzun tekisiniz. doğurduysan bak! tüm bunlar birini seviyorum diye. ne yapabilirsiniz ki bana? ne yapmak istiyorsanız yapın. bekliyorum o halde. cidden artık bu kadarı fazla!"
"yeosang."
"adımı ağzına alma. ben de almayacağım, seninkini. yalnızca bana para ver. madem kovuyorsun, o halde yaşayabilmem için paraya ihtiyacım var. en azından beni bu kadar önemsiyorsunuzdur."
annem sessiz kaldı. evin kapısı açılınca ikimizde o tarafa baktık. içeri babam girmişti. beni görünce kaşlarını çattı. bu uzun açıklamayı ona da yapmam gerekliydi. ama fazlasıyla üşeniyordum. o yüzden babamın bana saldırmasını bekledim. yanıma geldi.
"bu eve nasıl girebilirsin? yüzsüz müsün?"
"evet." güldüm.
babam kaşlarını daha fazla çattı, mümkünmüş gibi.
"gerçekten de öyleymişsin."
"doğru söylüyorsun. sizin sayenizde böyleyim. ailem değil misiniz? beni eğitememişsiniz. sizin hatanız."
babam elini kaldırdığı sırada sadece o elinin yüzüme inmesini bekledim. annem onun kolundan tuttu, çığlık attı.
"yeter bu kadar! artık şu saçmalığı kesin. ikiniz de bu evden gidin!"
"ne? ne saçmalıyorsun?" dedi babam anneme bakıp. annem yere çöktü.
"artık kavga etmeyelim." ağlamaya başladı.
ben de ağlardım. ben niye ağlamıyordum? ağlaması gereken bendim!
"ben gidiyorum. cidden artık dayanamıyorum. iğrenç insanlar oldunuz." odama gittim ve bavulumu aldım. aşağı indiğimde babam annemin yanına çökmüş onu kendine getirmeye çalışıyordu. artık bunlar umrumda değildi. benim asla bir şey yapacak gücüm kalmamıştı, zaten bir şey yapmaya isteğimde yoktu. şu an yanımda para bile yoktu! nereye gidecektim? ben wooyounglara gidemezdim. bir daha olmazdı. ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, ama yürüyordum.
